Adalet Bakanı’nın nafaka, boşanma gibi konuların ‘arabuluculuk’ sistemiyle çözüm önerisine tepki gösteren avukat Burcu Korkmaz, İktidarın arabuluculukla kadının önüne engel koyduğunu belirtti
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un nafaka, tazminat ve boşanma gibi konuların “arabuluculuk” sistemiyle çözülebileceğini iddia etmesi ve “aile hukukunu sil baştan ele alacağız” söylemlerine yönelik kadın örgütlerinin tepkisi sürüyor. Mezopotamya Ajansı’ndan (MA) Eylem Akdağ’a konuşan Amed Barosu Kadın Hakları Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi Avukat Burcu Korkmaz, bu söylemlerin kadın kazanımlarına bir saldırı olduğuna dikkati çekerek, arabuluculuk sistemiyle kadınların daha çok şiddete maruz kalacağını söyledi.
‘Oy almak için bu söylemler gelişti’
Adalet Bakanı’nın “aile hukukunu sil baştan ele alacağız” söylemlerinin son yıllarda gündeme gelen aile hukukunda boşanmada arabuluculuk söylemlerine ilişkin olduğunu söylen Korkmaz, nafaka söyleminin seçimden önce de erkek seçmenlere bir vaat olarak verildiğini hatırlattı. Oy almak amacıyla bu söylemlerin geliştiğini belirten Korkmaz, aile hukukunda bu tarz bir düzenlemenin hukuka aykırı olacağını belirtti. Korkmaz, “Açıkçası aile hukukundan kaynaklanan davaların sorunları hala çözülmemişken bu sorunların çözümü yerine kadınların aleyhine olacak bir düzenleme yapılması, yine arabuluculuğun bu sorunlar çözülmeden yapılması bizce çok yanlış bir durum” dedi.
Korkmaz, “Eğer bir düzenleme getirilecekse öncelikle kadın hakları alanında çalışan ve bu alanda çözüm üretebilecek, bu alanı daha iyi nasıl yapabiliriz şeklinde yaklaşacak kurumlarla görüşülmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.
‘Kadının kazandığı hakları elinden alma söz konusu’
Toplumda iktidar eliyle “boşanmış kadın nefreti” algısının oluşturulduğuna dikkati çeken Korkmaz, “Nafaka üzerinden örnek vermek gerekirse; aslında temel olarak sözde bir mağduriyet yaratılmış durumda ve toplumda iktidar eliyle nafaka üzerinden boşanmış kadın nefreti oluşturulmakta” dedi.
Nafakanın süresiz olmadığını, çalışmaya başlandığında tekrardan değerlendirildiğini belirten Korkmaz, “Kadınlara yönelik kazanılan bu çok cüzi hakları da elinden almaya yönelik bir hareket söz konusu” diye belirtti.
‘İktidar arabuluculukla kadının önüne engel koyuyor’
Arabuluculuk sisteminin kadınlar açısından bir sorun çözme sistemi olmadığını belirten Korkmaz, boşanma durumunda ailenin zaten arabuluculuk rolünü üstlendiğini söyledi. Korkmaz, “Hali hazırda toplumun dayattığı bir arabuluculuk süreci zaten mevcut, iktidar da bunu ‘bir de biz resmi yollarla yapalım’ diyerekten kadının önüne engel koyuyor. Boşanma öncesi süreçlerde çoğunlukla denk geldiğimiz üzere kadın gerçekten aile bireyleri tarafından çok zorlanıyor, ‘aileni yıkma, bir şans daha ver, biraz alttan al’ gibi söylemlerle sürekli o evliliğe zorlanıyor. Bu fiziksel, duygusal, ekonomik şiddet de görse böyle oluyor. Kadının bulunduğu mağduriyet hiç önemsenmeksizin toplum tarafından bir arabuluculuğa zorlanıyor. Kadın bunları aşıp bir boşanma davası sürecine girdiğinde de bu sefer iktidar eliyle oluşturulan bir arabuluculuk süreci geliyor. Bu süreci aşıp ondan sonra dava açıp haklarını elde etmesi gerekiyor” diye konuştu.
‘Kadın üzerindeki baskılar artacak’
Arabuluculuk sistemiyle yargılamanın uzun sürdüğünü ve bu uzun sürenin kadın üzerindeki baskıları arttıracağını ifade eden Korkmaz, “Arabuluculuk sistemi hem yargılamayı uzatacağından hem de kadının üzerindeki baskıyı arttıracağından bu aşamada konuşulacak bir çözüm önerisi değil” dedi.
Çözüm önerileri
Korkmaz, çözüme ilişkin şunları söyledi: “Nafakada kadının gerçekten yaşamını idame edebilecek ücretlerin verilmesi, bu nefret söylemlerinin bitmesi, nafaka algısının hukuka, gerçeğe uygun bir şekilde değiştirilmesi gerekmekte. Bununla birlikte aile hukukundaki problemlerin çözüldükten sonra kadının lehine olacak ve toplumsal olarak erkekle eşit konuma getirilebilecek düzenlemelerin getirilmesi gerekiyor.”
‘Daha güçlü ses çıkarılması gerekiyor’
Kadınların bu saldırılara karşı mücadele etmekten vazgeçmeyeceğinin altını çizen Korkmaz, “Son yıllarda maalesef ki hukuki olarak kazanımlarımıza yönelik bir saldırı mevcut. Bu da ‘aile kurumu kavramının’ çok yaygınlaştırılması, tartışma konusu olması nedeniyle kadının kazanılmış haklarına yönelik belli başlı engeller, kısıtlamalar, İstanbul Sözleşmesi’nden dönülmesiyle bu kazanılmış hakları da kadınların ellerinden almak istiyorlar. Bu engellemelerle aslında aile kavramını daha da güçlendireceklerini düşünüyorlar ancak bu durum kadınları daha çok öldürmekte, kadınları daha çok şiddete maruz bırakmakta, bunun dışında başkaca hiçbir şeye fayda sağlamamakta. Biz uzun yıllardır mücadele ediyoruz. Mücadele etmeye de devam edeceğiz, kadınların örgütlenmesi, bir araya gelmesi, daha güçlü ses çıkarması gerekiyor” dedi.