İmralı’daki tecride birçok kentte tepki gösteren ÖHD’li avukatlar, Öcalan’la temasın sağlanmasının toplumsal krizlerin son bulması için bir adım niteliği teşkil edeceğini belirterek, ‘Anayasal sorumluklarınızın gereğini yerine getirin’ çağrısı yaptı
Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde 23 yıldır tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan ile tutuklular Ömer Hayri Konar, Hamili Yıldırım ve Veysi Aktaş üzerindeki tecrit ve avukat görüş yasağına dair Diyarbakır, Van, Hakkari, Urfa, İzmir ve Mersin’de açıklama yaptı.
Diyarbakır: Kangrenleşerek büyüyor
ÖHD, İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde 23 yıldır tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan ile tutuklular Ömer Hayri Konar, Hamili Yıldırım ve Veysi Aktaş üzerindeki tecrit ve avukat görüş yasağına dair Diyarbakır Adliyesi önüne açıklama yaptı. Çok sayıda avukat cübbeleriyle açıklamaya katıldı. ÖHD üyesi Muhittin Muğuç, Öcalan’ın 15 Şubat 1999 tarihinde uluslararası bir organizasyonla Kenya’nın başkenti Nairobi’den uluslararası ve evrensel hukuk yok sayılarak Türkiye’ye getirildiğini söyledi. Bu durumun politik, ekonomik ve toplumsal açılardan bölgeye olumsuz yansımaları olduğuna dikkati çeken Muğuç, “Geride bıraktığımız 23 yıllık zaman dilimi Kürt sorununun çözümünden ziyade kangrenleşerek büyümesine ve başkaca kriz halleri üretmesine sebep olmaktadır” dedi.
Kriz sürdürülemez noktaya gelmiştir
“Sayın Öcalan, 23 yıldır askeri yasak bölge olarak dizayn edilen kişiye özel, yasal alt yapıdan yoksun İmralı Cezaevi’nde dış dünyadan yalıtılmış şekilde tutulmaktadır” diyen Muğuç, Öcalan’dan 25 Mart 2021 tarihinden bu yana hiçbir şekilde haber alınamadığını vurguladı. Muğuç, “Bir mahpusun en temel haklarından yoksun bırakılması kabul edilemeyeceği gibi maddi ve manevi varlığı hususunda muhataplarının 11 ay boyunca habersiz bırakılması suç niteliğindedir. Ulusal ve uluslararası mevzuata aykırılığı kesin olmakla birlikte vicdani ve ahlaki olarak kabul edilemez bu durumun sürdürülebilirliği ancak şovenist duygular empoze edilerek toplumun ayrıştırılması ile mümkün olmaktadır. Şovenizmin beslediği militarist politikalar şiddet atmosferini büyütmekte, cins kırımını ve ekolojik kıyımı da tetiklemektedir. Ekonomik kaynakların ranta kurban edilmesini denetimsiz bırakan bu politikalar nihayetinde toplumun büyük kesimini sefalete ve açlığa mahkum etmektedir. Çok sıradan ve basit bir akıl yürütmenin ürünü olarak kabul edilebilecek bu değerlendirmeler maalesef tarihsel veri olduğu gibi güncel gerçekliğimizi de ortaya koymaktadır. Bugün toplumun her kesimini cenderesine alan içinde bulunduğumuz kriz durumu sürdürülemez noktaya gelmiştir” şeklinde konuştu.
Tecrit tüm yasalara aykırı
Muğuç, Öcalan üzerindeki ayrımcılığa işaret ederek, “Sayın Öcalan’ın politik kimliği sebebiyle Türkiye’deki tüm tutuklu ve hükümlülerden farklı olarak tabi tutulduğu ayırımcı infaz rejimi, temel hukuk prensipleri olan Eşitlik ilkesi ve Kötü Muamele Yasağı kapsamında İnfaz Yasasına, Anayasaya, Tutuklu ve Hükümlü Hakları Asgari Standart Kurallarına ve AİHS’ne aykırıdır. Uygulanan ayırımcı infaz rejiminin çeşitli yasal düzenlemelerle hukuksal zeminine oturtulmaya çalışılması, ulusal hukukun şekillenmesi ve uygulanmasında belirleyici rol oynamıştır. Sayın Öcalan’a özgü geçekleştirilen negatif yasal düzenlemeler mahpuslar başta olmak üzere bütün ülke yurttaşları için gerici ve baskıcı bir hukuk anlayışına maruz kalma sonucunu doğurmuştur” dedi.
Tecrit tüm cezaevlerine yansıyor
Muğuç, cezaevlerindeki uygulamaların kaynağını İmralı’daki tecrit sisteminden aldığını vurguladı. Muğuç, “Yüksek güvenlikli cezaevlerinin faaliyete geçirilmesinden, uygulanmayan Anayasa Mahkemesi ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezaları nedeni ile öne çıkan ‘Umut Hakkı’ kapsamında verilen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının varlığına, belirli mahpus grubunun ömür boyu cezaevinde tutulacak olmasından, havalandırma haklarına, ziyaret ve iletişim haklarına getirilen sınırlamalardan, 20 Temmuz 2016 sonrası hayata geçirilen infaz rejimlerine kadar kaynağını ve genele uygulanabilirliğini İmralı tecrit sisteminden almıştır” dedi.
Sayın Öcalan’ın 23 yıldır barış için çaba içinde
Daha önce ortaya çıkan barış ve çözüm iradesinin her seferinde boşa çıkarıldığına dikkati çeken Muğuç, şunları söyledi: “1999 yılından bugüne, gelişen İmralı süreci bunun en bariz ve en yakın örneklerini teşkil etmiştir. Dış dünyaya yansıdığı kadarıyla Sayın Öcalan’ın 23 yıldır barışın inşası ve demokrasinin gelişimi için çaba içinde olduğu, yoğun istek ve niyet taşıdığı kamuoyunun bilgisi dahilindedir. Bu çaba ve isteğin karşılık bulması için ihtiyaç duyulan koşulların hukuki çerçevede yaratılması, toplumsal menfaatin gerekliliğidir.”
İlgililer anayasal sorumluklarını yerine getirmeli
Muğuç, konuşmasının devamında şu çağrıda bulundu: “İmralı’daki uygulama ve düzenlemeler toplumsal barışı hedef almış, hak ve özgürlüklerin yok edilmesi noktasına gelmesine temel referans yapılmıştır. Sayın Öcalan’ın, ailesi ve avukatlarıyla temasının sağlanması başta olmak üzere yasal haklarının uygulanması anayasa ve ulusal mevzuatın gereği ve aynı zamanda mevcut toplumsal krizlerin son bulması için bir adım niteliği teşkil edecektir. İlgilileri evrensel hukuk ilkelerine bağlı kalmaya ve anayasal sorumluklarının gereğini yerine getirmeye davet ediyoruz.”
Van: Tecrit derhal kaldırılmalı
ÖHD Van Şubesi, PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik uluslararası komplo ve üzerindeki ağırlaştırılmış tecrit uygulamalarına ilişkin basın açıklaması yaptı. Dernek binasında yapılan açıklamaya, ÖHD’li avukatlar katıldı. Avukat Sedat Kula, komplonun tarihini ve Öcalan’ın maruz kaldığı ihlalleri aktararak tecridin kaldırılmasını istedi.
Hakkari ve Urfa’da açıklama
ÖHD Hakkari Şubesi de komplonun yıldönümüne ilişkin basın açıklaması düzenledi. Dernek binasında yapılan ortak açıklamayı Eşbaşkan Fırat İke, okudu. ÖHD Urfa Şubesi de konuya ilişkin dernek binasında açıklama yaptı. ÖHD üyesi avukat Sedat Gözkıran, hazırlanan ortak metni okudu.
İstanbul: Tecrit insanlık suçudur
ÖHD İstanbul Şubesi, İmralı Cezaevi’nde tutulan ve kendisinden 11 aydır haber alınamayan PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik uluslar arası komployu Beyoğlu’nda bulunan dernek binalarında yaptığı açıklamayla protesto etti. Açıklamaya Asrın Hukuk Bürosu avukatı Rezan Sarıca, ÖHD Eşbaşkanı İlknur Alcan ve çok sayıda avukat katıldı. Açıklamanın yapıldığı salona ise “Tecrit insanlık suçudur” pankartı asıldı.
ÖHD İstanbul Şube Eşbaşkanı Arzu Kayaoğlu, 15 Şubat uluslararası komploya ilişkin hazırlanan ortak metni okudu.
Mersin ve İzmir: Komplonun yansımalarını aktardı
ÖHD Mersin Şubesi, konuya ilişkin şube binasında basın toplantısı düzenledi. Toplantıya, HDP, İHD ile Çukurova TUAY-DER temsilcileri katıldı. Şube Eşbaşkanı avukat Hoşyar Sarıyıldız, 15 Şubat sürecinde yaşananları ve komplonun yansımalarını aktardı.
ÖHD İzmir Şubesi de, 15 Şubat komplosuna ilişkin dernek binalarında basın toplantısı düzenledi. Basın metnini okuyan ÖHD İzmir Şubesi Eşbaşkanı Şükran Öztürk, komplonun üzerinden 23 yıl geçmesine rağmen Kürt sorununun kangrenleşerek, büyüdüğünü aktardı.
Kaynak: MA