Cezaevlerindeki ihlalleri kaleme alan TJA önceki dönem Sözcüsü Ayşe Gökkan, ağır hasta tutsakların durumuna dikkati çekti, tutsakların umut hakkını koruyabilmesi için demokratik kurumların ‘neler yapabileceklerini’ hatırlattı
Amed’te 28 Ocak 2021 yılında, ‘örgüt yöneticisi olmak’ ve ‘örgüt üyeliği’ iddialarıyla tutuklanan Özgür Kadın Hareketi (Tevgera Jinên Azad / TJA) önceki dönem Sözcüsü Ayşe Gökkan, 2 Mart 2023’te Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’ne sevk edildi.
Halen Sincan Cezaevi’nde tutulan Ayşe Gökkan, tutsakların yaşadıkları hak ihlallerini ve cezaevi koşullarını kaleme aldı.
Tutsakların cezaevine alınırken, ya da mahkemeye götürülürken insanlık onurunu zedeleyen çıplak aramaya tabi tutulduklarını ifade eden Gökkan, Kandıra Cezaevi’nde Garibe Gezer’in yaşadığı cinsel şiddeti hatırlatarak, Gezer’in yaşadıklarına dayanamayarak intihara sürüklendiğini belirtti.
‘Beyin kanaması riski yaşadım’
Ağır hasta tutsakların durumuna dikkat çeken Gökkan, tutsakların tedavi hakkından yoksun bırakılarak ‘öldürüldüklerini’ kaydetti. 2022 yılında Adli Tıp Kurumu (ATK) tarafından ‘cezaevinde kalabilir’ raporlarıyla 79 ağır hasta tutsağın cezaevinde yaşamını yitirdiğini vurgulayan Gökkan, sağlık hakkına ilişkin şunları belirtti:
“679 ağır hasta ölüm sırası beklemektedir. Sağlığa erişim ve tedavi hakkı tam bir işkence yöntemi olarak kullanılmaktadır. Yüksek tansiyon ilacım zamanında verilmediği için defalarca beyin kanaması riski ile karşı karşıya kaldım. Mahpustaki paslı kapı ve pencerelerden dolayı tetanos aşısı talep ettik, fakat halen aşımız yapılmadı. Rahim ağzı kanseri aşısı talep etik, halen aşı yapılmadı.”
‘Yemekler hijyenik ortamda yapılmıyor’
Gökkan, hapishanenin musluklarından kirli su aktığını, temiz suya erişemediklerini ve kantinden yüksek fiyatlara su satın almak zorunda bırakıldıklarını aktardı. Yemekler ile ilgili birçok sorun yaşadıklarını ifade eden Gökkan, vejetaryen olduğu için aç bırakılıp cezalandırıldığını, vejetaryen olmanın bir hastalıkmış gibi algılanıp doktor onayına bırakıldığını belirtti. Gökkan, “Sebze ve meyve cezaevi kantininde satılmamaktadır, yemekler hijyenik ortamda yapılmamaktadır. Diyarbakır Cezaevi’nde yemekten fare parçaları çıkmıştı. Sincan’da da vejetaryen yemekte 13-15 santimlik yabancı cisim çıktı, ekmekten vida çıktı. Yemeklerin içinden çıkan cisimleri savcılığa taşımamıza rağmen suç duyurumuz sonuçsuz kalmıştır” dedi.
‘Açlık grevine başlayan tutsaklara en ağır disiplin cezaları veriliyor’
Jineolojî dergisi ve Xwebûn gazetesinin ‘güvenlik zafiyeti yaratıyor’ gerekçesiyle verilmediğini belirten Gökkan, Kürtçe mektuplar aylarca idare tarafından tutsaklara verilmediğini söyledi.
Milletvekillerinin ziyaretine geldiğinde ‘görüş yasağı var’ denilerek görüşmelerinin engellendiğini belirten Gökkan, yasal engel olmamasına rağmen cezaevi idaresinin Kürtçe tercüman temin etmediğini ve paralı tercüman tutulmasını önerdiğini belirtti. Gökkan, açlık grevine başlayan tutsaklara en ağır disiplin cezaları verildiğini bu nedenle hakkında 7 ay görüş yasağı uygulandığını da kaydetti.
Gökkan, cezaevindeki diğer ihlalleri şu şekilde sıraladı:
“Mahpus içinde koğuş değiştirme talebimiz sakıncalı görülerek reddedilmektedir. Arama adı altında koğuşlara yapılan baskınlarda kıyafetlerimiz dağıtılmakta, arama esnasında galoş kullanılmamaktadır, iç çamaşırlarımız hijyenik bir şekilde aranmamaktadır. Cinsiyetçi hitaplarla çağrılıyoruz. Yaşam alanları dahil olmak üzere 7/24 kamera ile taciz uygulaması sürdürülmektedir. Projektörler ile yatma yerinin içini kapsayacak şekilde aydınlatılması tutuklularda uyku bozukluğuna neden olmaktadır. Ortopedik malzemeler doktor tarafından verilmesine rağmen güvenlik gerekçesiyle verilmemekte. Havalandırmayı temizlemek için hiçbir malzeme verilmemektedir. Irkçı uygulamalara maruz kalmaktayız, bana gelen elbisede üç minik sarı kırmızı yeşil olması nedeniyle tarafıma elbisem verilmemiştir. Diyarbakır Kadın Kapalı Cezaevi’nde 6 Şubat 2023 tarihindeki depremde bizi koğuşlara kapatarak ölüme terk ettiler. Depremden dört saat sonra havalandırma kapısı açıldı. Her artçı sarsıntıda havalandırmaya çıkmamız istendi, 6 metrelik havalandırmaya 13 kişi çıktığından çatıdan dökülen tuğlalarla ölmemize yol açmak istediler.”
115 suç duyurusunda bulundu
Gökkan, Hak ihlalleriyle ilgili cezaevi idaresi, gardiyanlar, görevli askerler hakkında 115 kez İnfaz Hakimliği, Cumhuriyet Başsavcılığı, Meclis İnsan Hakları Komisyonu, ulusal ve uluslararası insan hak kurumlarına dosyalar sunduğunu ve hala sonuç alamadığını kaydetti.
Tutsakların umut hakkını koruyabilmesi için demokratik kurumların ‘neler yapabileceklerini’ hatırlatan Gökkan, “Adalet Bakanlığına mektuplar ve fakslar gönderilebilir. Yine ilgili kurumlar Türkiye’deki cezaevlerini heyetler şeklinde ziyaret edebilirler. TBMM İnsan Hakları Komisyonu’na mektup ve fakslar gönderilerek duyarlılık sağlanabilir. Uluslararası Af Örgütü mahkemeleri takip edilip adil yargının olup olmadığı gündem yapabilir. Uluslararası İnsan Hakları Örgütü, Freedom House, Freedom Now, Front Line, Defenders, İnsan Hakları İzleme Örgütü, Madre, Barış ve Özgürlük İçin Uluslararası Kadın Birliği, WILPE, İşkenceye Karşı Dünya Örgütü, CPT gibi örgütlere durumumuz ile ilgili raporlar sunulabilir. Destek arttırıldığında Türkiye cezaevlerindeki hak ihlallerinden vazgeçecektir” diye belirtti.
İfade ve örgütlenme özgürlüğünü özsavunma olarak kabul ederek mücadele etmeye devam edeceğini belirten Gökkan, kamuoyuna ise “Hayatı hapsedilen biz politik tutsaklarla mektup ve kampanyalarla dayanışma gösterilmelidir” çağrısında bulundu.
Kaynak: MA