Kafanıza göre belirlediğiniz bazı sorunları maddeler halinde sıralayarak siyaset yapıyorsunuz. Bu tavrınızdan dolayı deklarasyoncu olarak biliniyorsunuz. Bu kez de iktidar odaklı 37. Kurultay’da Türkiye’nin “Beş temel sorununu” demokrasi, ekonomi, dış politika, eğitim, toplumsal barış olarak sıraladıktan sonra “On üç maddelik temel ilkeleri” açıkladınız. Kurultayda size karşı aday olmak isteyenleri önlediniz ve tek adam yönetiminizi pekiştirerek “her delegenin ezberlemesini” istediğiniz bir deklarasyon yayınladınız.
Cümle alem sorunların sorununu olduğunu söylediği Kürt sorununu siz Türkiye’nin temel bir sorunu olarak görmediniz. Oysa sıraladığınız bütün sorunlar Kürt sorununun çözümsüzlüğünden kaynaklanıyor. İkinci ilkenizde, “Başta Kürt sorunu olmak üzere demokrasi temelinde, TBMM’nin öncülüğünde çözülecek” diyerek yine bilinmez bir tarihe ertelediniz. Ayrıca “Kürt sorununu egemen güçlerin bir manivela olarak kullanmasına izin vermeyeceğiz” diyerek, bu manivelayı diğer düzen partileri ve iktidar kadar sizin de kullandığınızı gizlemeye çalıştınız. HDP’lilerin dokunulmazlığının kaldırılması için yapılan anayasa değişikliğine oy veren siz değil miydiniz? “Demokrasi temelinde” mecliste sorun çözmenin anlamı bu mudur? İktidarın tekçi ve güvenlikçi politikalarına sürekli destek vererek, “Bu işi ben çözeceğim, söz veriyorum” diye sahte umutlara devam ediyorsunuz.
“Önümüzdeki ilk seçimlerde dostlarımızla birlikte iktidar olacağız” diyerek parti tabanına sahte umutlar veriyorsunuz. Dostlarınızın kim olduğunu açıklamıyorsunuz ama söylediklerinizden Millet İttifakı’nı kastettiğinizi anlıyoruz. İttifaka GP ve Deva’yı da katarak genişletmeyi ve böylelikle yüzde 51’e ulaşarak iktidara ortak olma hesapları yapıyorsunuz. Daha önce Cumhurbaşkanı adayınızın partili olmayan biri olacağını açıklayarak bu kez de Ekmeleddin gibi birini aradığınız anlaşılıyor. Muhtemelen bu kişiyi Akşener, Davutoğlu ve Babacan ile “devlet aklının” istediği şekilde belirleyeceksiniz. Buna CHP tabanını ve partinin sol muhalefetini nasıl ikna edeceksiniz? Yoksa parti içi demokrasiyi iğdiş ederek tasfiye etmeye çalıştığınız sol muhalefetin partiden kopmasına kadar varabilecek bir dayatmayı mı planlıyorsunuz? Ayrıca Davutoğlu’nun asıl hedefinin İP, Deva ve SP ile üçüncü bir ittifak kurmak olduğunu; seçimde üç ayrı ittifakın olması halinde Erdoğan’ın aradan sıyrılarak yeniden başkan seçilme ihtimalini düşünmüyor musunuz?
On ikinci ilkenizde, “Yeni bir merkez-yerel dengesi kurulacaktır. Devletin tüm kapasitesi en verimli şekilde kullanılacaktır” diyorsunuz. Bundan ne anlamalıyız? Yerel yönetimlerin güçlendirilmesinden ya da özerkliğinden filan söz etmediğinize göre, birinci hedefinizdeki “Yeni bir anayasa ile güçlendirilmiş demokratik parlamenter sisteme geçme” hedefinizi de dikkate aldığımızda, biz hedefinizin asıl olarak üniter devlet yapılanması güçlendireceğinizi anlıyoruz. Müttefiklerinizin coşkuyla karşılayacağı bu anlayışla sizin Kürt sorununu çözebileceğinize inanmıyoruz.
Her seçim öncesi muhalefeti bölerek, parçalayarak iktidarına süreklilik kazandıran Erdoğan’ın önümüzdeki süreçteki siyasal taktiği yine muhalefetin bölünmesine dayalı olacaktır. Erdoğan, AKP-MHP iktidarının devam için Partiler ve Seçim Yasası’nda yapacağı düzenlemelerden sonra ve en uygun koşulularda seçime gidecektir. Siz daha şimdiden sonucu belirleyecek olan merkez sağ partilerin birleşik gücü olacağını düşünerek tüm umudunuzu onlara bağlamış durumdasınız. Her koşulda oylarını koruyan, baraj sorunu olmayan ve bilinçli bir seçmen kitlesine sahip olan HDP’nin, anahtar parti olduğunu hala kabul etmiyorsunuz. 31 Mart 2019 yerel seçimlerindeki gibi HDP’nin karşılıksız desteğinin çantada keklik olduğunu düşünüyorsanız, AKP-MHP iktidarına karşı devrimci ve demokratik bir alternatif sunan HDP’nin her şeye karşın bu hattını koruyarak en geniş Demokrasi İttifakı için çaba sarf edeceğini, dolayısıyla bu kez sizin için hiçbir şeyin kolay olmayacağını görmelisiniz.
1930’lardan beri milliyetçiği, ırkçılığı, Türkçülüğü, halkçılığı, laikçiliği, dinciliği ve sahte devrimciliği hiç kimseye bırakmadınız. Şimdi de Türk-İslam milliyetçiliği ile rejimi kökten değiştirmeye çalışan AKP ve dostlarından medet umuyorsunuz. Bu yüzden tek parti diktatörlüğünü kaybettiğiniz 1950’den beri bu halk aslı varken sahtesine oy vermiyor ve vermeyecek! Artık bunu anlayın Kılıçdaroğlu!