Kürt kültürü ve diline dönük asimilasyon ve inkar politikalarına karşı Hevra Grubu’nu kurduklarını belirten müzistenler, karşılaştıkları tüm zorluklara karşın sanat yapmaya devem ettiklerini belirtti
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Gençlik Meclisi üyeleri tarafından 4 Nisan 2019 yılında kurulan Grup Hevra, Kürt kültürü ve diline yönelik asimilasyon ve inkar politikalarına karşı sanatla direniyor. Adını Kürtçe’de “birlikte” anlamına gelen “hevra”dan alan grup, kuruldukları ilk zamanlarda ellerinde müzik aleti olarak sadece erbane vardı. Ekonomik sebeplerle diğer enstrümanları alamayan grup, bu enstrümanları dayanışma ile başka arkadaşlarından ödünç alarak sanatsal faaliyetlerini yürüttü.
Asimilasyon politikalarına karşı direnen gençler, hayatlarını idame ettirebilmek için hafta içi fabrikalarda, inşaatlarda, tekstilde ve sokaklarda anketörlük yaparak yaşam mücadelesi de veriyor.
Yaptıkları bestelerde, geçmişte ve günümüzde Kürtlerin yaşadıkları acılar ve sergiledikleri direnişler ele alınıyor. Yaşadıkları bütün zor şartlara rağmen boyun eğmeyen grup, maddi bir kazanç gütmeden ücretsiz olarak bağlama, erbane, şan, folklor, Kürtçe ve çocuklar için ritim kursları açtı. Grubun üyeleri, çalışmalarına ilişkin Mezopotamya Ajansı’ndan Doğan Kaynak’a değerlendirmelerde bulundu.
Hevra
Gurubun gitaristi Yusuf Keleş, çocukluktan beri sanat ve müziğe ilgisi olduğunu söyledi. Keleş, sanatın, “yozlaşmış” bu sistem içinde kendisine bir “direniş” imkanı sunduğunun altını çizdi. Keleş, 10 yıla yakındır müzikle iç içe olduğunu belirten Keleş, “Temelde toplumsal olarak ihtiyaç duyduğumuz en büyük şeylerden bir tanesi, birlikte olmaktır. ‘Hevra’ kelimesi tek bir kelime olabilir ama çok büyük anlam yükleyebileceğimiz de bir kelimedir” dedi.
Grup Hevra’nın Kürtler üzerindeki “kültürel asimilasyon”a karşı bir tepki olarak ortaya çıktığını ifade eden Keleş, “Grubumuzla, kendi dilimizi, kültürümüzü sahnelerde daha sağlıklı bir şekilde yansıtmayı hedefledik. Örneğin; uyuşturucuyla yok edilmeye çalışılan bir toplum vardı. Bununla mücadele etmek içinde kuruldu grubumuz. Aynı zamanda Kürtlerin çalınan şarkıları ve yok edilmek istenen dilleri içinde kuruldu. Bu yaptığımız şey anlam verici bir şeydir herkesin üzerine düşeni yapması gerekiyor” diye belirtti.
‘Sıkıntılar sanata engel değil’
Ücretsiz enstrüman dersleri verdiklerini söyleyen Keleş, bunu yaptıkça gençlerin kendi emekleriyle bir şey yapabileceklerini fark ettiklerini ifade etti. Amaçlarının maddiyattan öte sanat yapmak olduğunun altını çizen Keleş, “Sabit olarak çalıştığım bir yer yok. Bazen günlük anket işleri yapıyorum. Bu süreçte ekonominin bu kadar derin bir şekilde toplum üzerinde etkisini de göz önünde bulundurursak, sanatı iyi bir noktaya götürme adına problemler yaşanabiliyor. Ekonomik olarak bazı sorunlar yaşayabiliyoruz. Ama bu bir engel değil. Arkadaşlarımla elimizden geleni yapıyoruz” dedi.
‘Mücadeleyi bırakmayız’
4 yıldır Grup Hevra’da erbane çalan Gülbahar Herdem, küçüklükten beri müziğe ve erbaneye karşı bir ilgisi olduğunu ifade etti. Herdem, “Müzik veya kültürel faaliyet yürütmek kadın için sanki bir engel ve yapılmaması gereken bir şeymiş gibi görüldü. ‘Kadın üzerinde neden böyle bir algı var oluyor?’ diye düşündüm. Bu düşünceyle bende daha fazla yapmak istiyorum düşüncesi oluştu ve kültür ve sanata yönelmek istedim” dedi. Erbane kursuna gittiğini ve daha sonra Hevra Grubu’yla tanıştığını söyleyen Herdem, “Daha sonra şan eğitimi aldım. Solist oldum ve şarkı söylemeye başladım. Bu benim için gerçekten büyük bir başarı. Her kadının yapmak isteyip de yapamadığı bir başarı. Bu noktaya gelmek için ailevi olarak, çalışma olarak birçok şeyi aştığımı düşünüyorum. Sadece bizim bu mücadeleyi bırakmamamız gerektiğini düşünüyorum. Ve bunun bilincinde yoluma devam etmek istiyorum” diye ifade etti.
Kadınların özgür olmalı
Kültürel faaliyetlerin kadın mücadelesine daha önem kattığını belirten Herdem, “Bir yazıda okumuştum, ‘oysa erbane kadının çığlığıdır’ diye. Aslında bu bir gerçekliktir. Kadınlara çağrım, gerçekliğinizden vazgeçmeyin, gerçekliğinizden kesinlikle ödün vermeyin. Yapmak istediğiniz şeyleri gerçek anlamda yapın. Kadın özgürleşmezse toplum özgürleşemez” şeklinde konuştu.
Asimilasyona karşı tepki
Erbane ve bağlama çalan ve inşaat işçisi olan grup üyesi Baran Sümbül, aynı zamanda hafta sonları da kurs verdiğini belirtti. Kurs vermek için üç araba değiştirerek ilçelere gittiğini aktaran Sümbül, “Hevra Grubu’na dahil olmam sistemin Kürt kültürü ve sanatı üzerinde ki asimilasyon politikalarına karşı bir tepki olarak gelişti” diye belirtti.
Sümbül, Hevra Grubu’nun aynı zamanda bir müzik komünü olduğunu belirtti. Sümbül, sistemin Kürt gençlerini bilinçli bir şekilde uyuşturucuya, fuhuşa, yoz yaşama ittiğine dikkat çeken Sümbül, aynı zamanda gençlerin, popüler kültürün etkisiyle ve bireyselleşmeyle toplumsallıklarından uzaklaştırıldıklarına işaret etti. Sümbül, “Grubumuzun temel amacı, parklarda, sokaklarda tamamen fuhuşa ve uyuşturucuya bulaşan Kürt gençlerini, kültür sanatın çekici ve fenomen gücüyle çekmek ve onlara yeni bir rota çizmektir. Aynı zamanda kişilik kazandırıp, kendi diliyle, kültürüyle, özüyle, özgürlüğüyle buluşturmaktır” dedi.
‘Grup çalışmaları güç veriyor’
Grubun solisti olan Gençay Morkoç, hem ilaç fabrikasında çalıştığını hem de sanatsal faaliyetler yürüttüğünü ifade etti. Morkoç, “Anlamlı şeyler yaptığımı düşünüyorum. Ben, yoz yaşamın içinde de çalıştım. Enstrüman çaldım, programlara gittim. Söyledikleri şarkıları duyuyordum ama hiçbir anlamı yoktu benim için. Ama Kürdistan da daha önce okunan eserlerimizin neye hitap ettiğini biliyordum ve buda çok mutlu ediyor ve güçlendiriyordu. Zorluklar çekiyoruz ama grup çalışmalarımız bana güç veriyor” diye aktardı.
HABER MERKEZİ