Geçtiğimiz hafta sonu, önceki dönemlerin HDP Parti Meclisi (PM) ve Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyeleri mutad olduğu üzere, bir sabaha karşı operasyonuyla gözaltına alındılar. Nedeni, 6-8 Ekim 2014 günlerinde Kobanê DAİŞ/IŞİD kuşatması altındayken, HDP’nin halkı katliamı durdurmak için harekete geçmeye çağırmasıydı.
Ama hiç beklenmedik bir şey oldu: Muhalefetin hemen her kesimi bu kez gözaltıları kuvvetle sorgulamaya girişti. Kimler yoktu ki? Kobanê direnişi günlerinin Başbakanı Ahmet Davutoğlu ve Başbakan Yardımıcısı Ali Babacan, yeni muhalefet liderleri olarak HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar’ı arayıp üzüntü bildirdiler. Bir başka “ilk” daha oldu, son kurultaydaki “rakibi” İlhan Cihaner HDP Genel Merkezi’ne bizzat gelerek dayanışma gösterirken CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da “üzüntü telefonu” etti.
Muhalefetin ilk kez hep bir ağızdan ortak bir sorgulamaya giriştiğine de tanık olduk: “Neden altı yıl sonra, neden şimdi?” Yanıtlar da sorular kadar ortaktı. Eleştiri, değerlendirme, suçlama ve kınamalar gelip bir ortak yargıya bağlanıyordu: “Çünkü, ‘AKP gitti, gidiyor’du. Erdoğan ve AKP ülkeyi yönetemiyordu. Operasyonun amacı halkın dikkatlerini başarısız iç ve dış politikanın sonuçları ve iflasın eşiğindeki ekonomiden uzaklaştırmak, gündem değiştirmekti.”
Oysa, önceki gün açıklanan Avrasya Kamuoyu Araştırma Merkezi (AKAM) Ağustos seçim anketi sonuçları, yalnızca iktidar koalisyonunun böbürlenmelerinin değil, muhalefetin parlak gelecek öngörülerinin de sorgulanmayı hak ettiğine dair göstergeler sunuyor. Kamuoyu yoklaması, gözümüzün önünde akıp giden yaşam ve mücadelelerle tutarlı: İktidar koalisyonunun gerilemesi, kendi başına hiçbir siyasi sonuç doğurmuyor; Erdoğan’ın ünlü “karizması” yerlerde sürünse bile, HDP’nin oylarını mevcut bloklardan herhangi birine içermeyen “ittifak modelleri”nin hiç biri, muhtemel bir seçimde hiçbir ittifakın adayına rejimin başına geçmesi için gerekli yüzde 50+1’ garanti edemiyor.
Mevcut rejim partilerine karşı “sağ” ve “sol”da bloklar kurarak oluşacak üçlü ittifakta da CHP-HDP “sol ittifakı” yüzde 32,3, muhalif sağ partilerin (İYİP, GP, DEVA, SP, DP) kuracağı “sağ ittifak” 21,1 de kalırken “Cumhur İttifakı” ancak yüzde 46’ya çıkabiliyor.
Şimdiki ittifakların sürdürülmesi halindeyse “Cumhur İttifakı” yüzde 46,7’de, “Genişletilmiş Millet İttifakı” (CHP, İYİP, GP, DEVA, SP, DP) yüzde 41,5’de kalıyor.
HDP ise yüzde 11,4’le kendi yolunda yürüyor.
Aritmetikle buraya kadar… İktidar koalisyonunun HDP’ye yönelttiği, hiçbir kural tanımayan şiddetin muamması da işte bu tabloda. İktidar gerçekte “gündem değiştirmek” ile değil, gündemin gereğini yerine getirmekle meşgul. Siyaseti aritmetikten cebre yükseltiyor. Aritmetik, önünüze aynı cinsten nesneleri -elmaları ya da armutları- temsil eden sayıları çarparak, bölerek, toplayarak, çıkararak çözecebilceğiniz problemler koyar. Cebir ise bir eşitlikteki bilinmeyen değerleri değişkenler yardımıyla bulmanızı, -meyve olarak soyutladığınız- elmalarla armutları toplayabilmenizi sağlar. Diktatörlüğün “cebir”den anladığı bildiğiniz zor, dümdüz cebir. İktidar problemi artık aritmetikle çözülmüyor, çünkü HDP oyları denklemden eksilmiyor ve denkleme de içerilemiyorsa çözüm, HDP’yi cebren denklemden çıkartmakta aranacak. İktidar peşi sıra sürükledği ağır meşruiyet sorununa karşın bu yola başvurmakla iktidar probleminin basit aritmetikle çözülemeyecek ölçüde karmaşıklaştığını da kabul ve ilan ediyor.
HDP’ye yönelik sistematik iktidar şiddetini bir çeşit “cambaza bak” gözbağcılığı, hatta 7 Haziran 2015’teki “seni başkan yaptırmayacağız”ın kuyruk acısıyla açıklamaya çalışmak beyhude. Bu, hızını geçmişten alan bir “intikam saldırısı” dahi değil, iktidara bir daha el değiştirmeyecek şekilde el koymak kastıyla HDP’nin siyasal denklemden çıkartılmasına cebren teşebbüstür. Kaldı ki, bu cebir, muhalefet olan biteni taş kesilmiş seyrediyorken, HDP belediyeleri ölçeğinde uygulanmış ve sonuç da alınmıştı. Artimetik aynı kaldığı takdirde aynı işlemin merkezi iktidar düzeyinde tekrar edilmesinden rejimi ne caydırabilirdi?
Rejimi ancak, muhalefetin de tıpkı kendisi gibi basit aritmetiğin kalıplarını kırarak iktidar problemini cebir yoluyla çözmeye yönelmekte olduğunu görüp hissetmesi caydırabilirdi, hala da caydırabilir. Kısastan söz etmediğimizi açıklamaya çalışmak bile gereksiz. Söz konusu olan, muhalefetin mücadele mantığının radikal bir biçimde değişmesi, elmalarla armutların pekala toplanabileceğini idrak ederek iktidar problemini bir cebir denklemi olarak düşünmeye yükselmesidir. HDP milletvekillerinin Kobanê fezlekelerinin TBMM önüne gelişi, muhalefetin bu demokratik olgunluğa ulaşıp ulaşmadığını gösterecek. Muhalefet, HDP milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasına amasız, fakatsız “hayır” demeyi başarabildiği an oyunun bütün terimleri değişmiş, “Cumhur İttifakı” sonunun başlangıcına gelmiş olacaktır. Şimdi cebir zamanı.