Avrupa Hukukçular Birliği Eşbaşkanı Barbara Spinelli, İmralı tecridine ilişkin yaptığı değerlendirme, uluslararası insan hakları kurumlarının sessizliği eleştirdi ve tecridin ‘Kürt halkına yönelik soykırım politikasından bağımsız olmadığını’ söyledi
PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecridin son yüzyılda yaşanan en büyük inan hakları ihlali olduğunu, tarihin bunu yazacağını belirterek, CPT’nin iç tüzüğüne dayanarak gerçekleştirdiği ziyarete ilişkin açıklama yapmadığını, bunun değişmesi ve İmralı ziyaretine ilişkin elde ettiği bulguları paylaşması gerektiğini söyledi.
İmralı’da yaşanan ağır tecrit ile PKK Lideri Abdullah Öcalan’dan ve diğer tutuklulardan ne bir haber alınıyor ne de avukat ve aile ile görüşmeleri sağlanıyor.
Abdullah Öcalan’a yönelik tecrit, CPT’nin İmralı ziyaretine dair raporlarını açıklamaması ve avukatlar olarak girişimlerini European Association of Lawyers for Democracy (Avrupa Hukukçular Birliği) Eşbaşkanı ve World Human Rights (ELDH) aktivisti Barbara Spinelli, JinNews’ten Melek Avcı’ya değerlendirdi.
Barbara, avukatlar olarak Türkiye Adalet Bakanlığı’na, Abdullah Öcalan ile görüşmek için yazdıkları mektuba yanıt alamasalar da bu mektupların CPT’yi İmralı’ya götürdüğünü belirtti.
Hukukçu Spinelli, “Yazdığımız bu mektubun işe yarayacağına eminiz. Zira biz bu mektubu yazdıktan sonra CPT İmralı için Türkiye’ye özel bir ziyaret yaptı. Fakat CPT heyeti yaptığı bu ziyaretin sonuçlarını Türkiye’nin izni olmadığı için paylaşamadı. Bilgi vermek ve oluşturdukları raporu yayınlamak için Türkiye ile anlaşmaları gerekiyor. Bu durum yani Türkiye’nin CPT ile arasındaki bu politikadan dolayı gerçekten üzgünüz. Çünkü CPT’nin olanları derhal kamuoyuna açıklamasına izin vermeleri gerekiyor. Türk hükümetinden gerçek bir şeffaflık talep ediyoruz” diye konuştu.
‘Tarih bu tecridi en bütük insan hakkı ihlali olarak yazacak’
Abdullah Öcalan ve diğer tutuklulara yönelik ‘bu utanç verici hak ihlalinin son yüzyılda görülen en büyük hak ihlali olduğunu’ söyleyen Spinelli, bir insan hakları aktivisti olarak İmralı’daki tecridin herhangi bir hukuki dayananağı olmadığını, Türkiye’nin imzaladığı insan hakları sözleşmelerine de ayıkırı olduğunu vurguladı. Spinelli, “Bunun tek nedeni siyasi sebeptir. Ancak bu gerekçe, Türk hükümetinin insan hakları yükümlülüklerini dikkate almayan kör bir bakışının sonucudur. Tarih kitapları bu tecridi, son yüzyılda karşı karşıya kaldığımız en büyük insan hakları ihlali olarak yazacaktır” dedi.
“Türk hükümetine, CPT delegelerinin bulgularını paylaşması ve Sayın Öcalan’ın koşulları hakkında şimdi konuşmasına izin vermesi için baskı yapmalıyız, ziyaretten iki yıl sonra değil” diyen Spinelli, CPT delegelerine ise ‘bunun sıradan bir ziyaret değil acil bir durum olduğunun anlatılması gerektiğini’ belirtti.
‘Tecridin nedeni Türk hükümetine olan siyasi sessizlik’
Özellikle avukatların Abdullah Öcalan ile görüştürülmesi konusunda ısrarcı olduklarını aktaran Spinelli sözlerine şöyle devam etti: “Dünyanın her yerinden insanlar, Sayın Öcalan’ın iyi olup olmadığını bilmek ve hukuki konumu için bir strateji oluşturmak üzere avukatlarıyla konuşmasına izin verilmesini istiyor. Kendisi hayatı boyunca İmralı’da tutsak edilemez. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Sayın Öcalan’ın İmralı’nın dışında ışığı görmeye hakkı olduğunu özellikle vurguluyor. Dolayısıyla, bu artık hiçbir şekilde kabul edemeyeceğimiz bir durum. Eğer CPT heyeti İmralı’daki tutsakların insan haklarının ağır bir şekilde ihlal edildiğine dair bir bulgu gördüyse, bunun nedeni, Avrupa ve diğer devletlerin sırf Türk hükümetine olan siyasi ve jeopolitik ihtiyacından gelen sessizliğidir. Sorun şu ki, Türkiye uluslararası yükümlülüklere, CPT’nin tavsiyesine ve diğer tüm uluslararası mekanizmaların zorunlu kurallarına ne saygı duyuyor ne de uyguluyor. Dolayısıyla, devletlere karşı doğrudan çok güçlü yaptırımlar uygulayan bir insan hakları sistemi maalesef ortada yok.”
İnsan hakları sisteminin ulus devletleri durdurmakta yetersiz kaldığını dile getiren Spinelli, “Nazilerin düşüşünden sonra, ulus devletlerin aynı baskı yollarını yeniden yaratmasını imkânsız kılmak için bu bölgesel insan hakları sistemi yaratıldı, ancak Türkiye bu sistemin ne kadar başarısız olduğunu gösterdi” dedi.
‘Avrupa’nın sessizliğine Cizre’den tanığız’
İhlallerin sadece Öcalan’a karşı değil tüm Kürt halkına karşı olduğunu kaydeden Spinelli, “Bunu Cizre’de gördük. Malum sokağa çıkma yasağında Cizre’de yaşananlara tanığız. Bodrumlarda yaşananlar o kadar vahimdi ve o kadar korkunçtu ki, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden acil bir önlem dahi gelmedi. Binlerce sivil infaz edildi ve katledildi. Böylece bu sistemin başarısız olduğunu gördük ve sistemi güçlendirmek ve hukukun üstünlüğünü güçlendirmek için bir şeyler yapmamız gerekiyor. Çünkü bunu uluslararası düzeyde sağlamazsak yeni faşizm ve yeni Nazizm karşısında mücadele etmek bölgesel olarak imkânsız hale gelir” ifadelerini kullandı.
‘Kürtlere yönelik soykırım politikasının bir parçası’
Spinelli sözlerini şöyle sonlandırdı: “Sayın Öcalan’a yapılan zulüm, Kürtlere yönelik soykırım politikasının bir parçasıdır. Bu ayrı ayrı ele alıp konuşamayacağımız bir şey. Kesinlikle karşısında durmamız gereken bir strateji var. Çünkü bu Türk hükümetinin suç stratejisidir. Irak Kürdistanı’nda, Rojava’da kimyasal silah kullanımına ilişkin soruşturmalarda hem ulusal sınırları içinde hem de sınır ötesi uluslararası alanda bu suç stratejinde benzer bir ortaklığı gördük. Biz üzerimize düşen her şeyi yapmaya devam edeceğiz.”
HABER MERKEZİ