Moskova’daki görüşmelerin boşa düşmesinden sonra Hafter güçleri Trablus’a saldırılarını yeniden başlatırken, gözler 19 Ocak’ta Berlin’de düzenlenecek konferansa çevrildi. 11 ülke Berlin’e davet edildi
Moskova’da yapılan görüşmelerin sonuçsuz kalmasının ardından, Tobruk merkezli Temsilciler Meclisi Başkanı Akile Salih, önceki akşam “ateşkesin sona erdiğini ve savaşın devam edeceğini” duyurdu. Ardından General Halife Hafter’e bağlı güçlerin saldırılarını başlattığı belirtiliyor. Trablus hükümetinin sözcüsü Muhammed Kununu, Hafter’e bağlı askerlerin Trablus’un Ramle ve Salahaddin bölgelerindeki yerleşim alanlarına roket attığını söyledi. UMH güçlerinin Hafter milislerine karşılık verebilecek güçte olduğunu belirten Kununu, bölgeden göç eden halka da çatışmalar yaşandığı süre içinde evlerine dönmemeleri çağrısı yaptı.
Berlin bekleniyor
Sahada bu gelişmeler olurken, 19 Ocak günü Berlin’de yapılacak olan Libya Konferansı’na Libyalı tarafların katılımı konusu netlik kazanmadı. Hafter ile Serrac, konferansa katılıp katılmayacaklarını henüz bildirmedi. Almanya tarafından yapılan yazılı açıklamaya göre konferansa ABD, Rusya, Birleşik Krallık, Fransa, Çin, Birleşik Arap Emirlikleri, Türkiye, Kongo, İtalya, Mısır, Cezayir, BM, Avrupa Birliği, Afrika Birliği ve Arap Birliği davet edildi. Konferans süreci, üç aşamalı olarak ifade ediliyor. Birinci aşama, derhal ateşkes yapılması, ikinci aşama Libya’da aktif olan ülkelerin çekilmesi ve BM’nin silah ambargosunun güçlendirilmesi, üçüncü aşama ise sadece Libyalılar arası bir barışçıl çözüme ulaşılması. Öte yandan, Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi ve Kahire’ye ziyaret eden İtalya Başbakanı Giuseppe Conte, Libya’da istikrarı yeniden sağlayacak, toprak bütünlüğünü ve egemenliğini koruyacak şekilde ortak çabaların artırılması kararı aldı.
Hafter: Türkiye’siz çözüm
Bu arada, Arapça yayın yapan basın organları, Libya’nın doğusunu kontrolü altında tutan General Halife Hafter’in Türkiye ve Rusya arabuluculuğunda varılan ateşkes anlaşmasını Trablus’un durumu ve Türkiye’nin rolüyle ilgili taleplerini karşılamadığı için imzalamadığını bildiriyor. Libya Ulusal Ordusu’ndan üst düzey bir yetkili, Hafter’in anlaşmayı imzalamasının esas nedeninin “Türkiye’nin kendisini bu anlaşmanın bir parçası haline getirerek, Sarraj ile yaptığı anlaşmaları meşrulaştırmaya çalışması” olduğunu söyledi.
Kim bu Kuloğlu Türkleri?
Erdoğan’ın Libya müdahalesini haklı çıkarmak için birdenbire hatırladığı Kuloğlu (Köroğlu) Türkleri, aslında Osmanlı’nın denizaşırı sömürgeler için uyguladığı bir yöntemin ürünü. Barbaros’un 1510’larda Cezayir, Tunus, Libya’yı ele geçirmesinden sonra kurulan “Garp Ocakları” yönteminde asıl güç “Dayı” denilen Yeniçeri Ocağı’nın elindeydi ve korsanlarla Ege illerinden toplanmış bekâr Türk gençleri bölgeye yerleştiriliyordu. Cezayir’den Libya’dan Tunus’tan gelen gemilerin, bugünkü Çeşme veya Kuşadası’na demirleyip Muğla, Aydın, İzmir, Manisa, Denizli gibi illerden gönüllü topladığı biliniyor. Katılımların bir nedeni de tabii ki ganimet hevesiydi, çünkü Garp Ocakları’nın en büyük geliri korsanlık faaliyetlerinden geliyordu. Bu gençlerin bir bölümü zamanla oradaki yerli kadınlarla evlenip ailelerini kurdular ve topluluk giderek büyüdü, o dönemde askerlere verilen “Kul” adından dolayı “Kuloğlu” denmeye başladı. Zaman zaman etkileri zayıflasa da Kuloğulları, giderek o ülkelerin milyonlara varan bir parçası oldular.
Serrac Manisalı mı?
Bu arada Türkiye’nin desteklediği Trablus hükümetinin başbakanı Fayiz el Serrac’ın dedesi Mehmet Ağa’nın 1830’lu yıllarda Libya’ya asker olarak gidip burada kalan Manisalı bir asker olduğu, onun torunlarının 50 yıl öncesine kadar Manisa’daki akrabalarıyla irtibatlarını sürdürdüğü öne sürülüyor.
HABER MERKEZİ