İmralı Cezaevi’nde bulunan Veysi Aktaş’ın, mektup ve fakslarının sakıncalı görülerek gönderilmemesine ilişkin AYM’ye yaptığı başvuru reddedildi. Kararda “haberleşme hürriyeti”ne dönük müdahalede bulunulduğunu kabul eden AYM, kimi kamu kurumlarının bu yönlü “istisnalar” oluşturabileceğini savunarak ‘özel hukuku’ teyit etti.
Son dönemde verdiği kimi kararlarla tartışmalara yol açan Anayasa Mahkemesi (AYM), çok tartışılacak bir karara daha imza attı. AYM, verdiği bu kararla PKK lideri Abdullah Öcalan’ın tutuklu bulunduğu İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde, “özel” bir hukuk uygulandığını da teyit etmiş oldu. Karar, İmralı Cezaevi’nde tutuklu bulunan Veysi Aktaş’ın başvurusu üzerinde alındı.
Aktaş’ın 21 Mayıs – 26 Mayıs 2015 tarihlerinde kaleme aldığı 10 mektup ve faksı inceleyen Cezaevi Disiplin Kurulu, söz konusu mektup ve faksların tümünü “sakıncalı” bularak muhataplarına göndermedi. Kurul, mektup ve fakslarla “örgütsel amaçlı haberleşmenin sağlanmaya çalışıldığını gerekçe gösterdi.
3 mektubun gönderilmesine karar verildi
Aktaş, bunun üzerine Bursa İnfaz Hakimliği’ne itiraz etti. Cezaevi Disiplin Kurulu’nun sakıncalı bulduğu mektup ve faksları inceleyen Hakimlik, 3 mektubun ilgili adreslere gönderilmesine karar verdi. Diğer 2 faks ve 5 mektup ile ilgili ise Disiplin Kurulu’nun kararı yerinde görüldü.
Kararı kabul etmeyen Aktaş, bir üst mahkeme olan Bursa 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi’ne yaptığı itirazın reddedilmesi üzerine 10 Ağustos 2015’te Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvurdu.
Aktaş, başvurusunda “Disiplin Kurulu’nca verilen söz konusu kararların keyfi olduğunu, yeterli gerekçe içermediğini, iletişim olanaklarının ölçüsüz şekilde elinden alınarak maddi ve manevi varlığının geliştirmesinin engellendiğini” belirtti. Ayrıca yazdığı mektuplara el konularak infaz koşullarının tecride dönüştürüldüğünü ve itirazlarının hukuka aykırı şekilde reddedildiğini belirten Aktaş, ifade hürriyeti, eşitlik ilkesi, işkence ve kötü muamele yasağı ile haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğini vurguladı.
AYM, Aktaş’ın başvurusunu Anayasa’nın “haberleşme hürriyeti” kenar başlıklı 22’nci maddesi kapsamında incelemeye aldı.
İhlal kabul edildi
Bu konuda geçmişte verilmiş kimi başvurular üzerinden yapılan inceleme sonucunda Ekim 2018’de karar veren AYM, “Disiplin Kurulu, başvurucu tarafından gönderilmek istenen mektupların ve faksların sakıncalı olduğunu değerlendirerek ilgililerine gönderilmemesine karar vermiştir. Dolayısıyla anılan işlemler ile kamu makamları tarafından başvurucunun haberleşme hürriyetine bir müdahalede bulunulduğu açıktır” tespitinde bulundu.
‘İstisnalar olabilir’ dendi
Ancak ihlali tespit eden AYM, buna rağmen kimi kamu kurumlarının bu yönlü “istisnalar” oluşturabileceğini savunarak, başvurunun reddine karar verdi.
“Haberleşme özgürlüğü”ne yapılan müdahalenin öncelikle kanunla öngörülmesi gerektiğini belirterek aldığı karara ilişkin yasal bir çerçeve oluşturmaya çalışan AYM, “Müdahalenin yasal dayanağını oluşturan mevzuatın, ulaşılabilir, yeterince açık ve belirli bir eylemin gerektirdiği sonuçlar açısından öngörülebilir olması gerekir. İkinci olarak söz konusu müdahale meşru bir amaca dayanmalı, demokratik bir toplumda gerekli ve ölçülü olmalıdır” değerlendirmesinde bulundu.
Akabinde “haberleşme hürriyeti”nin düzenlendiği Anayasa’nın 22’nci maddesi 2’nci fıkrasında söz konusu sınırlama sebeplerine bağlı kalınarak yapılacak sınırlamanın ancak usulüne uygun olarak verilecek hakim kararıyla mümkün olabileceğine işaret eden AYM, Anayasa’nın 22’nci maddesinin 3’üncü fıkrasında ise, “İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve kuruluşları kanunda belirtilir” hükmüne atıf yaparak, bu kamu kurumları tarafından istisnaların uygulanabileceğine hükmetti.
Buradan hareketle de “Ceza infaz kurumlarında tutulmanın kaçınılmaz sonucu olarak kamu düzeninin korunmasına ve suç işlenmesinin önlenmesine yönelik kabul edilebilir makul gerekliliklerin olması durumunda hükümlü ve tutukluların sahip oldukları haklar sınırlandırılabilir” yorumunda bulunuldu.
Kamu düzeni korunmuş!
Bu yorumlama ile Aktaş’ın kaleme aldığı mektup ve faksların “örgütsel haberleşme” içerdiği gerekçesiyle, Cezaevi Disiplin Kurulu’nca denetlenmesi suretiyle haberleşme hürriyetine yapılan müdahalenin, “kamu düzeninin korunması ve suç işlenmesinin önlenmesi amaçlarını taşıdığını” savunan AYM, bunun da Anayasa’nın haberleşme hürriyetine ilişkin 22’nci maddesinin 2’nci fıkrası kapsamında meşru bir amaç olduğuna hükmetti.
AYM, bu sebeple haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verdi.
Kaynak: MA