“Ve kış büyük olacak
Nehrin karşı yakasına doğru bak
Sonbahar sessizce kıyıda ölüyor,
Sararmış ellerini sallayarak.
Ve kış büyük olacak
Kar ve alacakaranlık getirecek.”
Rus Gazprom şirketinin Rusya ve Belarus televizyon kanallarında yayınlanan ‘tanıtım’ filminde, Sovyet ozan Yuri Vizbor’un ‘Kış uzun olacak’ adlı şiirinin bu dizeleri eşliğinde bir vana kapanıyor ve ışıkları sönen Avrupa kıtası adeta buzul çağına bürünüyor. Avrupa halklarının ve devletlerinin kış kâbusu böyle görselleştirilmiş. Aynı günlerde Rusya, Almanya’ya kuzey akım doğal gaz hattını süresiz olarak devre dışı bıraktığını bildirdi. Batı ambargosu nedeniyle Kanada menşeli gaz tribününün bakımının yapılamadığını ve bu nedenle hattın çalışmasının mümkün olmadığını gerekçe gösterdi. Uluslararası kaynaklar, bu gerekçenin doğruyu yansıtmadığını bildiriyorlar. Rusya makamları, Türkiye’nin bu fiili ambargodan muaf tutulacağını da açıklamış bulunuyor. Buna göre, Avrupa’nın aksine Türkiye’de bu kış doğal gaz sıkıntısı olmayacak.
Prag’da geniş kitleler sokağa dökülerek ülke yönetimini ve Avrupa Birliği’ni Rusya’ya uygulanan yaptırımları gözden geçirmeye çağırdı. Berlin’de de benzer protestolar olduğu görüldü. Bazı kuzey Avrupa ülkelerinde hükümetlerin hiç adet olmadığı bir şekilde odun ve kömür dağıtımına başladığı belirtiliyor. Fiili gaz ambargosunun etkileri belirginleştikçe protestoların artarak Avrupa’ya yayılacağı öngörülüyor. Ukrayna ile dayanışmanın bedelini milyonlarca insanın kara kışta soğuğa terk edilerek ödemesi ihtimali korkutucu. Ama görünürdeki bu korku ve panik atmosferi yanıltıcı olabilir çünkü yaz boyunca Almanya başta olmak üzere Avrupa devletleri ciddi önlemler almaya başladılar. Enerji tasarrufu, petrol ve gaz türevi yakıtlar yerine başka kaynakların daha çok devreye sokulması ve benzeri uygulamalar başlamış bulunuyor. Elektrik israfına karşı kentlerde kısmi karartma uygulanırken petrol tüketimini azaltmak için de toplu taşıma tarifelerinde yapılan indirimlerle özel araç kullanımı azaltmak hedefleniyor. Ayrıca, enerji depolama konusunda da belli ilerlemeler kaydedildiği görülüyor. Avrupa Birliği ülkeleri, Mart ayından bu yana petrol ve sıvılaştırılmış doğal gaz alımlarını artırarak ellerindeki depolama tesislerini yüzde seksene varan oranlarda doldurmayı hedeflemişti. Birçok ülkenin bu seviyelere ulaştığı belirtiliyor. Ukrayna savaşının ilk aylarında birden katlanan doğal gaz ve elektrik fiyatlarındaki artışta kışa girmenin eşiğinde durulma ve düşüş kaydediliyor olması önemli bir gösterge. Depolama adımı yanında, yakın zaman önce bütünüyle tasfiyesi planlanan nükleer enerji santrallerinin de yeniden devreye sokularak elektrik üretiminin artırılması söz konusu. Özellikle ısınmada doğal gazdan elektriğe önemli geçişler olması bekleniyor.
Erdoğan’ın Batı ülkeleri marketlerinde rafların boş olduğu iddiasının kendisinin boş olması kadar Putin menşeli Avrupa’yı karartma ve buzul çağına döndürme tehdidinin de bu önlemlerle boşa çıkması muhtemel. Belli sıkıntılar olması kaçınılmaz ama Gazprom filminde resmedilen kâbusun korkutucu bir fanteziden ibaret kalması bekleniyor.
Avrupa bu kış için belli tedbirler almış olabilir ama en büyük enerji sağlayıcısı olan Rusya’nın kalıcı olarak devreden çıkması durumunda taşıma suyla değirmen döndürmeye çalışan köylü durumuna düşmesi kaçınılmaz. Bu nedenle de orta ve uzun vadeli alternatif enerji kaynakları arayışı hız kazanmış bulunuyor. Bu kaynaklardan en yakın olanı Leviathan ve diğer Doğu Akdeniz doğal gaz yatakları. İsrail, Kıbrıs ve Mısır tarafından başlatılma eşiğine gelen Eastmed projesi, büyük rezervleri Akdeniz’den Yunanistan’a ulaştırarak oradan Avrupa’ya dağılımını öngörüyor. Bu proje, Türkiye’nin hak taleplerini ve itirazlarını dikkate alan Amerikan yönetiminin önerisiyle şimdilik durdurulmuş bulunuyor; ama koşullar giderek daha fazla bu hattın açılmasını zorlayacağa benziyor. Bir diğer alternatif, Afrika kaynaklı doğal gazın boru hattıyla İtalya ve İspanya’ya ulaşması. Bu proje için de belli yatırımların başladığı belirtiliyor. Üçüncü bir alternatif ise Türkmenistan doğal gazının Hazar denizi, Azerbaycan ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaşması ama, Rusya’nın Hazar denizi üzerinde hak sahipliğinde payı olması ve projeye dahil ülkelerin Rus yönetimi ile yakın ilişkileri Orta Asya gazı projesini zayıf bir ihtimal durumuna getiriyor.
Filistin davasının fedası karşılığında Orta Doğu’da İsrail’le gerginliklerin son bulmaya yüz tuttuğu koşullarda, Suriye iç savaşının patladığı 2010’lu yıllardan günümüze yaşananları yeniden okumak mümkün görünüyor. Bu okuma içinde İsrail ile Avrupa Birliği arasında ekonomik bağın güçlenmesi yoluyla karşılıklı refahın hedeflendiği dikkate alınırsa, Ukrayna savaşının yalnızca Rusya-NATO arasında bir askeri düello ötesinde Rusya’nın kendisini Avrupa enerji pazarından dışlamaya çalışan güçlerle Suriye’de başlattığı mücadelenin devamı tablosuyla karşılaşılacaktır. Avrasyacı ve Atlantikçi denilebilecek bu iki cephe arasında temeli ekonomiye dayanan bu mücadele içinde Türkiye’nin ‘milli çıkarlar’ adına takındığı tavırlar toplamı da yeniden okunmayı beklemektedir.
Sonuçta Celal Bayar’ın deyişiyle ‘bu kış komünizm gelmiyor’ yani Avrupa’da sanıldığı kadar korkunç bir kış olmayacağa benziyor ama sonraki kışlarda neler olacağı halen bir muamma.