İnsan hakları savunucuları, hukukçu ve siyasetçiler, Meclis’ten geçen infaz yasasının yaşam hakkı ihlali ve Kenan Evren’in ‘Asmayalım da besleyelim mi’ zihniyetiyle aynı olduğunu vurguladı
Nevin Cerav
Siyasi tutukluları kapsam dışı bırakan infaz düzenlemesi gece yarısı Meclis’ten geçirildi. Binlerce siyasi tutukluyu koronavirüs salgını ile başbaşa bırakan düzenlemeden hırsızlar, kadına şiddet uygulayanlar, Soma gibi maden ocağında 301 işçinin ölümüne yol açanlar, Çorlu Tren Faciası vb. birçok olayın failleri yararlanacak. Konuyu hukukçu Bahri Belen, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Başkanı Şebnem Korur Fincancı ve CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’na sorduk.
‘Yaşam hakkı ihlali’
Avukat Bahri Belen, düzenlemenin ayrımcı olduğuna vurgu yaparak, “Geçirilen infaz yasası hakikaten son derece yanlış, hatalı bir düzenleme. Oysa toplumun bugün barışa ihtiyacı var. Özellikle siyasi suçlarla ilgili de infaz yasası ya da af olarak değerlendirilebilecek bir düzenleme yapılması gerekirdi. Ama bütün bunların dışında, bu hastalık öyle bir hastalık ki siyasi olanı veya olmayanı, her suçtan olanı ayırmadan çok büyük bir yaşam riski altına sokuyor. Yaşam hakkı, sağlık hakkı açısından çifte standartlı bir uygulama yapılmamalıydı. Bu son derece yanlış ve bedelini toplumun tamamının hatta siyasetin ödeyeceği bir yasal düzenlemedir. Bunun bedelini hem toplum hem de siyasetçiler ödeyecek.
Bu yasal düzenlemeye karşı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gitmeden evvel önce Meclis’te grubu olan partilerin Anayasa Mahkemesi’ne iptal davası açmaları gerekir. Avukatların da bu uygulama nedeniyle doğan sonuçlar açısından Anayasa’nın 152. maddesine göre anayasaya aykırılık itirazlarında bulunmaları gerekir. Çünkü bu tamamıyla Anayasa’nın 2. Maddesindeki hukuk devleti ilkesine ve 10. maddesindeki eşitlik ilkesine aykırı bir düzenlemedir. Anayasa Mahkemesi Anayasa Mahkemesi gibi davranırsa sanıyorum burada eşitliği sağlayacak bir düzenleme getirecektir” dedi.
‘Muhalifler ölsün adımı’
TİHV Başkanı Şebnem Korur Fincancı da düzenlemenin muhaliflerden intikam alma hesabını içerdiğini belirterek, “Ayrımcılık, intikam, muhaliflerden intikam alma yaklaşımı başından beri bu infaz yasası. Zaten dilleri de böyleydi, ‘ölsünler’ diyen bir bakış açısı vardı. Bunu açıkça da dillendirdiler Meclis kürsüsünden, ‘ölsünler’ diyorlar, yani bu kadar da açık. Üstelikte bütün bunlara rağmen Adalet Bakanlığı’nın hakikate aykırı açıklamaları oldu. Birkaç gün önce Bafra T Tipi’nde Covit 19 olduğu için ölen ve buna göre gömülen mahpus da dahil olmak üzere gerçek ölüm sayısını da bilmiyoruz. Covit 19 olan gerçek mahpus sayısını da bilmiyoruz. Dolayısıyla hakikat ötesi, ayrımcı ve maalesef yaşam hakkını hiçe sayan bir yaklaşım olarak değerlendiriyorum” dedi.
‘Darbe düzenlemesi’
CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu da yasanın 12 Eylül darbe mantığı ile hazırlandığını kaydederek, “Bu bir özel af yasasıdır. Bu yasa hem kamu vicdanını hem adaleti esas almadı hem de salgın hastalık döneminde çıkarılması açısından tutuklu ve hükümlülerin yaşam hakkını gözetmeyen, onları ölüm koridorunda ölüme mahkum eden bir anlayışla çıkarıldı. Zihniyet bakımından da 12 Eylül faşist darbesini yapan Kenan Evren’in ‘asmayalım da besleyelim mi’ zihniyetinden bir farkı yok. Çünkü Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekilleri parlamentoda ‘siyasetçileri ölüme mahkum ediyorsunuz’ denildiğinde ‘ölsünler’ lafını söylediler. Bu söylenenin kendisi zihniyet itibarıyla 12 Eylül’ü gerçekleştiren darbecilerin zihniyetinden bir farkı yok. Bu dönemde muhaliflere karşı, yazarlara, siyasetçilere, avukatlara, öğrencilere, KHK ile ihraç edilenlere karşı düşman hukuku uygulanmamalı. Dünyanın teslim olduğu bu virüs döneminde AKP ve ortağı MHP’nin siyasal tercihi, rüşvetçiyi, gaspçıyı, göçmen kaçakçısını, organ kaçakçısını, fuhuştan yatanlara bu siyasal önceliği yaparak cezaevinde yatan diğer insanları ölüme mahkum etmeyi tercih ettiler” dedi.
Eleştirilere yanıt
Meclis’te muhalefet partilerinden sadece 50 vekil olması ve CHP’ye dönük eleştirilere dair soruya yanıt veren Tanrıkulu, sayının önemli olmadığını savundu. Tanrıkulu, “Şöyle bir şey bakın, biz 200 kişi olabilirdik, 200 kişi olsak onlar 300 kişi olacaktı. Bir şey değişmezdi, değişmedi zaten. Dolayısıyla biz bu virüs döneminde 8 gün boyunca parlamentoda 70 maddenin 70’i konusunda söz aldık, görüşlerimizi ortaya koyduk ve bu yasa aslında 2 günde çıkabilecekken 7 günde çıkabildi, belki bir kamuoyu oluşur diye. Sonuçta daha çabuk çıkabilirdi eğer biz muhalefet etmeseydik. Hafta sonu da çalışarak, daha doğrusu onları çalışmaya zorlayarak bu noktaya getirdik. Ben parlamentodaydım, oyumu da kullandım ayrı mesele ama muhalefet 50 kişiydi onlar 300 kişiydi polemiği bence doğru bir polemik değil. Sonuç olarak AKP ve MHP’nin oyları bütün muhalefetin oylarından her zaman fazla” dedi. Tanrıkulu bazı CHP’li vekillerin evet oyu kullandığına yönelik haberlere ise, “Bu oylamada kimin ne oy kullandığı parlamento kayıtlarında var. Başından beri biz karşı çıktık ve son sözü söyleyen sözcümüz de ‘bu suçlara ortak olmayacağız biz’ dedi. Bakın biz neyi savunuyoruz, insanlar kapalı ortamda kalabalık şekilde olmasınlar, 600 kişi parlamentoda olmasın. AKP’nin sayıca orda o kadar fazla olmalarının nedeni de muhalefetin eksik olmasından dolayı bu kadar geldiler oraya” dedi.
Gazetecilere kin
Tanrıkulu, aralarında gazetemiz Yayın Yönetmeni M. Ferhat Çelik, Yazıişleri Müdürümüz Aydın Keser, ODATV’den Barış Pehlivan ile Barış Terkoğlu, gazeteci Murat Ağırel ile gazeteci Hülya Kılıç’ın “MİT haberi”yle ilgili tutuklu kalmalarına dönük özel düzenleme yapılmasına da değindi. Tanrıkulu, “MİT haberiyle ilgili tutuklanan gazeteciler infaz düzenlemesinde yoktu son dakika soktular, evet. Yani böyle bir kindarlığı, düşmanlığı parlamentoda hesaplamak başka bir ruh hali. Komisyondan geçmiş metin var, o metinde MİT yasasına ya da MİT ile ilgili düzenlemelere muhalefet etmek yok. Kapsam dışında bırakılmamış özel olarak ama Genel Kurul’da görüşülürken gece yarısı bir önergeyle kendi çoğunluğuna güvenerek bu gazeteciler çıkmasınlar diye ek düzenleme yaptılar ve infaz yasasının kapsam dışına çıkardılar. Bu başka bir düşmanlık hali, başka bir kindarlık, başka bir öfke. Bunu parlamentoda hesaplamak, gündeme getirmek ve böyle bir yasayı özel olarak gazeteciler için çıkarmak görülmüş şey değil” dedi. İSTANBUL