Kayyum atanan Van Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Avcı, kayyum döneminde kurulan yolsuzlukların musluklarını halk yararına kestiklerini söyledi. Avcı kayyuma karşı, ‘Zulüm katmerleştikçe direniş de katmerleşecektir’ dedi
AKP Hükümeti’nin Kürt sorununa dair başlatılan çözüm sürecini sonlandırıp, “çöktürme planı”nı devreye koyması ile birlikte 2016 yılından itibaren giriştiği kayyım politikası ile Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) bünyesindeki 102 belediyeden 96’sına yapılan kayyım atamaları yapıldı. Buna rağmen gidilen 31 Mart 2019 yerel seçimlerde Halkların Demokratik Partisi (HDP), 3 büyükşehir, 5 il, 45 ilçe ve 12 belde belediyesi olmak üzere toplamda 65 belediye kazandı. Fakat kazanılan belediyelerden 6’sının belediye eşbaşkanlarının KHK’li oldukları için mazbata verilmedi.
Yeniden başvurulan kayyım politikalar ile 19 Ağustos 2019’da Van, Diyarbakır ve Mardin Büyükşehir Belediyeleri eşbaşkanları görevlerinden alınıp, yerlerine kayyumlar atandı. Sonrasında devam eden kayyum atamaları ile geride bir yılda HDP’li 47 belediyeye kayyumlar atandı.
HDP Demokratik Yerel Yönetimler Kurulu, dün açıkladığı bir son bir yıllık kayyum raporu ile başvurulan kayyum politikasının nedenlerini ve sonuçlarını, kayyumların icraatları ile birlikte ayrıntılı olarak ortaya serdi.
Yerine kayyum atanan isimlerden Van Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Mustafa Avcı, kayyum politikasını MA’ya değerlendirdi.
‘Devletin gücü seferber edildi’
31 Mart seçimleri öncesinde kentteki seçim atmosferi üzerinde duran Avcı, seçim çalışmalarının AKP’li adaylarca değil, devletin resmi kurum temsilcileri tarafından yapıldığını hatırlatarak sözlerine başladı. Avcı, “Yetmiyordu devletin her türlü gücü seferber edilerek bize karşı çok kirli bir politika yürütülüyordu. Van’da işsizlik oranı oldukça hat safhada olduğu için özellikle gençlere kadrolu iş teklifinde bulunuyorlardı. Biz öyle bir atmosferde çalışmamızı yürüttük” dedi.
Bunun üzerine ise kendilerine dönük daha kirli çalışmaların devre sokulduğunu söyleyen Avcı, “En kirlisi de şuydu; ‘HDP’ye boşuna oy vermeyin kazansalar bile kayyum atanacak’ diyorlardı. Böylece halkın sandık başına gitme arzusunu kırma ya da umudunu kırma çabaları vardı. Buna rağmen 31 Mart 2019 yerel seçimlerinde büyük bir başarı elde edildi” diye konuştu.
‘450 kişi ihraç edilmişti’
2016 yılında atanan kayyımların 1 milyar 108 milyon borç bıraktığını belirten Avcı, bu borca rağmen elle tutulur bir çalışma ve hizmet yapılmadığını vurguladı. Avcı, şunları ekledi: Biz buna rağmen iki şey yapmaya çalıştık. Bunlardan ilki mazbatayı aldıktan sonra çalma ve çırpa işlemleri yapılan noktalarda güvenli memurları atayarak o muslukları halk yararına kapatma yoluna gittik. İkincisi ise, ortak yapılan hırsızlığın ve çalınan paraların kimlerin cebine girdiğini tespit etmek için bilgi ve belgeleri topladık.
Sadece borç yükü dışında kalifiyeli 450 kişi ihraç edilmişti. Belediyeyi devraldığımızda kendisi ile çalışabileceğimiz kimse kalmamıştı. Dolayısıyla kayyumun konumlandırdığı personelle çalışma zorunluluğumuz açığa çıkmıştı. Kayyum yönetiminin mahalle muhtarlarına AKP’ye çıkan oy oranına göre hizmet verileceğini söylediğini öğrendik. Böyle bir ayrımcılık yaparak sundukları bir hizmet vardı. Bu ayrımcılığı ortadan kaldırarak hizmet yapıyorduk.
‘Bir ayda 4 milyon kasada kaldı’
Avcı, belediyeyi kazanmaları akabinde kayyum zamanında yolsuzluğun en fazla yaşandığı 3 birime yaptıkları atamalarla büyük bir hırsızlığın önüne geçtiklerini dile getirdi. Avcı, “Sadece bir kaç kalemde daha önce yapılan yolsuzlukların önüne geçerek bir ayda 4 milyon TL’den fazla kasada artı para kaldı. Ama bu para daha önce birilerinin cebine giriyordu. Biz göreve gelmeden önce 8 milyon TL’ye kepçe kiralanmış, o kepçeler güya Mayıs ayında kırsal mahallerde yurttaşın kanalını açacak ve kış döneminde yapılan tahribatları onaracak. Biz köylülerle görüştüğümüzde bölgeye hiç kepçenin gelmediği, işlerin köylüler tarafından yapıldığını söylediler” ifadelerini kullandı.
‘Kürt kendi kendini yönetmesin’
AKP- MHP iktidarının nerede bir Kürt varsa nefes borusunu kapatmaya çalıştığını söyleyen Avcı, ‘Bu tutum sadece Türkiye için geçerli değil Bakur’da ve Rojava’da da durum böyledir. Onların zihniyetleri ‘Kürtler anasını görmesin’ zihniyetidir. Kürt nefes almasın, Kürt kendi kendini yönetmesin, Kürdün kazanımı ve hakkı olmasın istiyorlar. En önemlisi de Kürt, Kürt olmasın diye politika yürütüyorlar. Kürt sorunu çözülmediği müddetçe hiçbir toplumsal sorun çözülemeyecektir. Türkiye’deki demokrasi sorunu ve Kürt sonunu da iç içe olan bir sorundur. Halkımız kayyımlara karşı sesini yükseltemeye devam edecektir. Biz kayyıma karşı direndik ve direnmeye devam ediyoruz. Ödediğimiz bedellerle kazandıklarımıza sahip çıkmak için zulmün hat safhaya ulaştığı bu günlerde direnmeye devam edeceğiz. Zulüm katmerleştikçe direniş de mutlak şekilde katmerleşecektir” diye konuştu.
VAN