Avukat Ferdi Yamar, tecrit konusunda Türkiye’nin AİHM kararlarına uymamasını sürekli dile getirmek gerekiyor diyerek ‘Sayın Öcalan’ın yaşadığı koşulları rapor etmek dünyaya yaymak tüm avukatları görevidir’ ifadelerini kullandı
İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde 25 yıldır ağır tecrit koşulları altında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’dan, 30 aydır hiçbir şekilde haber alınamıyor. İmralı Adası’nı 20-29 Eylül 2022 tarihleri arasında ziyaret eden Avrupa İşkencenin Önlemesi Komitesi (CPT), aile ve avukatları ile kamuoyunun endişelerine ve başvurularına rağmen raporunu açıklamadı. Abdullah Öcalan’ın avukatları, 30 Ağustos tarihinde CPT’ye İmralı’yı “Acil ziyaret” etmesi talebini içeren yeni bir başvuruda bulundu.
İmralı tecridine karşı Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi ve Adalet Bakanlığı’na başvuruda bulunan Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) İstanbul Şubesi üyesi Avukat Ferdi Yamar, tecrit ve haber alınamama halini değerlendirdi.
Hukuk altüst
Dünyada hiçbir tutuklunun Abdullah Öcalan gibi tecride uğramadığını belirten Yamar, Türkiye’nin bu konuda hem uluslararası hukuku hem kendi hukukunu hem de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarını yok saydığını söyledi. Abdullah Öcalan’ın bir ada cezaevinde tutulmasının tecridi derinleştirdiğini dile getiren Yamar, “Bu bir devlet politikasıydı ve bu politika kendini hukuk sistemini altüst edecek şekilde gösterdi” şeklinde konuştu.
Disiplin cezaları
Disiplin cezasının avukat görüşüne engel olamayacağının altını çizen Yamar, Abdullah Öcalan’ın avukatlarıyla görüşünün engellenmesine dönük tepkisizliği eleştirdi. Yamar, “Son dönemlerde rutin olarak ‘Disiplin cezaları var’ deniliyor. Bu disiplin cezaları nedir? Mesela Sayın Öcalan orada tek başına ne yapmıştır ki bir disiplin cezası almıştır? Veya her hafta rutine binen bir disiplin cezası nasıl işlemiştir?” diye sordu.
Avrupa tecride ortak
Uluslararası devletlerin sessizlik haliyle tecride dair adeta Türk hukukuyla “anlaştığını” ifade eden Yamar, AİHM tarafından verilen kararların denetlenmesi gerektiğini ve uygulanmadığı taktirde yaptırıma tabi tutulması gerektiğini vurguladı. AİHM’nin Türkiye’ye yaptırım uygulama noktasında “yetersiz” olduğunu belirten Yamar, “Çünkü 2004 ve 2014’te verilen ihlal kararlarının hala yerine getirilmemiş olmasını göz önüne aldığımızda, Avrupa’nın bunun karşısında ses çıkartmamış olması, aslında zımnen uluslararası devletlerin kendi içerisinde anlaştıklarını gösteriyor” dedi. “AİHM, kendi vermiş olduğu kararlar tanınmadığı için hükmen varlığını yitirmiştir” diyen Yamar, Türkiye’nin bu kararları uygulamadığının tüm dünyada teşhir edilmesi gerektiğini söyledi.
Devletlerin korkusu
Tecridin uluslararası düzeyde derinleştirilmesinin nedenlerinden birinin devletlerin Abdullah Öcalan’ın düşüncelerinden korkması olduğuna değinen Yamar, “Doğalında Sayın Öcalan’ın bugün dış dünyayla bağlantısının tekrardan kurulması, dışarıda düşüncelerini topluma yaymasının bazı uluslararası devletlerin işine gelmeyeceğini düşünmekteyim. Çünkü onların da kendi temellerini kurdukları faşizmin, sömürgenin yıkılacağı anlamına da gelebilir. Uluslararası devletlerin hukuki bir yaptırımlarının olmaması, bu meseleye yaklaşmak istemediklerini gösteriyor” diye konuştu.
‘Görüşmek isterim’
Bir hukukçu olarak Abdullah Öcalan’la görüşmek istediğini belirten Yamar, “Sayın Öcalan’ın yaşadığı koşulları rapor etmek ve bunu dış dünyaya yansıtmak, her avukatın kendine görev olarak görmesi gereken bir husustur.”
Barolara çağrı
Türkiye’deki baroların tecride karşı mücadele noktasında yetersiz kaldığı eleştirisinde bulunan Yamar, baroların tecride karşı imza kampanyası başlatarak Adalet Bakanlığı’na sunması ve görüşlerin neden engellendiğini sorması gerektiğini vurguladı. ÖHD olarak Abdullah Öcalan’ın yaşadığı bütün koşulların hukuksuz olduğu bilinciyle bir hukuki mücadele hattı örmek istediklerini aktaran Yamar, bunun yanı sıra tecridin toplumsal mücadeleyle çözülebileceğini ifade etti. Tüm demokratik kitle örgütlerinin, sivil toplum örgütlerinin, baroların, uluslararası devletlerin kampanyalar başlatması gerektiğinin altını çizen Yamar, toplumsal bir hat örülerek, tecride karşı Türkiye’ye geri adım attırılabileceğini söyledi.
Haber: Rukiye Adıgüzel / İstanbul – MA