Uluslararası tecrit delegasyonunda yer alan ve bin 500 imzacı avukattan biri olan Barbara Spinelli, AK BK’nin İmralı kararlarını ve sürecin uzamasını eleştirerek, ‘umut hakkı’nın tek bir yorumu var o da özgürlük’ dedi
PKK Lideri Abdullah Öcalan’a uygulanan tecrit devam ederken 43 aydır aile ve avukatlarıyla görüştürülmüyor. “Abdullah Öcalan’a özgürlük Kürt sorununa demokratik çözüm” kampanyası kapsamında eylem ve etkinlikler devam ediyor.
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi (AK BK), 17-19 Eylül tarihli toplantılarında PKK lideri Abdullah Öcalan’ın “umut hakkı” konusunu ele alarak bir karar açıkladı. Komite, endişe verici bir durumun mevcut olduğunu belirtirken, Türkiye’nin geçen süre zarfında koşullu salıverilme şartlarına dair herhangi bir adım atmamasına dikkat çekti. Ancak bu konuda Türkiye’ye yönelik bir yaptırım uygulanmadı.
‘Umut hakkı’nda oyalama
Yeni olarak değerlendirilebilecek kararlar arasında, müebbet hapis cezası verilen tutsaklara ilişkin Türkiye’den veri talep edilmesi, alınan tüm kararlar doğrultusunda Türkiye’nin rapor sunması ve herhangi bir ilerleme kaydedilmediği takdirde ara karar değerlendirmelerinin yapılması yer alıyor. Ayrıca, bu konuların 2025 yılının Eylül ayında tekrar değerlendirilmesi planlanıyor. Ancak başvuruda bulunan sivil toplum örgütleri ve avukatlar, durumun aciliyeti göz önünde bulundurulduğunda, yeniden bir yıllık ertelemenin “oyalama” olarak değerlendiriyor.
Konuya ilişkin Uluslararası Tecrit Delegasyonu’nda yer alan ve PKK lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecridin kaldırılması ve fiziki özgürlüğünün sağlanması için Adalet Bakanlığı’na mektup gönderen 35 ülkeden bin 524 avukattan biri olan Barbara Spinelli JINNEWS’ten Melek Avcı’ya değerlendirmelerde bulundu.
‘Güçlü siyasi duruş gerekli’
AK BK’nin toplantısında alınan kararların mevcut durum için artık yeterli olmadığını vurgulayan Spinelli, genel kararlar ve sözleşmelerin ötesine geçilerek kararların artık kişisel olduğunu belirtti. Spinelli, “Asıl sorun şu ki, yasal olarak kişisel kararlardan bahsettiğimizde kurumların çok fazla seçeneği yok. Genel bir tedbirden ziyade kişisel bir karar devreye girdiğinde, Avrupa Konseyi’nin güçlü bir pozisyon alması çok zor. Fakat bence artık sadece Bakanlar Komitesi’nin açıklamaları ve Avrupa kurumlarının kararlarının uygulanmasından bahsetmek yeterli değil. Türk yetkililerin, İmralı’daki durumu ciddiyetle ele almasını sağlamak için daha güçlü bir siyasi duruşun zamanı geldi. Avrupa Konseyi İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT), İmralı’yı birkaç kez ziyaret etti, ancak Türkiye’nin baskıları nedeniyle İmralı’daki tutsakların durumu ile ilgili raporu yayınlamamaya karar verdiler” ifadelerini kullandı.
‘Tüm yasal yollar kullanıldı’
Meselenin artık kurumların siyasi baskı ve yaptırım uygulama yoluna girmesi gerektiğini belirten Spinelli, “Bundan sonra asıl meselemiz, Avrupa Konseyi’nin tüm organlarından başlayarak, Avrupa Birliği’nin de Türkiye’ye, İmralı’daki ve tüm Türkiye’deki siyasi tutsaklara temel insan haklarına saygı göstermesi için güçlü bir siyasi baskı yapmasıdır. Özellikle Sayın Öcalan’ın durumu ile ilgili olarak, avukatlarının ziyaret edebileceği koşulların sağlanması çok acildir. Sayın Öcalan’ın savunma hakkına, avukatlarıyla görüşme hakkına saygı gösterilmesini tekrar talep etmeliyiz. Dünyanın her yerinden insan hakları avukatları ve barolar olarak, bu durumu yakından takip ettiğimizi göstermek amacıyla, dünyanın dört bir yanından avukatların İmralı için başvuru imzalarını toplama sürecini yeni bitirdik. Bu nedenle, tüm Avrupa kurumlarının bu konuda siyasi bir noktaya değinilmesinin zamanı gelmiştir” ifadelerini kullandı.
Umut Hakkı
Bakanlar Komitesi’nin ‘umut hakkı’na ilişkin kararının yorum olduğunu söyleyen Spinelli, “Bence bu kararlar, Avrupa Konseyi’nin Türk yetkililerle bir miktar diyalog kurmayı mümkün kılmak için alındı. Gerçek anlamda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ‘umut hakkı’ndan bahsederken bunun, kişinin uzun süre cezaevinde kalmamak anlamına geldiğini belirtiyor. Yani ‘umut hakkı’ndan bahsettiğimizde, bu hakkın tek anlamı budur ve dünyadaki tüm insan hakları örgütleri bunun için çalışıyor ve mücadele ediyor. Bana göre, yasal olarak, umut hakkının başka bir yorumu mümkün değildir. Tabii ki, bu Bakanlar Komitesi, Türk yetkililerle bir tür siyasi diyalog yürütüyor. Umut hakkının anlamını değiştirmeye, zayıflatmaya çalışıyorlar, ancak umut hakkının anlamını değiştirmek mümkün değildir” dedi.
‘CPT’yi zorlayacağız’
AK BK’nin karar vermek için 2025 Eylül ayına işaret etmesini ve CPT’nin sürekli olarak raporlarını ziyaretlerden yıllar sonra yayınlamasını eleştiren Spinelli, yönetmelikler bunu gerektirse bile bu kadar hayati bir ihlalin bir devletin onayını beklememesi gerektiğini vurguladı. Spinelli, “Bu kadar ciddi bir durumda devletin onayına gerçekten ihtiyaç duyulmadığını düşünüyorum. Hükümetin ve ulusal makamların, raporun yayınlanmasını erteleme taleplerine rağmen, halkın neler olup bittiği hakkında bilgi edinme hakkının geçerli olduğunu belirten sözleşmenin 10. maddesini uygulamak için baskı yapmalıyız. Bu nedenle, CPT’yi 10. maddeyi uygulamaya zorlamalıyız” sözlerine yer verdi. Barbara, tüm uluslararası mekanizmaların İmralı ile ilgili verdiği kararların, Türkiye’nin NATO üyeliği ve jeopolitik gerçekliğinden bağımsız olmadığını vurguladı.
Önemli bir toplantı yapılacak
“Tüm bunlara karşı yürüttüğümüz kampanya çok açık. Dünyanın dört bir yanından bir araya gelen avukatlar olarak, elbette en başta Sayın Öcalan’ın özgürlüğü ve genel olarak tüm yabancı tutsakların insan haklarına derhal saygı gösterilmesi için, özellikle de Sayın Öcalan’ın avukatlarıyla görüşme hakkı konusunda bu çağrıyı destekledik ve imzaladık” diyen Spinelli, Türk Hükümeti’nin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarına saygı göstermesini talep ediyoruz. Ayrıca, siyasi tutsakların haklarını etkileyen yaptırımların uygulanmamasını ve bu tutsakların ziyaret haklarına saygı gösterilmesini istiyoruz. Yakında duyuracağımız diğer eylemlerle bu baskıya devam edeceğiz. Birkaç gün içinde çok önemli bir toplantımız var, ancak bu, bir basın açıklamasıyla duyurulacak” diye belirtti.
ANKARA