Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun yapısını eleştiren akademisyen Özgür Müftüoğlu Türk-İş için işçiyi daha fazla yoksulluğa mahkum ediyor dedi.
Türkiye’de 2020 yılında uygulanacak asgari ücreti belirleyecek Asgari Ücret Tespit Komisyonu dün itibariyle ilk toplantısını gerçekleştirdi. Asgari ücreti belirleme toplantısında, hükümet adına Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk yer alırken, işçi tarafını Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Türk-İş), işveren tarafını ise Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) temsil etti.
Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile görevinden ihraç edilen akademisyen Özgür Müftüoğlu, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Eşbaşkanı Mehmet Bozgeyik, ve Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Ankara Bölge Temsilcisi Tayfun Görgün, Asgari Ücret Tespit Komisyonu’na dair Mezopotamya Ajansı’ndan Erdoğan Alayumat ve Selman Güleryüz’e değerlendirmelerde bulundu.
Toplantı demokratik değil
Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun ülkedeki ücretlerin en az seviyesini belirleyen bir komisyon olduğunu fakat yapısı itibariyle demokratik olmadığını söyleyen Özgür Müftüoğlu, “Türk-İş Türkiye’deki bütün işçileri temsilen oradadır ama emekçilerin çok büyük bir boyutunu örgütlememiştir ve yine onların sorunlarını temsil edecek nitelikte değildir. Dolayısıyla bu toplantıya demokratik bir mekanizma hâkim değildir” dedi.
‘İşsizliği bitirmek için daha az para verme politikası’
Asgari ücretin yöntem olarak işçinin ihtiyaçları üzerinden belirlenmesi gerektiğinin altını çizen Müfüoğlu, Bakan Selçuk’un toplantıda sarf ettiği “önceliğimiz kalkınma ve verimlilik” ifadelerini de eleştirdi.
Müftüoğlu, bakanın bu sözleri için “Aslında işçinin bir insan olduğu ve ailesini geçindiren bir varlık olduğu gerçeğinin asla gündemlerinde yer almadığını gösteriyor. Yani temel mesele kalkınma. Yapılan şey, işsizliği bitirmek için işçiye daha az para verme politikasıdır. Bu yanlıştır” ifadelerini kullandı.
‘Türk-İş’in açıkladığı rakamın emekçiler için hiçbir anlamı yok’
Yine Hükümetin açıkladığı enflasyon rakamlarının aksine pazardaki enflasyonun yüzde 50’lerin oranında olduğunu söyleyen Müftüoğlu, şu değerlendirmede bulundu: “Türk-İş yaptığı görüşmeler ile işçiyi daha fazla yoksulluğa mahkûm ediyor. Türk-İş’in açıkladığı rakamın emekçiler için hiçbir karşılığı yoktur. Zaten Toplu İş Sözleşmesi görüşmelerinde mikrofon açık kaldığı zaman Türk-İş Genel Başkanı aslında ağzından emekçileri temsil etmediğini kaçırmıştır. Onun için ne kadar zam yapılması gerektiğini söylemenin bir anlamı yok. Bir ailenin en sağlıklı bir şekilde beslenebileceği, barınabileceği ve çocuklarının eğitim hakkını karşılayabilecekleri bir miktar olması gerekir. Bu miktar demokratik bir ortamda belirlenir. İşverene teşvikler vermek yerine işçiye emeğinin karşılığı verilmesi gerekir.”
KESK: Yoksulluk artıyor
KESK Eşbaşkanı Mehmet Bozgeyik ise, Türkiye’de en zengin ile en yoksul arasındaki gelir eşitsizliğinin her geçen gün arttığını ifade etti.
Bu oranın bugün yüzde 8,7 kat olduğunu dile getiren Bozgeyik, “Yine bu ülkede 16 milyon kişi yoksulluk sınırında, 18 milyon kişi ise yoksulluk riski ile karşı karşıya. Baktığımızda son bir yılda çalışma yaşamında yoksulluk yüzde 11 oranında artmış. 1 milyon yeni işsiz var. İşsizlik sigortalarına başvurular kasım ayı itibarıyla yüzde 48 oranında arttı” diye belirtti.
Bozgeyik, bu nedenle asgari ücret değerlendirilmesinin yoksulluk sınırı göz önünde bulundurularak yapılması gerektiğini kaydetti.
Sadece Türk-İş’in muhatap alınması demokratik değil
Görüşmelerde işçileri temsilen sadece Türk-İş’in muhatap alınmasının demokratik olmadığını sözlerine ekleyen Bozgeyik, Türk-İş’in daha önceki toplu iş sözleşmelerinde yoksulluk sınırının altında olan rakamlara imza attığını hatırlattı. Bozgeyik, “Şimdi de asgari ücret için 2 bin 578 TL rakamını açıkladılar. Açlık sınırını göz önünde bulundurursak asgari ücretin en az 3 bin üzerinde olması gerekir. Yeniden değerlendirme oranı göz önünde bulundurulduğu zaman yüzde 22 gibi bir zam 400 TL anlamına geliyor. Hükümet birçok kaleme zam yaptığını düşündüğümüz zaman, aynı oranda zam yapması gerekiyor. KESK olarak emekçilerin yoksulluk ücreti üzerinde bir ücret alması için mücadele etmeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.
Ücreti işçiler belirlemiyor
DİSK Ankara Bölge Temsilcisi Tayfun Görgün da, asgari ücreti belirleyen tarafın işçi olmadığını, asgari ücret sürecinin belirlenmesi aşamasında ağırlığın devlet ile işverende olduğunu dile getirdi.
15 kişilik komisyonun 5’i hükümet, 5’i işveren, diğerlerinin ise Türk-İş Sendikası adına komisyonda olduğunu belirten Görgün, “Son bir yıllık süre içerisinde temel tüketim mallarına yüzde 50 oranında zam geldi. Dolayısıyla asgari ücrete ne kadar zam yapılması gerekir diye sorarsanız, bu oran yüzde 50 olmalıdır. Türk’İş’in beyan ettiği ücret yetersiz bir miktar. Komisyondan da çok olumlu bir sonucun çıkacağını tahmin etmiyorum. Temel tüketim kullanımında büyük bir indirimin yapılması gerek yoksa asgari ücretin artması çok bir anlam ifade etmez. Türkiye’de eksik olan ne yazık ki tepki. Asgarin ücretin en az 3 bin 500 TL üzerinde olması gerekir” dedi.