Dr. Hayri Hazargöl
Türkiye’de mevcut AKP-MHP iktidarından rahatsız büyük bir toplumsal kesim var. Tüm baskılara, saldırılara, yoğun algı operasyonlarına rağmen halkın %70’i bu iktidardan rahatsızdır. AKP’nin halkı demokratik söylemlerle kandırıp yönetim rızasını aldığı dönemler geride kalmıştır. Zaten AKP’nin artık demokrasi ve özgürlük isteyen halkın desteğini istemek yerine otoriter, faşist, demokrasi ve Kürt düşmanı güçlerin desteğini alarak ayakta kalmak istemesi mevcut iktidarın içine düştüğü durumu göstermektedir. Bu iktidarın şu anda yaşadığı en güçlü duygu iktidarını kaybetme duygusudur. Bu duygu arttıkça da baskısını ve zulmünü artırmaktadır. Tüm otoriter güçler, iktidarlarını kaybetme öncesi nasıl davranış gösteriyorsa AKP-MHP ittifakına dayanan iktidar da onu yapmaktadır.
AKP-MHP iktidarına karşı son zamanlarda demokrasi buluşmaları ve konferansları yapılması bu iktidarla yan yana yaşanmayacağının da ifadesi olmaktadır. Artık Türkiye’nin tek ihtiyacı demokrasidir. Ekmek de özgürlük de adalet de ancak Türkiye demokratikleşirse elde edilebilir. AKP-MHP iktidarının baskısı ve zulmü Türkiye halklarında böyle bir bilinci ortaya çıkarmıştır. Demek ki, bazı ihtiyaçların ortaya çıkması ve acil karşılanmasının istenmesi o ihtiyacı zorunlu hale getiren koşulların varlığını gerektirmektedir. Türkiye’de faşizmin koyuluğu da demokrasi ve özgürlük ihtiyacını yakıcı hale getirmiştir. Karanlığın en zifiri anı aydınlığa en yakın olduğu andır deyimi de bu gerçeklikten ortaya çıkmıştır. Çünkü bu deyim binlerce yıllık halk tecrübesinin ortaya çıkardığı deyimdir. Bu açıdan hiçbir halk deyimi küçümsenmemelidir. İnsanlığın en büyük zenginliği ve mirası bu tür halk deyimleridir.
Zifiri karanlık aydınlığın doğum yatağıdır. Yeter ki bu zifiri karanlıkta kaybolup gidilmesin! Kürt halkı ve demokrasi güçleri bu karanlık ortamda kaybolmadı; direnişi ve varlığını sürdürdü. Şimdi aydınlık gibi özgürlük ve demokrasi meyvesinin toplanması zamanıdır. Kürt halkı ve demokrasi güçleri ağır bedeller ödeseler de direnişleriyle böyle bir ödülü hak etmişlerdir. Bunun için karanlığı kırmada son bir direniş hamlesi gerekmektedir. Karanlık kötücül faşizm en zayıf direnişini yaşıyor. Bu gerçeğin bilinciyle Kürt halkı ve demokrasi güçleri öne atılarak bu faşizmi demokrasi ve özgürlük aydınlığı içinde ortadan kaldırmalıdır. Bunun siyasi koşulları da toplumsal koşulları da psikolojik koşulları da vardır.
Demokrasi buluşmaları ve konferansları çok önemlidir. Ortaya konulan tutum ve kararlar önemlidir. Ancak daha da önemlisi bunun için örgütlenmek ve harekete geçmektir. Bu açıdan demokrasi ve özgürlük hemen şimdi denilmelidir. Bu iktidar en zayıf dönemindeyse o zaman bu zayıf dönemde demokrasi güçlerinin tutumu ve mücadelesinin aktifleşmesi gerekir. Çünkü faşizm koşullarında demokrasi ve özgürlük kazanımları ancak mücadeleyle elde edilecektir. Bunun koşulları var mıdır? Kuşkusuz vardır. Bu bile tüm demokrasi güçlerini coşkulu kılmalıdır. Bu gerçeklik toplumsal mücadeleye güçlü bir enerji kazandırır. Artık bunu değerlendirmemek demokrasi ve özgürlük güçleri için sorumsuzluk ve görevlerinden kaçmak anlamına gelir. Ancak oluşan siyasi ve toplumsal koşullar demokrasi ve özgürlük güçlerinin yakasına yapışmıştır. Gelinen aşamada demokrasi ve özgürlük güçlerinin artık tespit etme ve karar alma aşamasını geçmeleri gerekmektedir. Bu açıdan artık eylem zamanıdır. Yağ, şeker, un, su var, bunları birleştirecek ustaya, yani eyleme geçirecek güçlere ihtiyaç var. Asgari program ortaya çıkmıştır. Bu açıdan yapılması gereken sadece mücadeledir. Mücadeleyi geliştirmek isteyen demokrasi güçlerinin harekete geçireceği bir toplum vardır. Bu ortamda hiç kimse umutsuz olamaz. Mücadele yürütülemez diyemez.
HDP tüm baskılara rağmen ayakta kalmıştır. Çünkü onu ayakta tutan mücadeleci ve dirençli bir toplum vardır. İşte Deniz Poyraz’ın ailesi. Bu tek bir aile değildir. Böyle on binlerce aile vardır. Böyle duruş ve tutum içinde olan yüz binlerce, milyonlarca Kürt vardır. HDP bu nedenle çökertilememiştir. İşte bu halk gerçekliği, bu toplum gerçekliği herkese cesaret vermelidir. Sadece Kürtler için de değil, Türkiye toplumunda da mücadele edecek bir toplumsal gerçeklik vardır.
Kürtlerin ve HDP çatısı içindeki demokrasi güçlerinin mücadelesi sadece kendisini değil, Türkiye demokrasi güçlerini de ayakta tutmuştur. Artık korku eşiği aşılmıştır. Faşizmin kendini güçlü hissettiği dönemler aşılmıştır. Bu gerçeklik faşizmin yıkılma zamanını yaratmıştır. Artık görev, sallanan bu faşizmi yıkmak için harekete geçmek, demokrasi ve özgürlük mücadelesini yükseltmektir.