İkinci tur cumhurbaşkanlığı seçimlerinde sandığa gitmeyi düşünmeyen, buna dönük boykot çağrısı yapanlara dönük olarak Deniz adında bir kadın arkadaş sosyal medya hesabından şöyle bir paylaşımda bulunmuş: “Ben İzmir’de AKP ve MHP’lilerle etrafım çevrilmiş halde bir gecekonduda oğlumla yaşıyorum. Asgari ücretin biraz üstünde bir maaşla yaşam mücadelesi veriyorum. Kadın olarak böyle bir mahallede, böyle bir toplumda nefes alamıyorum. Sizler küsebilir, geri çekilebilirsiniz ama benim kadın olarak, anne olarak kavgadan çekilme lüksüm yok. Sonuna kadar savaşacağım. Sizden de ricam benim gibi, bu halkın içinde yalnız bırakılmış kadınlar için lütfen oy kullanın. Artık nefes almak istiyorum.”
İslami giyinmeyen kadınların bacaklarına jilet, yüzlerine kezzap atan, satırla sokak ortasında insan doğrayan, domuz bağı denilen vahşi işkence biçimiyle İslamcı feminist Konca Kuriş dahil onlarca insanı öldüren Hizbullah’ın legal partisi, şimdilerde bir sosyal sorumluluk projesi olarak kimsesiz kadınları sahiplendireceğini söyleyen Hüdapar’la, az buçuk kadınların haklarını güvenceye alan yasaları kaldırmayı temel parti programı kılan Yeniden Refah Partisi’yle, kendi gibi düşünmeyen, kendi gibi yaşamayan insanlara dönük her gün zehir zıkkım açıklamalar yapan, kadınları aşağılayan envai çeşit tarikat ve cemaatlerle; erkekçi cinsiyetçi, ırkçı dilinden kan, irin damlayan milliyetçilerle Türkiye tarihinin en gerici, en milliyetçi, en sağcı koalisyonuyla ülkeyi bir cehenneme çevirmiş olan ucube hükümet etme biçiminin kendisine, kendisi gibi kadınlara, giderek tüm kadınlara neler yaşatabileceğini anlatan son derece net, keskin, canhıraş bir çığlık Deniz’in sözleri. Bu iktidar sahipleri, bu iktidar etme biçimi değişmezse bu hayat hepimiz için cehennem belki ama “nefes alamıyoruz” diyor Deniz. Kadınlar hepten nefessiz, soluksuz kalacak. Süzme kadın düşmanlığıyla kendini donatmış, yaşamı erkekliğin en vahşi, en gerici yanıyla teçhiz etmiş bir patriarkanın koyu karanlığında yaşam sürdürmek zorunda kalmasın diye kadınlar, sırf ama sırf bu yüzden gitmek gerekmez mi sandığa?
Dili, programı, önerileri giderek iktidarınkiyle benzeşmeye başlayan, değiştirmeyi vaat ettikleri iktidarla onun gibi olarak baş edeceğini, onun gibi olarak oy alacağını düşünen bir muhalefete, böyle bir muhalefetin cumhurbaşkanı adayına oy vermek, oy vermeye çağrıda bulunmak farklılıkların korunduğu, eşitlikçi demokratik bir yaşam tasavvuru olanlar için elbette ki züldür. Fakat bu iktidarı yendiğimizde onun yerine geçecek, kahır ekseriyeti demokrasi ve özgürlük talebi olanların oylarıyla seçilmiş bir iktidarla mücadele etmek; kendini seçenleri en gerici özellikleri etrafında konsolide etmiş, bu eksende kendini tahkim etmiş, bu seçimleri bir kez daha kazanırsa bu tahkimatı muazzam bir seviyeye yükseltecek bir muktedirle mücadele etmekten çok daha kolaydır. Bu bütün hayatımızı çok uzun bir süre belirleyecek olan bir stratejik meseledir. Bu yirmi sekiz mayıs sabahından itibaren nasıl bir hayatın içine gözümüzü açacağımıza karar vereceğimiz bir meseledir. Öyle “ben elimden geleni yaptım, bu halk bunlarla yönetilmeyi hak ediyor, bu halka her şey müstahak” demekle olmuyor. Öyle “ben artık bu oyunda yokum” demekle olmuyor. Hele hele aydınların, sanatçıların, birinci turdaki sonuçlara kızarak bu küstüm oynamıyorumculuk yapmalarını, toplumu demoralize etmelerini anlamak hiç mümkün değil. Her şeye müstahak dediğimiz halkla birlikte yaşamaya devam edeceğiz. Öyle kaçıp sığınacak bir sığınak, kendimizi korumaya alabileceğimiz bir özel alan falan da kalmayacak iktidarı bu muktedirlere teslim edersek tekrar. Her gün, her saat en özel alanlarımıza pervasızca girilişine, sığınaklarımızın santim santim işgal edilişine tanıklık edeceğiz çaresizce. O yüzden gelin Deniz’in feryadına, Deniz’in çağrısına kulak verelim hep beraber. Bir kadın olarak kendisine yaşatılanların, yaşatılacakların teminatı olduğu bilgisine vakıf bir kadının, onun gibi milyonlarca kadının çağrısına kulak verelim, sorumluluğumuzu gerine getirelim. Sandığa gidelim, oy verelim, oyumuzu koruyalım, değiştirelim. Değiştirmeye başlama gücümüzü görelim ve daha çok değişim talep edelim.