‘Ortadoğu bülbülü’ olarak bilinen Aram Tigran’ın ölümünün üzerinden 14 yıl geçti. ‘Biz nasıl bu topraklarda büyüyemedik’ sözleri ile ülke özlemini dile getiren Tigran’dan Kürt ve Ermeni halklarına büyük bir kültürel miras kaldı
“Dünyaya bir daha gelirsem, ne kadar tank, tüfek ve silah varsa hepsini eritip saz, cümbüş ve zurna yapacağım” diyen Ortadoğu’nun bülbülü olarak anılan Aram Tigran’ın ölümünün üzerinden 14 yıl geçti. Sürgünde doğup, sürgünde yaşamını yitiren Tigran’ın hasret kaldığı memleketi Amed’de defnedilmesine dahi izin verilmedi. Ailesi, Êlih’in Sason ilçesine bağlı Bianda köyünden Ermeni Soykırımı sırasında Suriye’nin Qamişlo kentine göç etti. Burada 1934’te dünyaya gelen Tigran, babasının “Sen de bir sanatçı olabilirsin” sözleri ardından henüz 9 yaşında aldığı 6 aylık ud eğitimiyle müzik hayatına başladı. Ermenistan’ın başkenti Erivan’a 1966’da yerleşen Tigran, burada 18 yıl boyunca Erivan Radyosu’nda çalıştı. Tigran, 1995’ten sonra ise Yunanistan’a giderek Atina’ya yerleşti.
Tigran, yaşamı boyunca Kürtçenin Kurmancî ve Dimilkî lehçelerinin yanı sıra Süryanice, Arapça, Türkçe ve Yunanca şarkılar seslendirdi. Kürtlerin gönlünde taht kuran Tigran, 230’u Kurmancî, 150’si Arapça, 10’u Süryanice, 8’i Yunanca şarkı seslendirdi.
‘Biz nasıl bu topraklarda büyüyemedik’
9. Amed Kültür ve Sanat Festivali’ne katılan Aram Tigran, Amed için yazdığı şarkıyı da seslendirdi. 75 yıllık sürgün hayatından sonra döndüğü memleketinde anne ve babasının doğduğu köyleri de ziyaret eden Tigran, duygularını şu sözlerle dile getirmişti: “O dağlara, ağaçlara, derelere, evlere baktığımda içim titredi. Ağladım. Çok canım acıdı. Babamı, annemi, onların yaşadıklarını anımsadım. Çok üzüldüm. Biz nasıl bu topraklarda büyüyemedik diye hayıflandım.”
Festival sonrası rahatsızlanan Tigran, Yunanistan’da tedavi olduğu hastanede 8 Ağustos 2009’da yaşamını yitirdi. “Nasıl bu topraklarda büyüyemedik diye hayıflandım” diyen Tigran’ın, Amed’e gömülmesine de izin verilmedi. Defnedildiği Brüksel Ermeni Mezarlığı’na Amed’den götürülen toprak ile üzeri örtüldü.
Tigran’ın ölümünden bir yıl sonra Amed Büyükşehir Belediyesi bünyesinde 2010 yılında Aram Tigran Kent Konservatuarı kuruldu. AKP iktidarının belediyelere kayyım atamasından sonra 2016’da bu konservatuar da kapatıldı. Egemenlerin tüm baskılarına ve zulümlerine inat halklar arasında sanatla barış güvercini olan Tigran’ı sevenleri unutmadı. Söylediği her türküyle halklar arası köprü olan Tigran’ın sanatı bugün de ardılları tarafından sürdürülüyor.
Birlikte şarkı söyledik
Aram Tigran Kent Konservatuarı eğitmenlerinden Neşet Güçmen, Aram Tigran ve müziğini anlattı.
Aram Tigran’ı çocuk yaşta dengbej olan babasından dinlediği şarkılarla tanıdığını söyleyen Güçmen, “Onunla yüz yüze tanışmam da geldiği Amed festivalinde oldu. Söylenildiği gibi sanatçı kelimesinin altını tam anlamıyla dolduran ve çok mütevazı biriydi” dedi. Aram Tigran ile Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan Dicle Fırat Kültür Sanat Merkezi’nde 2009 yılında birlikte “Şev Çû’ şarkısını söylediğini hatırlatan Güçmen,”Bize orada o şarkıyı söyledi. O zaman gözümde daha da devleşti, büyüdü. Önemli bir insan olarak hayatımda yer aldı.”
Halktan ezgiler kullanıyordu
Aram Tigran’ın birçok makamda şarkıları söylediğini ama daha çok halkın kullandığı yaşayan notaları tercih ettiğini dile getiren Güçmen, “Şarkılarına bakıldığında genel olarak Beyatê makam ailesinden şarkı söylüyordu. Gerdâniye, muhayyêr, newrozi, beyatî, beyat bütün şarkılarda gêleri (halktan) ezgiler kullanıyordu. Bu yüzden halk tarafından bu kadar seviliyor. Hem sözlerde halktan olanın tadını alabiliyordunuz hem de melodi vardı. Bütün şarkıları melodiktir. Şarkılarını halka çok yakın ve sade yazmıştır. Bu yüzden genel olarak Bêyat ailesinin bütün makamlarında şarkı söylemiş diyebiliriz. Çoğunlukla Hûseynî, Gerdanyê, Bêyati makamlarını kullanmış” ifadelerini kullandı.
Kürt-ermeni ilişkisi melodilerinde saklı
Aram Tigran’ın müziğiyle Kürtler arasında Ermeni kimliğini koruyarak yer aldığını söyleyen Güçmen, “Aram Tigran çocukluğunu Qamışlo’da Kürtlerle birlikte geçiriyor. Kürt aileleriyle birlikte büyüyor. Bunun içinde sanat, müzik olarak Kürt kültürünü alıyor ama Ermenistan ile ilişkiler kurmaya başladığında oradan da Ermeni kültürünü alıyor. Gerçekten de şarkılarına baktığımızda Kürt ve Ermeni ilişkisini hem sözlerde hem de melodide görüyoruz. Bu yüzden Aram Tigran sadece ‘aşk üzerine yazıyor’ diyemiyoruz ya da ‘devrim şarkılarını yapıyor’ diyemiyoruz. Şarkılarında aşk, acı, hüzün, devrim her şey vardı. Aram Tigran denince akla kardeşlik, özgürlük ve devrim geliyor. Onu bu şekilde tanıyabiliriz” dedi.
Şarkılarında halktan gelenin tadını alabiliyorsunuz
Ud ile sanat hayatına başlayan Tigran’ın kalabalıkta sesinin daha iyi duyulabilmesi için cümbüş enstrümanına geçiş yaptığını anlatan Güçmen, “Tigran toplulukta akustik olarak çaldığında sesi daha gür çıkıyor diye cümbüşle ilişkisini arttırıyor. Ortadoğu’daki halklar genelde şarkılarını perdeli makamla söylüyor. Makam ve seslerin arasındaki ara kullanılıyor. Perdesiz de daha çok duygular, düşüncelerin dile gelmesi ön planda. Bu yüzden de acı, keder, hüzün, coşku gibi duyguları rahatlıkla dile getirebilirsin. Bundan dolayı Aram Tigran’ın şarkıları ve melodisinde halkın ve halktan gelenin tadını alabiliyorsunuz” diye konuştu.
Sanatta devrim yarattı
Tigran’ın sanatta devrim yarattığını vurgulayan Güçmen, sadece Kuzey Kürdistan’da sevilmediğini, güney, batı ve doğu Kürdistan’ında bütün Kürtlerin onu sevdiğini söyledi. İnsanların dinlerken kendilerini dinliyormuş gibi hissettiğine dikkat çeken Güçmen, “Kürt halkından bir parça sadece Ermeni tarafıyla bilinen değil. Kürt halkı da Tigran’la birlikte Ermenileri sevdi. Bu büyük bir devrimdir. Bir Ermeni Kürtler tarafından bu kadar sevilsin ve yıllarca dinlesin. Her bir şarkı bir klasik, dünyada Kürt olduğu sürece şarkılarıyla Aram Tigran’da hep var olacak” dedi.
Haber:MA / Bazid Evren