Murat Uyurkulak’ın Can Yayınları tarafından yayınlanan son romanı Delibo, bir arayış romanı olduğu gibi bir kaçışın romanı
Ahmet Güneş
Arayışlar bazen kaçmayı beraberinde sürükler. Kaçmanın lakabı belki de arayıştır. Yol hatırlamaktır diyoruz bu yüzden. Murat Uyurkulak’ın Can Yayınları tarafından yayınlanan son romanı Delibo, bir arayış romanı olduğu gibi bir kaçışın romanı. Yazar, bu kaçış ve arayış ikileminde hatırlarken bazı şeyleri, anın içinde tanımlıyoruz bazı şeyleri. Öyle ya, hatırlamak için yol lazım.
Delibo’da da Yusuf’un bir hikâyesi var. İzmir’e dönüş sebebi, oradan kaçış nedeni yavaş yavaş ortaya çıkarken, bir İzmir panoramasının görüyoruz. Uyurkulak’ın artık tarzı olmuş anlatımıyla Yusuf karakterinin peşinden giderken sık sık geçmişe yolculuk yapıyoruz. Yazar romanda kullandığı kelime seçimi ve kendine has bakışıyla bizi oradan oraya götürüyor. Öyle ki bu anlatım güzelliği ile yazar bizi hikayenin ortasında keşfedilmemiş bir kıtaya götürse, istifimizi bozmadan aynı heyecanla kapılırız okumaya.
Romanın ana karakteri Yusuf pek bir dertli. Aynı zamanda geçmişin yükü omzunda, hayatta teselli arıyor. Bu arayış elbette bir yüzleşmeye muhtaç. Bunun için Yusuf’un çocukluğuna ufak ufak yol alırken, İzmir’in pek anımsanmayan tarihine gidiyoruz. Delibo karakteri yani Yusuf’un İzmir’e dönüşünün vesilesi ve ilk aşkı Yasemin’le yıllar sonra buluşması, bir arayışın içinde sürüklüyor bizi.
Uyurkulak’ın romanında annesiz evler, devrimcilerin saflığı, sınıflar arası uçurumlar, baba oğul çatışması, unutulmaya bırakılmış bir Türkiye tarihi ve günümüzün politikaları yan yana gidiyor. Aynı zamanda bu ülkede aşkın vardığı yerler, o yerlerin nerelerde başlayıp nerelerde sönümlendiği açık sözlülükle anlatılıyor. Okurun bildiği gibi, Uyurkulak lafını sakınmıyor.
Romanın bir yerinde hikayenin bağlamı içinde rahmetli İskender Savaşır’ı yad edip başka bir uğraşı duyurması, yazarın edebiyata saygısını ve sevgisini ama aynı zamanda yayınevlerine eleştirisini de dışavuruyor. Bu yüzden her anımsama Türkiye’nin başka bir yarasını gösteriyor. Nihayetinde sözünü sakınarak otosansüre toslayan nice yapıt varken Türkiye’nin içinde bulunduğumuz siyasi atmosferine laf sokmak ve teşhir etmek bu anlamıyla ve zamanlamasıyla ayrı bir yazar cesareti. Uyurkulak burada da sözünü sakınmıyor.
Her bir karakterine ayrı ayrı çalışılmış Delibo romanında yazar geçmişe, sınıf kinine, ezikliğe, popülizme, isyana ayrı ayrı karakter yaratarak okuru merak ile sürüklüyor. Öyle bir sürükleme ki kitabın orta yerini açıp yazarını gizlediğinizde bu bir Murat Uyurkulak romanı diyebiliyorsunuz. Çünkü yazar üslubunda ısrarlı, bakışında kararlı bir hat çizip öyle bakıyor dünyaya. Mesela Tol romanında nasıl bir keyifle cümleye yaklaşıyorsanız bu romanda da öyle bir sevinçle yaklaşıyorsunuz karaktere ve anlatım güzelliğine.
Bazı bakışlar vardır, bazı anları yakalar. Yakaladığı gibi anlatmasını bilir ve çok doğal bir izlenim yaratır. Bu romanda da yer yer gülerken kendi yaşamımızda şahit olduğumuz anların hissettirdiklerinin içinde buluruz kendimizi. Öyle bir yakınlık, samimi duygudaşlığı beraberinde getirir. Yazar bu romanında da bu yakınlığı, bu duygudaşlığı görünür kılıyor.
Bir delinin peşinde giderken bir metaforun gizine denk geliyoruz Delibo’da. Geçmiş travmaların yeni kuşağa sirayet etmesi, ederken yeni cinnetler doğurması ve sonraki kuşakta belirmesi sık sık karşımıza çıkıyor. Burası Türkiye çünkü ve her cinnetin altında bambaşka tarihlerin travmaları gizli. Neyse ki hayat devam ediyor ve bu travmalar gün yüzüne çıkıyor kuşaktan kuşağa.
Sınıf kininin belirgin, baba oğul çatışmasının ortasında, İzmir’in geçmişi ile günümüzün kıyaslandığı bir arayışın içinde gezerken bambaşka bir aşk hikayesinin perspektifinde buluyoruz kendimizi. Aynı zamanda başarısız ihtilallerin ardılı olan kuşaklara bir anımsama şansı veriyor bu roman. Bir diğer önemli ayrıntı ise deliren dünyanın sınıf tanımazlığı arasında kendine bir yol arayan bir Yusuf hikayesi bu. Aslında Türkiye’nin başka bir tarihine alan açma arayışı da diyebiliriz. Sınıfın şiddeti bu romanda hikaye oluyor bir taraftan.
Delibo’yu okurken çelimsiz ve beceriksiz gibi görünen Yusuf’un peşinden giderken İkinci Yeni şairlerinin taraf tutulması, Yeşilçam’ın unutulan karakterleri, Anadolu’nun çeperlerine kadar dolanıp dururken okura bir okuma perspektifi sunuyor yazar. Sürpriz sonunu ise meraklısı okuyup şaşırsın. Merakla, geriye dönüşlerle ve elbette gülerek okunacak bu roman okurunu bulacaktır kuşkusuz. Okuru bol, yolu açık olsun Uyurkulak’ın Türkiye edebiyatındaki edebi deliliği.