PKK lideri Öcalan üzerindeki tecritin sona ermesi gerektiğini belirten avukatı Bilmez, ‘Türkiye’de yeni bir dönemin başlaması için bir işaret fişeği olabilir ve Türkiye bu savaş kabusundan kurtulur’ dedi
Ortadoğu ülkeleri başta olmak üzere dünyanın birçok yerinde insanlar 1 Eylül Dünya Barış Günü’nü savaş ve çatışmaların gölgesinde karşılıyor. Çatışmalı sürecin uzun yıllardır sürdüğü ve Kürt sorununun çözümsüzlüğünden kaynaklı bugüne kadar binlerce kişinin yaşamını yitirdiği Türkiye’de de benzer bir tablo söz konusu. Ağır tecrit koşullarında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın da bugüne kadar bu noktada verdiği yoğun çaba ve çatışmalı sürecin sona ermesi için hükümetlere yaptığı çağrılara olumlu cevap verilmedi.
Öcalan’ın avukatlarından İbrahim Bilmez, müvekkilinin 30 yılı aşkın bir süredir devam eden barış mücadelesine dair Mezopotamya Ajansı’ndan (MA) Erdoğan Alayumat ve Sadiye Eser’e konuştu.
Cumhuriyetin temel sorunu
Ülkede barışın sadece Kürtlerin değil, tüm halkların sorunu olduğunu belirten Bilmez, kalıcı bir barış için son 30 yıldır Öcalan’ın ciddi bir çaba sarf ettiğini ifade etti.
Kürt sorununun aynı zamanda devletin demokratikleşmesinin önünde de engel olduğunun altını çizen Bilmez, “Sayın Öcalan çabaları doğrultusunda geçmişte yaşanan tek taraflı ateşkes süreçlerinde Türkiye hem siyasi hem de ekonomik anlamda iyi gelişmeler yaşadı. Ne zamanki ateşkes süreçleri sona erdi, Türkiye’nin demokratikleşmesi de kesildi. Kürt sorunu Türkiye’nin en temel sorunu ve bu sorun 40 yıllık bir sorun değil. Cumhuriyetin kurulduğu günden bu yana devam eden bir sorun. Cumhuriyeti kuran kadrolar bir karar vermesi gerekiyordu. Ya temel sorunlarını çözüp daha demokratik bir ülke ile yola devam edeceklerdi ya da daha içe kapanık, üstenci, toplumu dizayn etmeye çalışan ve antidemokratik bir yaklaşım sergileyeceklerdi. Ne yazık ki Cumhuriyetin kurucu kadroları bu ikinci yaklaşımı benimseyip hayata geçirdiler” değerlendirmesinde bulundu.
Özal ile diyalog
Öcalan’ın sürdürdüğü “barış yolculuğu” sürecini dile getiren Bilmez, “Öcalan 1993 yılına gelindiğinde Cumhurbaşkanı Turgut Özal ile dolaylı diyalog olanağını yakalar ve 1993 yılının Mart ayında ateşkes ilan edilir. Ancak Sayın Öcalan’ın barış yolculuğunun ilk durağında ilk saldırı olur ve dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal, ateşkes sürecinde af da dâhil tam bir çözüm planı sunacağı gün katledilir. Bu süreçte Öcalan’ın barış çabaları, Özal’ın öldürülmesi ile başlayan ve ardından devlet içindeki çözüm yanlılarının tasfiyesi ile devam eden kirli özel savaş yöntemleri; otuz üç asker provokasyonu ve ardı sıra gelişen operasyonlar, çok yönlü saldırılarla boşa çıkarılır” dedi.
1999 sonrası süreç
Öcalan’ın 1999 yılında Türkiye’ye teslim edildikten sonra da barış çabalarının son bulmadığını dile getiren Bilmez, “Sayın Öcalan Türkiye’ye teslim edildiği dönem de herkes Türk ve Kürt savaşının daha da derinleşeceğini bekliyordu. Sayın Öcalan herkesi şaşırtan bir adım atarak bir siyasi liderin vermesi gereken en zor kararı vererek PKK’ye ateşkes çağrısında bulundu. Sayın Öcalan’ın bu çağrısı Türkiye’nin önü açan bir çağrı ve bu süreç 2004’de kadar devam ediyor. Ancak Öcalan’ın bu dönemki çabaları da heba ediliyor ve devlet bu süreci değerlendirmiyor” diye belirtti.
AKP iktidarı ve çözüm süreci
AKP’nin iktidara gelmesi ile birlikte ise Türkiye’de yeni bir dönemin başladığını ifade eden Bilmez, AKP’nin 2004 yılına kadar Kürt sorunu sona ermiş gibi hareket ettiğine işaret etti.
Öcalan’ın 2006 yılından 2011 yılına kadarki barış çabalarının da boşa düşürüldüğünü belirten Bilmez, 2012 yılında tüm cezaevlerinde başlayan açlık grevleri sürecinden sonra Öcalan’la görüşmelerin başladığını anımsattı. 2013-2015 yılları arasında sürdürülen “çözüm süreci”nde de Öcalan’ın barış için çok ciddi çabalar sarf ettiğini söyleyen Bilmez, bu 2 yıllık süreçte ülkede ciddi değişimlerin olduğunu ve göreceli de olsa demokratik bir ortamın yaratıldığını ifade etti. Ancak Bilmez, 7 Haziran seçimlerinden sonra iktidar tarafından bu sürecin sona erdirildiğini hatırlatarak, “Sayın Öcalan’ın barış çabaları tekrardan heba edildi ve çatışmalı süreç yeniden başladı” dedi.
Bilmez, 2016 yılında Kürt siyasetçilerin başlattığı açlık grevi sonrası yapılan görüşmede de Öcalan’ın barış çağrısı yaptığını hatırlatarak, bu çağrıların da yanıtsız bırakıldığını kaydetti.
Güvenlik politikaları
AKP’nin, Kürt sorununun çözümü yerine MHP ile ortaklaşmayı tercih ettiğine işaret eden Bilmez, bu konuda şunları söyledi: “Bu ortaklıktan sonra güvenlik politikaları devreye girdi ve savaş derinleşti. Binlerce insan hayatını kaybetti. Bunun yansımaları de hem dış politikaya hem de ekonomide kendini hissettiriyor. Politik ortamdaki şiddet günlük yaşamada yansıyor. Ülkede hiç kimse kendini güvende hissetmiyor. Tecrit demek Kürt meselesinde çözümsüzlük demek. Dolayısıyla insanlar tecridin bitmesini isterken Türkiye’nin de demokratikleşmesini istiyor.”
Devlet Öcalan’ın gücünü biliyor
2018 yılına gelindiğinde Öcalan üzerindeki tecridin daha da derinleştirildiğini dile getiren Bilmez, bu koşullarda bile Öcalan’ın barış yolculuğunun devam ettiğini vurguladı. Cezaevlerindeki son açlık grevi eylemleri sonrası Öcalan’la 5 avukat görüşmesi gerçekleştiğini anlatan Bilmez, “Sayın Öcalan ders çıkarılması gereken yerleri söyledi ve barış için her zaman hazır olduğunu ifade etti. Buna verilen karşılık ne oldu; son 7 Ağustos görüşmesinin üzerinden bir yıldan fazla bir süre geçti. Tekrar bir tecrit uygulandı. Hiç bir görüşme olmuyor. Aslında Sayın Öcalan’ın Kürt meselesinin çözümü ne kadar istediğini devlette biliyor. Buna gücü olup olmadığını da çok iyi biliyor” diye konuştu.
‘Türkiye’nin savaş kabusu’
Halihazırda devletin bir barış politikasının olmadığını söyleyen Bilmez, Öcalan’la görüşmenin pozitif bir yansımasının olacağına işaret ederek, şöyle devam etti: “Devlet bir karar alır ve Kürt meselesini barışçıl yollarla çözmeye karar verirse bu dış politikaya da yansır. Rojava, Suriye’ye de yansımaları olur. Oradaki Kürt güçlerini düşman görmez artık. Bu Türkiye’yi güçlendirir aynı zamanda. Dolayısıyla gerçekten Türkiye’deki tüm temel sorunların çözüm anahtarı İmralı’dadır dersek bu yanlış olmaz. İmralı’daki tecridin sona ermesi gerekiyor. Barış için bu bir başlangıç olabilir. Türkiye’de yeni bir dönemin başlaması için bir işaret fişeği olabilir ve Türkiye’de bu savaş kabusundan kurtulur.”
İSTANBUL