Tüzüklerinde Kürtlere dair yer alan ifadelerin ‘anayasaya aykırı’ bulunmasına tepki gösteren SOLDEP Genel Başkanı Deniz Can Aydın, ‘Talep, Yargıtay’ın mücadele ortaklığının ortadan kaldırılmasına dair bir devlet refleksi’ dedi
Sosyalistler Partisi (SOLDEP) kuruluşu ilanının ardından 10 Temmuz tarihinde İçişleri Bakanlığı’na resmi tüzük başvurusu yaptı. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, SOLDEP’in tüzüğünde yer alan kimi cümleler üzerinden 2 Eylül tarihinde ihtarname gönderdi.
İhtarnamede, parti tüzüğünde yer alan “Başta Kürt halkı olmak üzere ezilen ulusların anayasal ve yasal olarak temel haklarını açıkça güvence altına alınmasını savunur” ile “Ulusların kendi kaderini tayin hakkı” ibaresinin anayasaya aykırılık teşkil ettiği belirtilerek tüzükten çıkartılması istendi.
Konuya dair değerlendirmelerde bulunan SOLDEP Genel Başkanı Deniz Can Aydın, meselenin teknik olmadığını savundukları görüşlerin çıkartılmasının talep edildiğini ifade etti.
‘Kürt kökenli Türk vatandaşlar!’
Bahsi geçen maddelerin Kürt halkının anayasal düzlemde haklarını ve özgürlüklerini savunmak olduğunu ve Birleşmiş Milletler nezdinde dahi açık hükme bağlandığını söyleyen Aydın, “İhtarda, ‘Türk’ten başka bir ulustan söz edilemeyeceği’ ve ‘Kürt kökenli Türk vatandaşları denilebileceği’, ‘Ana dilde eğitim gibi şeylerden söz edilemeyeceği’ ve bunların da ‘Devletin bölünmez bütünlüğüne aykırı’ olduğu yönünde bir ihtar aldık” dedi.
‘Mücadele ortaklığının kaldırılmasını amaçlıyor’
Bu ihtara karşı önlerinde iki yolun konulduğunu belirten Aydın, birincisinin itirazda bulunmak, diğerinin ise 60 gün içerisinde talep edilen düzenlemeyi gerçekleştirmek olduğunu kaydetti.
Aydın, konu bağlamındaki hükümlerin anayasaya neden aykırı olmadığını içeren bir yazıyı Yargıtay’a göndereceklerini de belirterek, “Yargıtay’a metinle göndereceğiz ve orada bir hukuki mücadeleyi sürdüreceğiz. Bu ihtara, Kobanê Kumpas davasından başlamak gerekiyor. Kobanê Kumpas Davası’nda sosyalistlere verilen cezalar aslında, Kürt özgürlük mücadelesiyle sosyalistlerin yan yana gelmesine yönelik bir gözdağı mesajıydı. Bununla bağlantılı olarak aslında bugün bizim partimiz şahsında girişilen bu program değiştirme talebini, Yargıtay’ın açık bir şekilde sosyalistler ile Kürtler ve Kürt hareketi arasında, o tarihsel bağların geçersiz kılınması ve mücadele ortaklığının, mücadele zeminlerinin ortadan kaldırılmasına dair bir devlet refleksi gibi görüyoruz” dedi.
‘İttifak zeminlerine egemenlerin ciddi bir korkusu var’
Türkiyeli sosyalistler ile Kürtler arasında bölünmez bağlar olduğunu dile getiren Aydın, “Bugün birleşik mücadele hatlarını Türkiye’de bir şekilde oluşturmak için bir yeni ittifak zeminleri, yeni birleşik mücadele alanları tartışmaları sürerken bu refleksin geliştirilmesi aslında bizzat bu birleşik mücadelenin örgütlenmesine dair egemenlerin ciddi bir korku beslediğini gösteriyor. Bizim parti olarak zaten açık çağrı yaptığımız şey; kitlesel, çoğulcu bir mücadeleyi başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilenlerin ortak birleşik mücadelesiyle örgütlemekti. Anlaşılan o ki devlet tarafından bu ‘birleşik mücadele zeminine tahammül etmeyeceğiz, tahammül göstermeyeceğiz’ mesajı veriliyor” diye de ekledi.
‘Kürt halkı yalnızlaştırılmak isteniyor’
Egemenlerin, Kürt hareketinin Türkiye’ye dair söz söylemesini istemediklerinin altını çizen Aydın, “Kürt hareketinin Türkiye’ye dair bir söz üretmesi egemenleri rahatsız ediyor. Bu aynı zamanda HDP’nin kuruluş döneminden itibaren, Türkiye’nin demokratikleşmesi mücadelesinde Kürt hareketinin söz söylemesine duyulan bir tepkidir. Bu bağlamda Kürt halkı yalnızlaştırılmak isteniyor. Önemli ikinci konu ise sosyalistler ile birlikte Kürtlerin Türkiye’ye dair bir söz söylemesi, egemenleri rahatsız ediyor” dedi.
‘Bir araya gelme zemini kriminalize ediliyor’
Kürtlerle bir araya gelme zeminlerinin kriminalize edilmeye çalışıldığını aktaran Aydın, bunun ancak korkmadan bir araya gelmekle aşılabileceğini belirten birleşik mücadele zemininin tartışılması gerektiğini ifade etti. Aydın, devamla şunları aktardı: “Bizi her ne kadar belli bir alana hapsetmek isteseler de biz o alanın dışına sesleneceğiz. Gerek Kürt hareketi için, gerekse Türkiyeli sosyalistler için o alanın dışına seslenen bir siyasal söylem üretmeyi amaçlıyoruz. O zaman gerek Kürt devrimcileri, gerek Türkiye sosyalistleri bu şekilde bir alana hapsedilmemiş olur. Biz Sosyalistler Partisi olarak, bugün aciliyetli problemlerin bir tanesinin birleşik mücadele olduğunu söylüyoruz. Dolayısıyla birleşik mücadele zeminlerine imkan tanıyan her yerde Türkiye’nin bütün sosyalistlerini, ezilenlerini bir arada hareket etmeye davet ediyoruz. İkincisi ise özellikle bu inkarcı, tekçi, asimilasyoncu politikalara karşı bütün devrimci, demokrat, kamuoyunu acil bir şekilde ses çıkartmaya, dayanışmaya ve buna karşı korkusuzca ortak tutum belirlemeye davet ediyoruz.”
Kaynak: MA