DBP’li Saliha Aydeniz’in dokunulmazlık görüşmelerinde konuşan HDP’li Züleyha Gülüm, “Savaş politikalarına hayır dediğimiz için bu saldırı dalgasını yürütüyorsunuz” diye konuştu
Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Saliha Aydeniz’in dokunulmazlığının kaldırılmasına dair çalışmalar kapsamında Meclis Anayasa ve Adalet Komisyonu’ndan oluşan Karma Komisyon görüşmeleri sürüyor.
Komisyonda dokunulmazlık dosyalarının geneli üzerine tamamlanan görüşmeler ardından fezlekelerin görüşülmesine geçildi. Halkların Demokratik Partisi (HDP) Ağrı Milletvekili Abdullah Koç, Aydeniz hakkında 13 Şubat 2019 tarihinde Van’da 2019 yılında Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Leyla Güven öncülüğünde yapılan açlık grevine dair yapılan eylemde de “Görevi yaptırmamak için direnme” fezlekesine dair savunma yaptı.
Koç, Toplantı ve Gösteri Yürüyüş kanununa dair Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına atıfta bulundu. Koç, “Komisyon bir yargılama işlemi yapılıyor. Taraflı bütün delillerin toplanması gerekir. Bütün milletvekillerinin dosyalar hakkında görüntüleri de görmesi gerekir. Olay anına dair görüntüler var istenmesi gerekiyor. Milletvekilinin itibarı korunmadığı takdirde parlamentonun da itibarı korunamayacaktır” dedi.
Ardından söz alan HDP İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm de Aydeniz hakkında Diyarbakır’da 15 Şubat 2019 tarihinde yapılan yürüyüşe dair hazırlanan fezlekeye dair söz aldı.
Valilikler açıklamalara engel oluyor
Milyonlarca insanların iradesiyle seçildiklerini ifade eden Gülüm, Meclis’te yaptıkları çalışmalar yanı sıra milletvekili olarak halkın taleplerini dile getirdiği alanlarda yanlarında mücadele etme gibi sorumlulukları da olduğunu söyledi. “Görevimizi yerine getirmek isterken, bir partinin doğal süreçleri olan açıklamalar, hakkımız olan süreçlerin karşısında kendimizi görüyoruz” diyen Gülüm, “Açıklama yaptığımız zaman, hemen kaymakamlığın yada valiliğin yasak kararı ile karşı karşıya kalıyoruz. Bunların hiçbiri hukuki değil. Valilikler, kaymakamlıklar halkın sesini kesmeye yönelik kararlar alıyorlar, hukuka aykırı gerekçe gösterilen emniyet güçleri bizim faaliyetlerimizi engelliyor” dedi.
‘Ortada suç varsa kaymakam, vali, İçişleri Bakanlığı kendisi işliyor’
Bazı emniyet güçlerinin bu hukuksuzluğu savunduğunu, bir kısmın ise rahatsız olduğunu vurgulayan Gülüm, “Bir kısım amirler milletvekilini muhatap almama, hakaret dolu tavırlar sergileme, fiziksel işkence yöntemleri uygulama noktasında geri durmuyorlar. Biz kendimizi korumak zorunda kaldığımızda yargı hemen devreye giriyor, tek taraflı tutanak tutuluyor. Yargı diyor ki; suç işlemişsiniz. Ortada suç varsa kaymakam, vali, İçişleri Bakanlığı kendisi işliyor. Başka partinin eylemleri suç olmazken, biz orada dayak yiyenler olarak hakkımızda fezleke hazırlıyorlar. Bazen fezleke ya da soruşturma açmayı unutuyorlar sonra siyasi talimat geliyor hemen bir hazırlığa aleyhte tutanaklar hazırlanıyor. Bu son olayda olduğu gibi, aynı gün Meclis’e, Komisyondan hızlıca gün belirlenip ‘propaganda’ içerisinde dokunulmazlığın kaldırılmasına geliyor. Hemen yandaş basın devreye giriyor, dosya içerisine bilgi sahibi olmamıza rağmen yandaş basın karalama haberlerini yapmaya başlıyor” diye konuştu.
‘Binlerce insanı neden yok sayıyorsunuz?’
İktidarın toplumda bir “infial” varmış gibi davrandığını ifade eden Gülüm, şöyle devam etti: “İnfial meselesine bakalım; milyonlarca oy veren insan, vekilline oradaki kendini temsil eden insana bu şekilde muamele yapıldığında halkın sözünü söyleyip, saldırıya uğradığında halk kendi sesini kısıldığını düşünmüyor mu? Zannetmeyin ki vekilin dayak yediğini düşünüyor, vekiline hakaret edildiğinde kendisine yapıldığını düşünüyor. Kendi düşüncelerini, kimliğinin kabul etmediğini düşünüyor. Ezilenler, yok sayılanlar orada temsilcilerinin yok sayıldığını düşünüyor. Siyaset nasıl zor bulunduğunu bilen kadınlar, erkek egemenliğini büyütülmek istenildiğini karar alma mekanizmalarında çıkarılmak istendiğini düşünüyor. Bize yapılan muamelenin hissiyatı hiç mi önemli değil sizin için. Binlerce insanı neden yok sayıyorsunuz? Bir halkın içine girin bir sorun, ‘bir vekilin dokunulmazlığını kaldırdığımız da ne hissediyorsunuz ‘diye sorun. Aslında öfkeyi büyütüyorsunuz, düşmanlığı ören bir hat izliyorsunuz. Bundan sonuç almaya çalışıyorsunuz. Kürt halkı ezilenler, ötekileştirenler ne hissedecekler.”
‘Meclisin itibarı var mı?’
“Meclisin itibarı var mı?” sorusuyla konuşmasını sürdüren Gülüm, şunları söyledi: “Meclisin vekiline her türlü engellemeyi yapacaksınız, yok saymayı yapacaksınız, sonrada meclisin itibarından söz edeceksiniz. Hangi itibarı bıraktınız. Milyonlarca insan kararların meclisten geçtiğini düşünüyor mu? Hiç kimsenin böyle bir düşüncesi yok. Bu dönem hiçbir dönemde olmadığı kadar meclis devre dışı bırakılmış durumda, tek adamın kararı ile yürüyor, bu meclisin ortağı ile beraber kimsenin iradesi yok burada. Hangi AKP milletvekili bu kadar devre dışı bırakılmaktan rahatsız değil. Çok memnun gibi görüntü çizilmiş olsa da bir kısmın bu durumdan rahatsız olduğunu biliyoruz. Bizden bir yerde talimat alıyorsunuz diyenler şunu bilsin; biz hiçbir yerden talimat almıyoruz, biz halktan alıyoruz. Bizim vekillik görevimizi tek alacak yer halktır. Ezilenler, Kürt halkı, Aleviler ötekiler, emekçiler, kadınlar, işçileridir. Doğa katliamında doğayı savunanlardır. Biz buradan gelecek kararlara uyarız. İktidar için ve ortağı için aynı şeyi söyleyemeyeceğiz. Hangi yöntemlerle seçildiğini biliyoruz, halkın isteğiyle vekil olmadıklarını biliyoruz.”
Gülüm’ün konuşması esnasında, AKP’li milletvekilinin, “Ne gerek var bunları konuşmaya” sözü üzerine HDP’li Mehmet Rüştü Tiryaki, “Siz bize talimat aldığımızı söylüyorsunuz ama” diyerek tepki gösterdi.
‘Kaç tane polis intihar etti haberiniz var mı?’
Emniyette yaşanan sorunlara, polislerin intiharlarına da değinen Gülüm, “Uygulamalarınızdan memnun olmayan binlerce polis var. AKP’li diye biri göreve getiriliyor, görevimizi yapmamıza engel oluyorlar diye polislerin şikayetleri var. Gidip sorabilirsiniz, gerçek durumlarda sürgün edilmeyecek garantisi verirseniz anlatırlar. Kaç tane polis intihar etti, mobing, kutuplaştırılmadan dolayı. Hakları meselesini sorguluyor musunuz? Tek işine gelen polise saldırı oldu. Emniyet içerisinde sürekli sürgünler oluyor niye çünkü emniyet içinde savaş var. Bu savaşın bir sonucu olarak herkes kendi yandaşını devreye sokuyor. Binlerce polis ayrılmak istiyor ama bu ülkede iş olmadığı için mecbur kalıyorlar” ifadelerini kullandı.
HDP’nin Türkiye’de yaşanılabilir bir ülke kurmak istediğini, halkların eşit bir şekilde yaşama isteğini savunduğunu aktaran Gülüm, şöyle devam etti: “HDP politikası kapitalizmin ve sizin işinize gelmiyor. Siz bu ülkede öteki ezen ezilen ilişkisi olması gerektiğini düşünüyorsunuz. Kadın erkek eşitsizliğini savunuyorsunuz. Patronun her zaman var olması, gerektiğini düşünüyorsunuz. HDP bunlara itiraz ettiği için, bu ülke herkese yeter dediği için karşısınız. Bu nedenle partimize saldırıyorsunuz. HDP ve DBP’li olmak için saldırmak yeterli ama Kürt iseniz o kaçınılmaz. Siz hakkını isteyen, kimliğini, dilini isteyen Kürdü istemezsiniz. Kürdü şöyle istiyorsunuz; ‘Kürt olduğunu kabul etmesin, haklarını istemesin’ diyorsunuz. Bunları talep edenleri reddediyorsunuz. Kadın olmak en büyük sorun bu memlekete. Kadınsanız siyasete neden varsınız, bir kadın arkadaşımız hem Kürt hem kadın hem de HDP’li olunca siyasete başlı başına bir mücadeleyi gerektiriyor. Temsiliyet meselesi içerisinde milyonlarca kadının iradesini savunmak meselesinde ciddi zorluklarla karşı karşıya kalması gerekiyor.”
İstanbul Sözleşmesi
İstanbul Sözleşmesi’ne de değinen Gülüm, “Şiddetin kaynağını erkekte gören değişmesini isteyen bir sözleşme. Siz bu sorumluluğu üstlenmek yerine tek adam kararı ile çekildiniz. Pınar Gültekin’i öldüren fail ‘iyiki sözleşme kalktı’ dedi. Bu cümlenin dahi kullanılması sizde nasıl bir hissiyat oluşturuyor. Buda yetmedi kayyımlarla birlikte kadın dayanışma kurumları, mekanizmalarını kapattınız. Yada kadın dernekleri başına erkek getirdiniz. Bütün bunları siz yaptınız, binlerce kadını gözaltına alıp, tutukladınız. Kadın eylemlerini önüne geçmeye çalıştınız, kadınların seslerini kısmaya çalıştınız. Kadınların mücadeleleri o kadar güçlü ki haklarına sahip çıkıyorlar. Kimse bize haklarımızı lütfetmedi, Kürt kadın mücadelesinde de kimse kadınlara haklarını lütfetmedi, kendi kazanımlarımızı kolay kolay vermeyiz. Kadınlar güçlüler çünkü bedel ödeyerek buraya geliyoruz. Kraldan çok kralcı olan yargıçlar var ama bunu istemeyen hakimlerde var. Bunu veremiyorlar, gezi davasında karar veren hakimlere, ne oldu sürgün edildiler. Böyle bir yargı sisteminde Danıştay’ın açık açık hukuka aykırı kararı neden verdiğini çok iyi biliyoruz. İstanbul Sözleşmesi bizimdir, mücadeleyi vermeyi devam edeceğiz” dedi.
‘Önceki dönemlerde kaldırdınız’
“Bize yönelik değil, bütün kesime yönelik saldırı dalgası devam ediyor” diyen Gülüm, şöyle konuştu: “Adalet Nöbeti tutan aileler, Çağlayan adliyesi önünde gözaltına alınıyorlar. Nasıl oluyor da kaymakamlık özel olarak bir karar çıkıyor. Çağlayan’da başka açıklamalar yapılırken annelere gelince yasak. Cumartesi annelerinin yıllardır açıklama yaptıkları Galatasaray Meydanı’nı yasakladınız. Buranın neresi kamu güvenliğini sağlıyor, keyfi. Bunlardan dolayı aynı bize yaptığınız gibi Cumartesi Annelerine, ‘Adalet nöbeti’ tutan annelere soruşturma açıyorsunuz. Erkek yargı erkekleri cezasızlıkla ödüllendirirken, hakkını arayan kadınlar için hemen ceza veriliyor. Böyle bir ortamda siz diyorsunuz ki; dokunulmazlıkları kaldıracağız, ‘evet’ kaldırabilirsiniz, bugüne kadar kaldırmadınız mı? Önceki dönemlerde kaldırdınız. Şu an çoğunluk olmanız haklı olduğunuzu göstermiyor. Bugün toplum eskisi gibi algı operasyonları ile yönetemediğiniz çok açık, bu toplum şunu görüyor; bize saldırmanız nedeni, ekmeği yok sayılanların, emekçilerin, mücadele eden köylülerin, LGBT kadın mücadelesinden gelenlerin yanında olduğumuz içindir.
Tüm farklı kesimler için bir ülke yaratma hayalimizdir, bu ülkede korkmadan, kaygı duymadan, bir ülke yaratma hayalimizden korktuğunuz için bu saldırılarınız. Savaş politikalarına hayır dediğimiz için bu saldırı dalgasını yürütüyorsunuz, bu boşuna daha öncekileri kaldırdınız bir işe yaradı mı yaramadı. Artarak büyüyerek çoğalarak geliyoruz. Haksızlık karşısında direnmek geleceği kurmaktır bugün bunu yapıyoruz. Kimin neye oy verdiğine bakıldığında yüzü kızaracak olan sizler olacaksınız.”
HABER MERKEZİ