Asimilasyon bir milletin başka bir millet içinde eritilmesidir. Genellikle kültürce zayıf olan, kültürlü ulus içinde kaybolur. Örneğin Müslüman Araplar Kuzey Afrika’yı işgal etti. Buraların halkı Kıpti, Berberi ve eski Kartacalılardı. Arapların istilası sırasında Kuzey Afrika her bakımdan perişan idi. Bugüne kadar geçen 1400 küsur yıl içinde Mısır, Sudan, Tunus, Cezayir, Libya ve Fas Araplaşmıştır. Halbuki bunlar Arap değildir. Buna en iyi kanıt da zenci Müslüman Sudanlılardır. Zaten Araplar da kendilerini ikiye ayırırlar. Araplar ve mutarah, yani Araplaşmışlar. Bu kategoriye Suriye ve Lübnan da girer. Hakiki Araplar, Hicaz, Yemen, Umman ve Körfez şeyhlikleridir.
Aynı tarihlerde Araplar İspanya’yı da ele geçirdi ve Endülüs devletini kurdular. Fakat Arap kültürü İspanyol kültüründen üstün olmadığı için tüm Arap zulmüne rağmen İspanyollar asimile olmadı. Araplaşmadılar.
Gelelim bize. Bin sene kadar önce Oğuz Bedevi aşiretleri Ortadoğu’da üç büyük medeniyetle karşılaştılar: İran, Arap İslam ve Bizans. Ama kendilerinde hiçbir şey yoktu. Her bedevi kavim gibi, dövüşçü ve akıncı idiler. En büyükleri Selçuk Han bile okur yazar değildi. 41 yaşında sünnet oldu, İslamiyeti kabul etti ve adını değiştirerek “Muhammed Selçuk” oldu.
Gerçi bugün bir İslam Selçuk ve Osmanlı medeniyeti vardır; fakat bu kültür yukarıda saydığımız üç medeniyetin bir sentezi, bir kompozisyonudur. Dedikleri gibi hayali Ortaasya çöllerinin kültürü değildir.
Selçuklu ve Osmanlılar bunu bildikleri için hiçbir zaman egemenlikleri altına aldıkları ümmetler üzerinde bir asimilasyon politikası gütmediler. Ta TC devrimine kadar.
Osmanlı hiçbir zaman Kürt, Arap, Çerkes, Laz, Arnavut ve buna benzer milletlere Türk demedi. Beş yüz yıl gül gibi geçinip gittiler. Ama Cumhuriyet yöneticileri bir çırpıda bu mantıklı kuralı bozarak, “Hepsi Türktür” dediler, hatta bu arada Çingeneleri de Türklüklerine aldılar.
İşte bugün Türkiye’deki rahatsızlıklar bu yanlış politikadan kaynaklanıyor. Bu politika ile yalnız vatandaşlar arasına kin girmiyor; ahlâk bozuluyor. Her sabah ilkokulda okuyan Kürt çocuklarını okul bahçesinde toplayıp, “Türküm, doğruyum…” yalanını çocuğa empoze etmenin bir manası var mıdır?
Hiç unutmam kızım ilkokula gidiyordu. Bir gün kucağıma atlayarak dedi ki; “Baba yahu yoruldum be! Okula gidiyoruz Türk oluyoruz, eve gelince Kürt oluyoruz. Bu nasıl iştir?” Çocuk haklı idi ama bundan mesul olan da ben değildim, devlet politikası idi.
————
*Bu yazı 7 Nisan 1991 tarihinde yayınlanmıştır.