Makalemize başlamadan önce Can TV’nin program sunucusu Cavit Mürtezaoğlu’nun coronavirüsten dolayı yaşamını yitirdiğini üzüntüyle öğrendik. Ailesine, dostlarına, tüm Alevi camiasına ve Can TV’ye başsağlığı diliyorum. Onun bu dünyada insanlığa kattıkları unutulmayacaktır.
Coronavirüsün yaz bitimi ile tüm dünyada ikinci dalga olarak yayılacağı söyleniyor. Zaten bazı ülkelerde yayılma ivmesi hız kazanmıştır. Türkiye’de de artışların olduğu görülüyor. Kürt illerindeki artış kaygı veriyor. Türkiye’de coronavirüsün arttığı yerlerde sürekli halk suçlanıyor. Şu düğünden, şu toplu etkinlikten kaynaklandığı belirtiliyor. Bunlar gerçeği çarpıtmak oluyor. İktidar; Türkiye’deki durumu küçümser, bizde geriledi, biz başarılı olduk derse toplumdaki karşılığı da böyle olur. Coronavirüsle mücadelede Türkiye’de bir başarı yoktur. Aksine propaganda ve ayarlama esas politika haline getirildiğinden bir başarısızlık söz konusudur. Bu konu iktidar için bir propaganda vesilesi yapılınca olacağı da buydu. Bu virüsler propaganda, özel savaş ve rakamlarla oynamayı dinlemez, başını kaldırır. Nitekim coronavirüs başını kaldırmıştır. Sorumlusu da halk değildir. Bizzat hükümetin propagandayı esas alan politikalarıdır.
Herhalde hükümet, bu coronavirüste başarılı olduğumu gösterirsem toplumda yıpranan imajımı düzeltirim, diye düşünmüştür. Zaten Türkiye’de varlığı kabul edildiğinde 2 ay geç kalınmıştı. Bu 2 ay içinde coronavirüs, yayılma özgürlüğü bulmuştur. Çünkü İran’da ve tüm Avrupa’da var, derken dünyanın yol kavşağı olduğu söylenen Türkiye’de yok denmiştir. Dünyanın yol kavşağı ve köprüsü, diyenler bizzat Türkiye yöneticileridir. Bir akıllı da çıkıp biz dünyanın köprüsü ve yol kavşağıysak, virüs bizde de mutlaka vardır, diyememiştir. Bu cesareti gösterememiştir. Böylece iktidar iki ay İran’a kapı kapattım deme dışında ciddi bir tedbir almamıştır. Bu konuda gerçekleri söyleyenler; halkı kışkırtıyorlar, paniğe sürüklüyorlar diye suçlandığından iktidarın bu politikalarına fazla ses çıkaran olmamıştır.
Dünyada sürü bağışıklığını ilk uygulayan Türkiye olmuştur. Aslında bazı kapitalist ülkeler uygulamak istemişse de halkın ve kamuoyunun tepkisinden dolayı geri adım atmışlardır. Ancak Türkiye’de otoriter ve baskıcı bir sistem olduğundan ve muhalif sesler zayıf kaldığından AKP-MHP iktidarı sermaye çarklarının dönmesini ifade eden sürü bağışıklığını uygulamıştır. Ölümler, halkın sağlığı önemli değildir; önemli olan ekonominin sağlığı, yani zenginlerin cebidir, diyerek sürü bağışıklığı denen sistem Türkiye’de uygulanmıştır. Zaten Erdoğan bizde fabrikalar durmadı, çarklar döndü diye övünmektedir. Nitekim, sürü bağışıklığını tek uygulayan ülke biziz, diğer ülkeler halktan ve kamuoyundan korktu ve uygulayamadı; bu da bizim için avantaj oldu anlamına gelen değerlendirmeler yapmıştır. Bununla övünmüştür. Aslında böylece mevcut otoriter sistemini övmüştür.
Türkiye’deki iktidar bir taraftan coronavirüs tehdidi altında şu bu tedbir diyerek halkın iktidara karşı mücadelesini engellerken, halk için, emekçiler için böyle yaklaşırken; diğer taraftan normalleşme adı altında fazla tedbir almadan ekonomik yaşamı döndürmek istemektedir. Başka alanlarda yaşam dursun, ancak ekonomik yaşam eskisi gibi devam etsin! Bu iktidarın normalleşmeden kastı budur. Bu da coronavirüsün tümüyle geriletilmesini engelleyen bir yaklaşım olmaktadır.
Sağlık Bakanı her gün şöyle tedbir olsun, böyle tedbir olsun, tehlike var diyerek tehdit etmekte; diğer taraftan da bizde her şey yolunda diyerek toplumsal sağlık tedbirleri almadan ekonomi ile ilgili tüm çarkları eskisi gibi döndürmeye çalışmaktadır. İktidarın coronavirüs stratejisi bu. Ancak bu virüs özel savaş ve ayarlama dinlemediğinden kendini dayatmaktadır. İktidar, kısa vadeli düşünüp ona göre bir politika belirlemiştir. Ancak coronavirüs kendini yaşatıp insanları öldürmeye devam edince bu politikaların boyaları dökülmeye başlamıştır, yakında daha fazla döküleceği anlaşılmaktadır.
Başta Amed olmak üzere Kürt illerinde coronavirüs vakalarının ve ölümlerinin arttığı bildirilmektedir. Zamanında alınmayan tedbirlerin bu duruma yol açtığı söylenmektedir. Kürt halkını bastırmada her türlü baskı ve zor sistemini kullanan iktidar buralarda coronavirüsü bastırmak için gereken tedbirleri almamıştır. Sürekli halkı aldatan, oyalayan ve gerçekleri gizleyen açıklamalar, sonunda coronavirüs gerçeği tarafından patlatılmıştır. Virüs vakaları gizlenemez hale gelmiştir.
Bu durum karşısında halka düşen görev; kendi tedbirlerini almak; toplumsal dayanışma ile virüsün yaratacağı olumsuzlukların üstesinden gelmek olmalıdır. Kürtlerin tüm sorunlarına çözüm bulacak olan tüm tarihinde olduğu gibi toplumsallık bilinci ve dayanışmasıdır. Bireycilik, kapitalist kültür, toplumcu bilinçten kopuş Kürtler için ölüm ve kölelik; toplumsallık ve dayanışma ise yaşam ve özgürlüktür.