Ekosistemin var oluş ve işleyiş biçiminin bir hal ve formu olan insan, bir toplumun içinde doğar. Söz konusu toplum, evrensel ve tikel gerçekleşimi süreçleri, yaşanmışlıklarıyla karakterize olur. Birey de esas olarak o toplumsal bedenin bir hücresi olarak karakter kazanır. İnsanlık ağacının kökleri ve gövdesi bir olmakla beraber halk gerçeklikleri biçimindeki dalları, kolları da diğer bir gerçekliğidir.
Toplumsallık, ortaklaşmacılık insanlığın doğası, kendini var ediş biçimi ve tarihinin en uzun var oluş gerçeğiyse de onun bu hakikatı iktidarcı hiyerarşi, cinsiyetçilik, sınıflaşma üzerinden gelişen sistematik tahakküm biçimleriyle çiğnenmiştir. Öncesinde, aralarındaki çelişki ve çatışmalar sınırlı ve alt düzeydedir. Dayanışma, ortaklaşma temelinde birbirini yaşatan, besleyen simbiyotik ilişkilenme biçimi ise baskındır.
Alevi öğretisince, zihniyet ve pratikleri rızasız yol olarak kavramlaştırılan hegomonik merkezler karşısında; dünyanın dört bir yanında, her renkten halkın içinden çıkan rehberler hak temelli bir yaşam biçimi ve mücadelesinin öncülüğünü yapmış, ya toplumsal özelin ya da insanlığın hafızasında iz bırakmıştır.
Coğrafi ve kültürel parçalanma dayatılan Kürt halk gerçekliği uzun yüzyıllar bu durumun sancılarını yaşamış, ağır bedeller ödemiş ve bu durum hala devam etmektedir. Tarihi ise etnik, inançsal ve sınıfsal mücadele ve direniş örnekleriyle doludur. Koçgiri-Dersim soykırım ve direniş süreçleriyse bu sancılı ve acılı tarihin görece yakın yaşanmışlıklarındandır.
Ve bu süreçte Raa/Reya Heq Kürt coğrafyasında “aşkın, ikrarın ve direncin iki çiçeği”, Alişer ve Ana Zarife, duruşları, söylemleri, eylemleri ve şehadetleriyle toplumsal hafızamıza kazınmış, gönüllerimizi mekân tutmuşlardır. İmparatorluğun dağılma sürecinde toplumsal haklarının teslim edilmesi şartıyla ortak yaşamı ve gönüllü birliği öneren Kürt bütününe olduğu gibi, Koçgiri-Dersim’de de aynı soykırım politikaları uygulanmıştır. Yaşamlarını, yaşam alanlarını ve toplumsal varlıklarını savunmakta olan birçok direniş önderi gibi, bu iki canımız da 9 Temmuz 1937’de yerli işbirlikçiler eliyle katledilmiştir.
Uzun bir tarihsel süreçte; istilacı, sömürgeci güçlerin Kürt halk gerçekliğinde yarattığı kültürel parçalanmışlık düşüren, esir eden bir gerçeklik olarak yaşanmıştır. Üzerine, tekçi ulus devlet ve modernizmin çürüten, kimliksizleştiren, toplumsal-insani hakikatinden koparan zihniyet ve politikaları bu durumu kolektif bir yıkıma çevirmiştir.
Özellikle Raa/Reya Heq Kürt süreğinden gelen canlarımız fiziki kıyımlarda olduğu gibi kültürel yıkımı da daha derin yaşamaktadır. Bir soykırım politikası olarak Alevi ve Kürt kimliklerimizin ayrıştırılması, karşıtlaştırılarak çatıştırılması, Kürt bütününden koparılarak halk gerçekliğimizin tarihin karanlık sayfalarına gömülmesi politikası kesintisiz biçimde yürütülmektedir. Ayrıca, yaşadığımız üzere, sonraki adımda kimliğimizin her iki bileşeni de bilinçlerimize değersiz ve gereksiz olgular olarak işlenmeye çalışılmaktadır.
İşte tam da burada bir Raa/Reya Heq öncü aydını olarak Alişer canımız yolumuza bir kez daha çerağ olmaktadır. Kimlik parçalanması yaşamamakta, söylem ve eylemlerini halkının Kürt ve Raa/Reya Heq gerçekliği üzerine oturtmakta, Kürt halk bütünlüğünün dışına savrulmamakta, hak talep ve mücadelesini Kürt halk gerçekliğinin tamamı için yürütmektedir. Ana Zarife de bu duruş ve gerçekliğin parçasıdır. Alişer’in duruşu, pratiği, Kürtçe ve Türkçe üretimleri bu tespitin kanıtıdır.
Ve Alişer’le Ana Zarife’nin, Sey Rıza ve nice Hakk şehidinin serrini kurban eylediği, savunmaya çalıştığı topraklarda, Dersim’de, 22. Munzur Kültür Ve Doğa Festivali gerçekleştirilecek. Toplumsal kuşatmanın ve zulmün zirveleştiği bir süreçte, topraklarımızı, doğamızı sahiplenmek, asimilasyonun pençesinde tüketilmekte olan kültürel-toplumsal gerçekliğimizle buluşmak, görünür kılmak, toplumsal kuşatmayı kırmak adına gündemleştirilen bir etkinlikti.
Şimdi bu yaşanmışlıklar ve yaşanmakta olanlar, tüketilmekte olan halk gerçekliğimiz nedeniyle; o toprakların evlatları ve hak temelli mücadele vermekte olan siyasal partiler, STÖ’ler olarak; bu etkinliği yok edilmekte olan insan gerçeğimizin, toplumsal değerlerimizin daha görünür olduğu bir içerikle gerçekleştirmek göreviyle karşı karşıyayız.
Şehadetlerinin 87. yıl dönümünde Alişer ve Ana Zarife’nin şahsında tüm şehitlerimizin huzurunda dara duruyorum..
Aşk ile.