Türkiye’de milyonlarca emekçiyi ilgilendiren asgari ücret görüşmeleri başladı. İşçi kesimi, işveren kesimi ve devlet temsilcilerinden oluşan Asgari Ücret Tespit Komisyonu aralık ayı boyunca gerçekleşecek 3 toplantısından ilkini 2 Aralık’ta gerçekleştirdi.
Asgari ücret Türkiye’de milyonlarca işçi ve işçi ailesini yakından ilgilendiriyor. DİSK AR tarafından hazırlanan 2020 Asgari Ücret Raporu’na göre 5 milyondan fazla işçi asgari ücret alıyor. Asgari ücretten fazlasını alanlar için de asgari ücrete yapılan zam oranı kendi ücret artışı için bir kriter oluyor. Bu nedenle asgari ücret görüşmeleri aslında en büyük toplu pazarlıklardan birisi olarak nitelenebilir.
2020 için sendikalar yavaş yavaş beklentilerini açıkladı. Komisyonda işçi kesimin temsil hakkı bulunan Türk İş, 2587 TL’nin altında bir öneriyi kabul edilmez bulduğunu açıklarken DİSK asgari ücret için net 3200 TL talep etti. Yine de komisyonun eşitsiz ve anti demokratik yapısı sayesinde yıllardır hükümet ve işveren tarafının çoğunluğu oluşturmanın verdiği rahatlıkla diledikleri oranda zammı komisyon kararı haline getirdiğini, Türk İş’in de karara muhalif olmaktan öte bir tutum almadığını unutmayalım.
Peki çalışma hayatının bu yakıcı gündeminde kadınlar kendilerine ne kadar yer buluyor? Asgari ücret çoğu zaman kadınların erişemediği bir ücrete dönüşüyor. Kadınların karşılıksız emeği ve ataerki tarafından içine sıkıştırıldıkları toplumsal konum asgari ücretin kapsamı mücadelesinin genişletilmesi gerektiğine işaret ediyor.
Her şeyden önce yarı zamanlı, evden çalışma, çağrıya dayalı çalışma gibi ağırlıkla kadınların istihdam edildiği güvencesiz çalışma biçimlerinde ücret asgari ücretin altında oluyor. Evlerin ve mahallelerin işyerine dönüştüğü ev eksenli işlerde “ev işi” ile “ücretli iş” için harcanan zamanın birbirine karışması ile kadınlar yasal çalışma süresini aşan uzun saatler mesai yapıyor buna karşı parça başı ücret, zamana dayalı ücret gibi tarifelerle çoğu zaman asgari ücretten dahi düşük ücret alabiliyorlar.
Asgari ücretin altında bir başka ücretlendirmeyi ise bizzat devlet yapıyor. Devlet tarafından evde hasta veya engelli aile ferdine bakanlara bağlanan “bakım maaşı” 2019’da 1300 TL civarındaydı. Malumunuz neoliberal dönüşümle beraber sosyal hizmetlerin tasfiyesi, bakım hizmetlerinin tümünü kadınların omuzlarına yükledi. Zira hanedeki engelli ve yaşlı bakımı ağırlıkla kadınların “görevi” olarak görülüyor. Tam zamanlı bir iş niteliğindeki bakım hizmetini devlet aslında kadınlara analık, evlatlık gibi kılıflar sayesinde asgari ücretin neredeyse yarısı kadar bir ödeme yaparak çözmüş oluyor. Üstelik bu maaşın alınabilmesi için hanede kişi başına düşen gelir miktarının asgari ücretin üçte ikisinden az olması gerekiyor. Asgari ücretten az geliriniz varsa asgari ücretten az bir bakım maaşı alabiliyorsunuz. Nasıl?
Öte yandan çalışma hayatında kadınlar aleyhine ücret eşitsizliği asgari ücret konusunda da kendini gösteriyor. DİSK AR raporuna göre kadınların ortalama ücretleri erkeklere göre asgari ücrete çok daha yakın. Raporda eşit işe eşit ücret talebinin haklılığını doğrulayacak şu veriler yer alıyor “2006’da kadınların aylık ortalama ücret ve maaş geliri asgari ücretin 1,81 katı düzeyindeydi. 2018’de ise kadınların ortalama ücret ve maaş gelirleri asgari ücretin 1,38 katı düzeyine gerilemiştir. Buna karşılık erkeklerin aylık ortalama ücret ve maaş gelirleri kadınlarınkinden daha yüksek. 2006’da erkeklerin aylık ortalama ücret ve maaş geliri asgari ücretin 2,03 katı iken, 2018’de 1,64’e gerilemiştir. Böylece kadınların ortalama ücret ve maaş gelirleri erkeklere göre çok daha hızlı düşmüştür.”
Görüşmeler sürerken yüzdelerin, oranların, arasında kadınlar açısından asgari ücret mücadelesinin bir ucunun eşit işe eşit ücret mücadelesi diğer ucunun çifte sömürüye karşı feminist mücadeleye uzanacak kadar geniş ve önemli olduğu anımsanmalı. Bu bakış açısı emek mücadelesini de daha eşitlikçi ve güçlü kılacaktır.