Günlerdir korona virüsü ile yatıp korona virüsü ile kalkıyoruz. Hepimiz virüsler konusunda biraz Tıbbiyeli biraz da Mülkiyeli olduk. Ama ilk şaşkınlıktan sonra anladık ki, “korona değil, bizi sistem öldürüyor.” Yeni tipte virüsün bir cinsi de AKP. AKP kendi kötü fıtratına uygun bir toplum yaratmada oldukça mahir çıktı. Öyle ki, ona muhalefet ettiğini söyleyenler bile, kraldan çok kralcı kesilerek otokrasi virüsü klonluyorlar…
Basit olan, ucuz şeyleri piyasada yaygın olarak bulmakta zorlanmayız. Alınır-satılır nesneler dünyasında, basit ve pek emek gerektirmeyen şeyler ayrık otunun tarlayı sarması gibi yayılmaya meyillidir. Mesela, üretilmesi ve hazırlanması uzun emek süreci gerektiren gıda maddeleri yerine kimyasallarla desteklenmiş doyurucu ama besleyici olmayan hazır gıdalar çok rağbet görür. Kısa yoldan zengin olma hayalleriyle, emeksiz yemek hayali üst üste oturan şeylerdir. Her şeye kısa yoldan erişme isteği; şablonlarla düşünme, doğruya erişmek için emek vermemek, zayıf olana düşmanlık, zihinsel fakirliği ortaya çıkarıyor.
İşte bu virüsün yayılması ile üretim-tüketim alanı ve düşün-siyaset alanı simsarlar tarafından işgale açık hale geliyor. Madrabaz siyasetçiler, cahil profesörler, liyakatsiz memurlar, tetikçi “gazeteler”, iktidara yaslanarak semiren sermayedarlar, işkenceciler, faşistler, muhalefet rolü kesenler… Bunların hepsi aynı foseptik havuzunda toplanıp bize hayatı zehir ediyorlar.
Toplumsal zehirlenme sadece bugünün meselesi değil elbette. Geçmişte çeşitli muhalefet odakları ve devrimci fikir-eylem mecraları daha etkili olduğundan dolayı zehre karşı panzehir üretme olanakları daha genişti. Ancak, toplumun bütün kan damarlarını tıkayan AKP, sahteliğin, basitliğin olağanlaşmasını sağladı. Nabza göre şerbet vermek, istediğini alana kadar RTE’nin deyimiyle “gerekirse rahip cübbesi giymek”, toplumsal kamplaşma yaratarak ortak tepkileri en baştan berhava etmek, medya gücüyle gerçeği eğip bükmek konusunda AKP “ustalık dönemini” yaşıyor. Göz boyama, birkaç bayat hokus pokus numaraları, sanal düşmanlar yaratma faaliyetleri hazırı tüketmeye alıştırılmış toplum içinde ne yazık ki alıcı buluyor. Sonuç itibariyle, klasik pazarlama tekniklerinin Nazi propaganda yöntemleriyle birleştirilmesinden AKP tipi siyaset ortaya çıkıyor. AKP tipi tüccar siyasetini “ayılana gazoz, bayılana limon” özlü sözüyle tanımlamak isabetsiz olmayacaktır.
“Ayılana gazoz, bayılana limon” siyasetinin örneğini en son Diyanet İşleri Başkanı’nın LGBT üzerine ettiği lafta gördük. Devlet memuru olan Diyanet Başkanı, her türlü melanetin sebebi olarak LGBT bireyleri işaret etti. Söylediği şeyin “halkı kin ve nefrete sürükleme” suçu kapsamında olduğunu bilerek bunları söylediği aşikâr. Bütün yurttaşların ayrımcılığa maruz bırakılmadan eşit haklara sahip olduğunu ifade edenleri “din düşmanı, sapık” ilan etmek AKP’nin kurnaz taktiklerinden biri. Dini inanç ile insan haklarını çatıştırarak bir taraftan oy devşirirken, diğer taraftan da otokratik sistem inşasının temelleri güçlendirildi. Din, dil, ırk, yaşam tarzı gözetmeden ilkesel olarak insan haklarını savunanlar kendini savcı karşında buldu. Bu gidişattan korkup bayılanlara da limon niyetine “hiç kimseyi ötekileştirmedik, bütün vatandaşlarımıza eşit mesafede olduk” demeçleri verilerek insanların aklıyla bir kez daha dalga geçildi.
“15 Temmuz demokrasi destanı” dedikten beş dakika sonra en koyusundan OHAL uygulamak, yargı reformu yaygarası eşliğinde yargının yerine ön-yargıyı ikame etmek alışıldık AKP taktikleri. AKP’nin ağzından reform, yenilik, özgürlük benzeri sözcükler duyulduğu anda yeni bir saldırı dalgasına hazırlıklı olmak gerektiğini öğrenmeyen az sayıda siyasi çevre kaldı. Hala öğrenememiş olanlar da limon suyu eşliğinde AKP tokadıyla sırası geldiğinde öğrenecektir zaten.
Demokrasi, özgürlükler, eşit haklar, askeri vesayet, kendi var hakkı yok Kürt kardeşler, din, iman, türban, yoksulluk vb. bütün kavramlar AKP’nin tepe tepe kullandığı birer edevata dönüştürülmüş durumda. Saraydan öttürülen boruyla birlikte hizaya geçmeyen düzen içi muhalefet; Kürtlere, HDP’ye, devrimcilere en sert lafları ederek hain damgası yemekten kurtulacağını zannetse de asla hain ilan edilmekten kurtulamaz. AKP’nin organize ettiği “hain taşlama” törenlerine katılanlar “esas hain aramızda” işaretiyle taş yağmuruna tutulmaktan bugüne kadar kurtulamadılar ve kurtulamayacaklar.