Aşı karşıtlığı ve reddi tüm dünyada yükseliyor. Bu yükselişin sebepleri arasında ebeveynlerin inanç ve düşünce sistemleri, aşıların koruyuculuk düzeylerindeki tartışmalar, aşıların yan etkileri, maliyeti, içeriği, metaya dönüşmeleri var.
Aşı karşıtlığı ve reddine ilişkin pek çok cümle ise henüz kanıtlanmamış araştırmalardan kaynaklı endişelerden kuruluyor. Kızamık aşısının otizme sebep olduğuna ilişkin cümleler bunların başında geliyor. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)’nün yakın zamanda -aşı karşıtlığının yükselmesinden sonra- bağımsız araştırmacılara yaptırdığı literatür taraması ve araştırmalara göre otizm ile kızamık aşısı arasında nedensellik ilişkisi yok. Hatta DSÖ’nün, UNICEF’in, Türk Tabipleri Birliği’nin verilerine göre aşı çocuk ölümlerini azaltmada önemli bir araç olarak işlevini sürdürüyor.
UNICEF’in verilerine göre aşı ile önlenebilir altı hastalık (boğmaca, difteri, tetanos, kızamık, çocuk felci, verem) nedeniyle gerçekleşen çocuk ölümlerinin sayısı 1989’da 5 milyon iken bugün bu sebeplerle yaşamını kaybeden çocuk sayısı 100 bin civarında. Ayrıca 2013 ve 2015 yıllarındaki kızamık salgınında hastalananların çoğu aşısız çocuklar. DSÖ’nin yayımladığı raporlara göre ise Ukrayna, Romanya, Bosna-Hersek, Karadağ, İtalya, Fransa gibi aşı oranlarının düştüğü ülkelerde kızamık vakalarında ciddi artış ve hatta ölümler var.
Aşı karşıtlığı ve reddi Türkiye’de de yükseliyor. Son dört yılda bu sayı 23 bini aşmış durumda. DSÖ’ye göre Türkiye’de 2014 yılında 572, 2015’de 342, 2016’da 9 kızamık hastası görülmüş. 2017’de 69 olan kızamık sayısı geçtiğimiz yılın ilk 9 ayında 510’a yükselmiş. Her ne kadar Sağlık Bakanlığı bu hastalığın sadece “yabancılarda” görüldüğünü söylese de kızamık olan çocukların çoğu aşı yaptırılmamış çocuklar…
Kimileri tarafından tartışmalı ve karar vermesi zor bir konu olarak görülse de aşılama konusunda BM Çocuk Hakları Sözleşmesi ve fikri bize yol gösterebilir:
Geçtiğimiz günlerde Türk Tabipleri Birliği Etik Kurulu da ayrıntılı bir değerlendirme yaptı. Kurul konuyu birey özerkliği ile toplum yararının çatışması, aşıların kontrendikasyonu, kamusal ortaklaşma, insan olma onurundan çıkan ilkeler, yaşama hakkı ile diğerinin yaşamına zarar verme yasağı, toplumsal dayanışma gibi pek çok kavram ve olgu üzerinden ele aldı.
Değerlendirmede yer verdiği konulardan biri de “aşı reddi, çocuğun insan hakları ve devletin yükümlülüğü” idi. TTB Etik Kurulu çocuğun -henüz- özerk kararlar alamadığı dönemlerde gerçekleşen aşı uygulamasının çocuğun üstün yararı ilkesi temelinde ele alınması gerektiğini söylüyor.
“Ebeveynlerin çocuklarıyla ilgili, kişisel özerkliklerinin sınırları içinde olduğu kadar özgür olmadıklarından, yaşam ve sağlık söz konusu olduğunda bilimsel bilgiye dayalı yararı gözetmekle yükümlü olduklarından” söz ediyor. Yani TTB Etik Kurulu da BM ÇHS gibi “ebeveynlerin çocuklar üzerinde hakları değil sorumlulukları olduğunu” bu sorumluluğun da bilimsel bilgiye dayalı olması gerektiğini vurguluyor.
Kurulun değerlendirmesi şu soruya da yanıt veriyor: Peki ama çocuğun üstün yararı konusunda ve ebeveynlerin kararları ile kamunun uygulaması çatıştığında ne olacak?
Sözleşmenin 19. maddesine dayanarak verilen cevap açık: Devlet bu durumu çocuk açısından değerlendirecek ve ebeveynlerden gelebilecek istismar ve ihmal eylemlerine karşı çocukları koruyacak.
Fakat bu noktada bir başka soru daha oluşuyor: Devlet çocukları nasıl koruyacak?
Aslında onun da cevabı ÇHS’ye göre açık: Çocukların hak ve özgürlüklerini engellemeyecek, sınırlamayacak insan haklarına dayalı mekanizmalar kurarak. İşte TTB Etik Kurulu da bunu öneriyor. Diyor ki; devlet çocuğun üstün yararını gözeterek, aşılamayı gerçekleştirmekle yükümlü. Bu yükümlülüğünü Anayasa ve uluslararası sözleşmelerle uyumlu bir şekilde yerine getirilmeli. Bu nedenle, kişinin bedenine tıbbi müdahale niteliğini taşıyan aşılama işleminin hangi koşullarda, kimler tarafından yapılabileceği öngörülebilir bir şekilde düzenlenmeli. Zaten TTB bu konuda bir yasa önerisi de sunmuş durumda.
BM ÇHS’yi temel alıp, ebeveyni ya da devleti değil çocuğu esas aldığınızda çocuklarla ilgili yapılması gerekenler aslında her zaman ne kadar da açık…