Asimilasyonun panzehiri: Dijital Üniversite Kooperatifi
Planlanan şuydu; Başta Kürtler olmak üzere tüm etnik farklılıkları, ayrı dil gruplarını resmi dil Türkçe’yle ve milli eğitim müfredatıyla özünden uzaklaştırıp Türkleştirmek. Bu yolda büyük adımlar atıldı. Kürtler örnekleminde incelersek dilin yasaklanması, yatılı bölge okullarına çocukların ailelerinden koparılarak mecburi eğitime tabii tutulması, Türkiye’nin farklı bölgelerinden Kürt coğrafyasına mecburi hizmet veya teşvikler bağlamında bürokrat, öğretmen, sağlık ve adli yetkililerin atanması, bütün kurumlarda Türkçe’nin zorunlu dil olması, Kürtlerin fakir ve muhtaç bırakılması gibi birçok başlık saymak mümkün.
12 Eylül 1980 askeri darbesi ile yaşlılara okuma yazma ve Türkçe öğretilmesi, köylere okullar açılması, öğretmen ve imamların devlet tarafından ırkçı, muhafazakâr kesimlerden atanması, elektrifikasyon yoluyla Türk televizyon ve radyolarının Kürt köylerinde yaygınlaşması, kente göç ve kent-köy arasında iletişimin artmasıyla Türkçe eğitim ve konuşma halk arasında hızla yayıldı. Muhtemelen günümüzde en üst seviyededir.
Asimilasyona karşı direniş
Ancak PKK’nin mücadelesi, Türkçe’de olsa ulusal esaslara dayalı propaganda yapması ve halk arasında taban bulması asimilasyon planının en önemli ayağını kırdı. Belki Türkçe’yi kullanması asimilasyona katkı sunduğu, yani oto-asimilasyonu hızlandırdığı eleştirisine karşılık gelmekle ve bu eleştiriye bir haklılık kazandırmakla birlikte, sosyolojik ve politik kazanımlar kıyaslanmayacak düzeyde daha büyük olmuştur. Dönemin şartlarında PKK Kürtçe ile çalışmalara başlasaydı, aydınlanmacı ve toplumu dönüştürücü etki yaratamayabilirdi. Çünkü Kürtçe kaynaklar yetersizdi, bu dilde okuma yazma seviyesi sınırlıydı. Dilin metodik bir terminolojisi henüz yoktu. Salt dilde ısrar PKK’nin politik mücadelesinde gecikmeye yol açabileceği gibi, bırakınız dönüşüm yapmayı toplumda parçalanmaya dahi sebep olabilirdi. Türkçe konuşan Kürtler devletin hanesine dahil olurken, geri kalanı kırsal alanda kalmanın yanı sıra teorik politik ve modern örgütlenme ihtiyaçlarını karşılamakta yetersiz kalabilirdi.
Halbuki hem Türkçe kaynaklardan yararlandı hem de Kürtlerin okur yazar kesimine, özellikle de gençlere direkt hitap etmeyi ve onlar üzerinden yapılanmayı hedefledi. Bu anlamıyla toplumun modernleşmesi, gelişmesi, Kürt siyasetinin devlete karşı cephede güçlenmesi mümkün oldu.
Zamanla anadil konusunda da ciddi adımlar atıldı. Toplum kendi dilini, literatürünü, medyasını, enstitülerini, sanat, kültür ve dil kurumlarını oluşturdu. Artık Kürtçe’nin kullanımı önemli bir seviyeye ulaşmıştır. Sadece kırsal geleneksel kesimin değil modern kesimlerin de dili olmuş ve kavramlarını oturtmuştur. Sayısız web sitesi, tv, yayınevi ve gazete mevcut. Hukuk, bilim, matematik, tıp, ekonomi, edebiyat alanında eserler ve sözlükler.
Devlet belki binaları derdest edebilir, insanları topraklarından sürgün edebilir. Hatta şu an Rojava ve Başur’un bir kısmını değil tümünü dahi işgal edip, kurumları imha edebilir. Ama zaman ve mekânı aşan bir araç var ki, iyi kullanıldığında devletin bütün bu uygulamalarını, yüzyıldır kurduğu düzenini altüst etmektedir. Kürt medyasındaki ilk atılım bunun en güzel örneğidir. Özgür Gündem, Med Tv ve çanak anten devletin düzenini altüst eden devrimin bir nevi sesi ve görüntüsü olmuşlardır.
Dijital eğitim mekân ötesi devrimin ağıdır
Dijital teknolojinin yarattığı fırsat ile Kürtler dünyanın her köşesinde kreşten üniversiteye kadar, mesleki eğitimden, sanata, dine, felsefeye kadar her alanda eğitim yapabilir. Üstelik kolektif bilgi üretimi ve paylaşımı yoluyla. Örneğin yeryüzünün çeşitli üniversitelerinde master, doktora eğitimini yapan akademisyenler, serbest meslek sahipleri uzmanlar, mühendisler, bankacılar, muhasebeciler, yöneticiler, tarihçiler, edebiyatçılar, sanatçılar, doktorlar, pedagoglar, psikologlar, öğretmenler, hukukçular vb sayısı binleri geçmektedir. Yine Kürtlerin dostları sayısızdır. Bütün bunların makalelerini, kitaplarını, uzmanlık çalışmalarını dijital sisteme geçirmek, data bankları oluşturmak mümkün. Eğitim ihtiyacına göre her yaştaki çocuğa, gence internet üzerinden bu bilgilerin aktarılması kolaydır. Yine sanal sınıflar oluşturularak, dünyanın her tarafından öğrenciler ve öğretmenin bir araya geleceği ortamlarda ders görmek mümkün.
Bu konunun detayıyla ilgili onlarca proje hazırlanabilir. Ancak bu konuda zaten büyük tecrübeler ve deneyimler var. Mesela Anadolu Üniversitesi’nin Açıköğretim Fakültesi’nin deneyimleri şu an daha kolay, ucuz ve etkili uygulanabilir. Yine Fernuni (uzaktan/sanal üniversite eğitimi) konusunda Almanya, benzer biçimde İskandinav ülkelerinde doktoraya değin eğitim var.
İsteyen çalışmalar başlatıp kooperatif usulüyle ya da kâr amaçlı girişimci olarak çalışabilir. Kooperatif örneğini açımlarsak, akademisyen makale ve kitaplarını, görüntülü seminerlerini ve derslerini üniversitenin databankına gönderir, öğrenci veya bir uzman bunları Kürtçe’ye çevirir hem orijinal metin hem de çevirisi kayıt yapan öğrenciye sunulur. Öğrenci okur, ardından belli sisteme göre oluşturulan soruları cevaplar, araştırmalar yapar, makale ve tezini hazırlayıp sunar. Yeterliliğe ulaşınca da diplomasını alır.
İşin özü şu herkes akademisyeninden öğrencisine kadar, bulunduğu yerde, mevcut yaşam şartlarını çok da değiştirmeden, özlü bir programlama ile dilini, kültürünü, mesleğini geliştirebilir, asimilasyonu her yönüyle kırabilir.