Anayasa Mahkemesi, “Bijî Serok Apo” sloganının şiddeti teşvik etmediğine ve slogan yüzünden hakkında hapis cezası verilen Esma Seydaoğlu’nun ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verdi
Kapanan Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Diyarbakır İl Örgütü, 10 Ağustos 2014’te yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olan Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’a destek olmak ve IŞİD’in Kobane’ye yönelik saldırısını protesto etmek için 26 Temmuz 2014’te Diyarbakır’da yürüyüş düzenledi. Olaysız bir şekilde biten yürüyüşe katılanlar ile birlikte PKK Lideri Abdullah için “Bijî Serok Apo” sloganı attığı belirtilen Esma Seydaoğlu (61) hakkında “Örgüt propagandası yapmak” iddiasıyla dava açıldı.
Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 2015 yılında görülen davada Seydaoğlu’na “örgüt propagandası” yaptığı iddiasıyla verilen 10 ay hapis cezası 5 yıl süreyle ertelendi. Seydaoğlu’nun avukatı Mehdi Özdemir, karara ilişkin Antep’teki İstinaf Mahkemesi’ne yaptığı itirazın reddedilmesi ardında 2015’te Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yaptı.
Avukat Özdemir’in AYM’ye yaptığı başvuruda, müvekkilinin attığı iddia edilen “Bijî Serok Apo” sloganının Türkiye toplumunun bir kesimi açısından kabul edilemez görülse de birçok vatandaş tarafından Abdullah Öcalan’ın “önder” olarak kabul edildiğine işaret etti. Özdemir, müvekkilinin bu slogan nedeniyle cezalandırılmasının Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihadına aykırı olduğunu ve Anayasa’nın 26. maddesinde yer alan ifade özgürlüğüne ilişkin sınırlama sebeplerinin “Bijî Serok Apo” sloganı için kullanılamayacağını belirterek, müvekkili Seydaoğlu’nun ifade özgürlüğü hakkının ihlal edildiğini belirtti.
Önder hakkında verilen karara atıf
Başvuruyu oy birliğiyle karara bağlayan Anayasa Mahkemesi, kararının gerekçesinde, AYM’nin daha önce HDP eski Milletvekili Sırrı Süreyya Önder için verdiği, “İçinde kişileri şiddete başvurmaya yönlendiren ifadeler yer almayan ve terör suçlarının işlenmesi tehlikesine yol açmayan açıklamaların terör örgütünün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerine başvurmayı teşvik etme olarak kabul edilemeyeceğinin altı çizilmelidir“ şeklindeki kararına atıf yapıldı. Kararda, propaganda suçunun soyut tehlike suçu olarak kabul edilmesinin başta ifade özgürlüğü olmak üzere anayasal hak ve özgürlükler üzerinde bir baskı oluşturma potansiyeline sahip olduğuna dikkati çekildi.
Şiddete teşvik değil
“Bir propaganda faaliyetinin cezalandırılabilmesi için olayın somut koşullarında belirli oranda tehlikeye neden olduğunun gösterilmesi uygun olacaktır” denilen kararın devamında şu ifadelere yer verildi: “Başvurucu, BDP tarafından Cumhurbaşkanı adayı S.D.ye destek amacıyla düzenlenen gösteri yürüyüşüne katılmıştır. Başvuru dosyasına sunulan bilgi ve belgelerden söz konusu gösterinin barışçıl olmadığı, söz konusu gösteride başvurucunun yahut diğer katılımcıların bir şiddet olayına karıştığı tespit edilmemiştir. Başvurucu, bahsi geçen toplantıda bazı sloganlara eşlik etmek suretiyle S.D.nin (Selahattin Demirtaş) Cumhurbaşkanlığı adaylığına destek vermiş ve Ayn el-Arab’da yaşanan çatışmalara tepki göstermiştir. İlk derece mahkemesi gerekçeli kararında başvurucunun A.Ö.yü (Abdullah Öcalan) lider olarak benimseyen ve öven sloganlara eşlik ettiğini belirtmiş ise de söz konusu tartışmalı ifadelerin kullanıldıkları bağlama yahut şiddete teşvik edip etmediğine ilişkin herhangi bir inceleme yapmamıştır. Toplantının amacının şiddet ve demokrasinin reddi gibi düşünceleri yaymak olduğu hususunda da Mahkeme tarafından bir değerlendirmede bulunulmadığı görülmektedir. Bu itibarla ilk derece mahkemesi kararında başvurucunun düşünce açıklamasının hangi surette terör örgütünün şiddet ve tehdit yöntemlerini meşru gösterdiğine veya övdüğüne ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik ettiğine dair bir değerlendirmede bulunulmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Yukarıdaki bilgiler dikkate alındığında ilk derece mahkemesinin başvurucunun mahkûmiyetinin zorunlu toplumsal bir ihtiyaca karşılık geldiğini ilgili ve yeterli bir gerekçe ile ortaya koyduğunun kabul edilmesi mümkün olmamıştır. Başvurucunun ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.”
Hak ihlali kararı
Yürüyüşte atılan sloganın şiddete teşvik etmediği yönünde değerlendirmeler yapan AYM, Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alman ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verdi.
Yeniden yargılama
Seydaoğlu’nun tazminat talebini reddeden AYM, kararın bir örneğinin ifade özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdi.
AYM’nin ihlal kararı doğrultusunda Seydaoğlu, önümüzdeki günlerde Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yeniden yargılanacak.