Rejim barolarla savaşta. Devlet, 2019 yıl sonu itibariyle 81 baroya kayıtlı 127 bin 691 avukatın üst örgütü Türkiye Barolar Birliği’ni (TBB), tabanının yüzde 57,4’ünü oluşturan üç büyük kentteki 73 bin 262 avukattan kurtarma peşinde. Bunun için Ankara, İstanbul ve İzmir’de çalışan her 5 bin avukatın oyunun bir oy sayılacağı bir yeni Avukatlık Yasası’nı TBMM’den geçirme hokkabazlığıyla meşgul.
Sayılara bakınca 85 milyon nüfuslu bir ülkede, rejimin 127 bin avukat için neden bunca kıyamet kopardığına ilk bakışta anlam vermek kolay olmayabilir. Gerçi nicelikler yeni Avukatlık Kanunu tasarısının “çoklu baro” palavrasını çözmek açısından bir şey anlatıyor ama asıl mesele niteliksel ve bu, yalnızca baroları ilgilendirmiyor.
Barolar, meslekten her avukatın, hukuk öğrenimini bitirdikten sonra üye olmaya zorunlu olduğu kuruluşlar. Modernlik öncesi zanaatkâr loncalarından geliyorlar ve modernliğin eseri olan işçi ve burjuva örgütlerinden farklılar. Kurumsal statüleri de sendikalar, dernekler ve STK’lerden farklı: Onlara “kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşları” (KKNMK) deniyor.
Kıyametin koptuğu yer de burası. Rejim TBB’yi esasen KKNMK’lerin tamamına yönelik genel stratejik saldırı bağlamında bir köprü başı sayıyor. Liste çok daha kabarık: Türk Diş Hekimleri Birliği (TDB), Türk Eczacılar Birliği (TEB), Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu (TESK), Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), Türk Tabipleri Birliği (TTB), Türk Veteriner Hekimleri Birliği, Türkiye Noterler Birliği, Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği (TÜRMOB), Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB), Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB), Türkiye Sermaye Piyasası Aracı Kuruluşları Birliği, Türkiye Bankalar Birliği, Türkiye Tarım ve Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği.
Barolar, üst kuruluşları TBB ve diğer KKNMK’lerin önemli nitelikleri Anayasa’nın 135. Maddesi’nde belirleniyor: “[…]kanunla kurulan ve organları kendi üyeleri tarafından kanunda gösterilen usullere göre yargı gözetimi altında, gizli oyla seçilen kamu tüzel kişilikleri.” Rejimden yana düşünce kuruluşlarına göre “asıl sorun” tam da burada: KKNMK’ler “kamu tüzel kişiliği” olmanın sağladığı “devlet koruması”, yasayla kazandıkları “özerklik” ve meslek kuruluşu olmanın sağladığı STK benzeri işlevleri sayesinde hiç öngörülmeyen bir konum ediniyor; “hukuki niteliklerinin net olmayışı ve zorunlu üyelik” dolayısıyla “siyasetle olan ilişkilerinde büyük önem” kazanıyorlarmış. “Yüz binleri, hatta milyonları bulan üye sayıları ile meslek kuruluşları önemli bir siyasi aktör olma potansiyeline sahipler”miş.
12 Eylül 1980 anayasasında “devlet vesayeti” altına alınırken KKNMK’lerin sıkı bir kontrol rejimi ve “sakıncalı piyade”lerin ayıklanması yoluyla aynı zamanda birer ideolojik aygıt olarak da işlevlendirilmeleri öngörülmüştü. Oysa toplumsal muhalefet için istisnai bir imkan, rejim için bir baş ağrısı haline gelerek bir paradoksa dönüştüler. Bu gelişme, büyük çoğunluğunun ağırlık merkezinde “yeni küçük burjuvazi”nin yer aldığı meslek kuruluşlarının geçirdiği çok hızlı toplumsal dönüşümle ilgili.
Özalcı neo-liberal ekonomik politikaların dayatması altında avukatlar, mühendisler, mimarlar, doktorlar, esnaf, çiftçiler, veterinerler, muhasebeciler hızla yoksullaşıp proleterleşti. 1990’ların AB aday üyeliği hazırlıkları kapsamında adalet, insan hakları ve toplumsal haklarda kazanılan kısmi iyileşmeler de KKNMK’lerin toplumsal etkinlik ve ilgi alanlarını fiilen resmi çerçevenin dışına taşırdı. Loncadan müdevver korporatist devlet aygıtlarının eski kabuğu içinde yeni bir sınıf ayrışması başladı. Yoksullaşıp proleterleşen meslek erbabı hastaneleri, adliyeleri, okulları ve sokakları gitgide daha radikal taleplerle çınlatır oldu.
Rejim, TBB’ye yönelik yıldırım harekatıyla sadece avukatları bozguna uğratmakla kalmayıp devletin bağrındaki diğer özerk direnç alanlarını da havaya uçurmayı; tüm KKNMK’lerin üzerinden silindir gibi geçmeyi hedefliyor. Bugün, halkın ve işçi sınıfının savunması adliyelerden başlıyor. Bu, herkesin kavgası.