Kobanê Davası’nda savunma yapan siyasetçi Ayla Akat Ata, Kürt sorunun yıllardır iktidarlar tarafından bilerek çözülmediğine işaret ederek, ‘Demek ki, sorunu çözmek yerine, kendi emel ve arzularını ülkenin ve ülke insanının çıkarları ve iyiliğinin çok ama çok önüne koyan siyasi iktidarlar tarafından yönetilmişiz’ dedi
DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırısı sonrasında Kurdistan ve Türkiye’nin pek çok kentinde 6-8 Ekim 2014’te yaşanan halk protestoları nedeniyle Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın da aralarında bulunduğu 18’i tutuklu 108 siyasetçinin yargılandığı Kobanê Davası’nın 36’ncı duruşmasının ikinci oturumu, Sincan Cezaevi Kampüsünde bulunan duruşma salonunda devam ediliyor.
Gerçekler ortaya çıkmadı
Sincan Kapalı Cezaevi’nde bulunan tutuklu siyasetçiler duruşma salonunda hazır bulunurken, farklı cezaevlerinde bulunan siyasetçiler duruşmaya Ses Görüntü ve Bilişim Sistemi ile (SEGBİS) katıldı. Duruşma il sözü tutsak siyasetçi Ayla Akat Ata’nın savunmasıyla başladı. 10 Ekim Ankara Gar katliamında hayatını kaybedenleri anarak sözlerine başlayan Ata, olayın aydınlatamadığından dolayı olayın gerçekliğinin ortaya çıkmadığını kaydetti.
Kürt ve Kurdistan kelimelerine açıklama
Mütalaada, Kürt halkı için “sözde halklar” sözlerine değinen Ata, sempozyum bildirimlerinde yer alan Selçuklu’dan Osmanlıya kadar dayanan Kürt ve Kurdistan terimlerini açıkladı. Tarihte, eyaletlerin olduğunu dile getiren Ata, bugün eyaletten söz etmenin mümkün olmadığını ifade etti. Ata, sempozyum bildirileri içerisinde, “Kürt ve “Kurdistan” tabirlerine dair sunulan tarihi belgelerde, Osmanlı padişahları tarafından bazı krallara verilen ahitnamelerde geçtiğini kaydetti.
Osmanlı ile kayyum yönetimi arasında fark yok
Ardından Osmanlı döneminde yapılan merkezi atamalara değinen Ata, “Dünün merkezi atamaları ile bugünün, halkın seçilmişlerine yönelik ‘sivil darbe’ olarak tanımlayabileceğimiz, ‘kayyım’ politikaları arasında hiçbir fark olmadığı gibi; adı vali, kaymakam ya da kayyım olsun, erk sahiplerinin elde ettikleri çıkar, yaşanan huzursuzluklar ve halkın rahatsızlığı konusunda da bir fark yoktur” diyerek belediyelerde yaşanan yolsuzluklara değindi.
Savaşa karşı sessiz kalamayız
Dünya coğrafyasına bakıldığında sınır bölgesinde yaşayan halkların değişmeyen kaderi olarak, çözülmeyen sınır sorunları ve beraberinde yaşanan çatışma, şiddet, savaş gerçeği sürekli insanların karşısına çıktığını kaydeden Ata, “Batı coğrafyasında Kuzey İrlanda, Bask, Bosna Hersek, Kosova, Makedonya ve Kıbrıs sorunu; Ortadoğu ve Asya coğrafyasında Afganistan, Keşmir, Irak, Filistin ve Kürt Sorunu, Kafkasya coğrafyasında Karabağ, Çeçenistan, Abhazya, Güney Osetya, ve bugün sıcak savaşın yaşandığı Ukrayna sorunu, bizlere miras kalan dünyayı çocuklarımıza miras bırakabilmek için ‘sınırlar’ üzerine düşünmemizi zorunlu kılıyor. Ortada yapılan hesapların mazlum halka yansımasına sessiz kalmak elde değil” ifadelerine yer verdi.
Suriye’de yaşananlara dikkat çekti
Suriye’de yaşayan Kürtlerin konumuna ve statüsüne dikkat çeken Ata, Suriye’nin konumunun bugün dahi büyük bir öneme sahip olduğunu kaydetti. Ata, “Suriye’de henüz normalleşme yaşanmamakla beraber Beşar Esad’ın başta Arap camiası içerisinde yeniden kabul edilmesi, Ukrayna Savaşı dolayısıyla Rusya’nın Suriye’de yaşadığı nüfuz kaybı, İran’ın Suriye’nin toprak bütünlüğü içerisinde demokratik bir yönetimden yana tutumu, Kuzey Suriye’de savaşın başından itibaren hayata geçirilen ‘Defacto’ demokratik yönetim modelinin uluslararası camiada yarattığı ilgi, Türkiye’nin özellikle son sekiz yıldır bu yönetimin gayrimeşru ve bir ‘terör’ yapılanması olduğu yönündeki ısrarı ve ABD’nin Fırat’ın doğusundaki varlığı ile IŞİD’e karşı mücadelede Suriye Demokratik Güçleri’ne vermiş olduğu destek ayrı ayrı değerlendirme konusu yapılabilir” ifadelerini kullandı.
Ülkeye nefret pompalanıyor
Ankara saldırısından sonra Türkiye’nin bu gerekçe ile Kuzey ve Doğu Suriye’ye başlattığı saldırılara değinen Ata şunları dile getirdi: “Ankara saldırısından sonra Suriye sınırı çok fazla tartışıldı. 90’larda Kurdistan’da askerlik yapan akademisyenler TV’ler şunları söylüyor; ‘SHP’nin 91 seçimlerinde listelerde Kürtlerin listede yer almasını hata olarak görüyor ve bugün Kürtlerin, her şeyle bağını koparmak lazım’ diyorlar. Bunu biz söylesek, 302’den yargılanırız. Bugün TV’leri gezen akıl hocaları söylüyor. Bu insanlara nefret pompalanıyor neden 302’den yargılanmıyorlar? Savunmamdan önce, hastaneye giderken, adli çocuk mahkum ile birlikte hastaneye gittim, bana ne için burada olduğumu sorduğumda, ‘siyasetçiyim’ dediğimde ‘bana terörist misiniz?’ diye sordu. Topluma nefret pompalanıyor. Teknofes Ankara’da yapıldı uçan uçaklar vardı ve kendimi Diyarbakır’da düşündüm, çünkü bize bunu yaşattınız. Nasıl oluyor bu ülkeye böyle nefret pompalanıyor. Bunun siyasi bir sorumluluğu yok mu? nasıl aşacağız bunu, o sınırlardaki duvarları nasıl aşacağız. Bunu biz düşünüyoruz peki ya çocuklarımıza bunu nasıl anlatacağız.”
Efrîn bir barış alanıydı
Ardından savunmasında Efrîn’e değinen Ata, “Efrîn bir barış alanı gibi bir yerdi. Sonra ne oldu, oraya radikal cihatçı grupları yerleştirmek için, zeytin dalı harekatı başlattılar. İnsanları yerlerinden yurtlarından edip sonra zeytin dalı dediler. Pazarlarda, sonra Efrîn zeytinleri diye satışlar başladı. Bu ülkede yaşayan Kürt ne düşünüyor diye soruyorlar mı? Yok sormuyorlar. Biz dile getirdiğimiz de yargılamalarla karşı karşıya kalıyoruz” diye konuştu.
Kürt sorunun çözümü demokratik yolla mümkün
Kürt sorunun çözümüne de değinen Ata, “Bu ülkede benim baktığım yerden bakmadan ve benim cümlelerimle olmasa da Kürt sorununun demokratik çözümünü isteyen düşünce birliği içerisinde olduğum ya da farklı zeminlerde de olsa mücadelesini vererek eylem birliği içerisinde olduğum insanlar olduğunu biliyorum. Bu bana güç veriyor. Bugün Türkiye’de, ayrım yapmadan ifade ediyorum, hangi siyasi partiye sorarsanız ülke için en iyisini ve en hayırlısını kendisinin düşündüğünü ve siyaseten savunduğunu iddia etmektedir. Peki, o zaman Kürt sorunu neden çözümsüz kalmış ve kırk yılı aşkın bir zamandır yaşamlarımızda var olan şiddet neden son bulmamıştır? Cevabı yine basit. Demek ki, sorunu çözmek yerine, kendi emel ve arzularını ülkenin ve ülke insanının çıkarları ve iyiliğinin çok ama çok önüne koyan siyasi iktidarlar tarafından yönetilmişiz” diye belirtti.
Cesur adımlar atılmalı
Ata sonrasında ise şu sözleri kullandı: ” Cumhuriyetin 100. yılını anlamlı kılacak olan Cumhuriyetin demokratik bir öze kavuşmasıdır. Bu da cesur ve kararlı adımlar atılmadan mümkün değildir. Çözüm için yöntem diyalog ve müzakere. Anahtar, ortak vatanda eşit, özgür, adil ve gönüllü bir birlikteliği sağlayacak adımların anayasal düzeyde atılmasıdır.”
Duruşmaya bir buçuk saat ara verildi.
ANKARA