Yerel seçimlerden sonra bir yandan AKP’nin kaybettiği belediyelerin yaptığı borçlanmalar, usulsüz işe alımlar, usulsüz harcamalar, müsriflikler, şatafatlı lüks hayatlar, yoksulluk ve yolsuzluklar şaşkınlıkla konuşulurken muhalefet tarafında ise Kürt coğrafyasında DEM Parti’nin, baskı ve hileli seçmen politikalarına rağmen başarısı ile CHP’nin kendi kitlesinin dışındaki seçmenin de oyunu alarak birinci parti olması konuşuluyordu. AKP’nin talanına karşın muhalefetin demokrasi ve adalet politikalarıyla özgürlükleri geliştireceği ve yoksulluğa çare olacak politikalar üreteceği umudu ve beklentisi konuşuluyordu.
Türkiye, AKP’nin talanını ve yolsuzluğunu konuşurken Erdoğan da gündemi değiştirme çabasındaydı. CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve CHP İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Erdoğan ile görüşme talepleri olacağı ifade edilince Erdoğan aradığı gollük pası bulmuştu. Siyasette bu tür pası gole çevirmekte usta olan Erdoğan, bu pası da boşa harcamadı.
İmamoğlu’nun görüşme talebi ile ilgili hiçbir açıklama yapmayan, İmamoğlu’nu yok sayan Erdoğan, Özgür Özel’in görüşme talebi içinse şaşırtıcı düzeyde ilgi ve alaka gösterdi. Görüşme yerinden kamuoyuna yansıyan görüşme içeriğine, oturma düzenine, yapılan eleştiriden iadei ziyaret açıklamalarına kadar başka bir Erdoğan vardı. Üst perdeden konuşan, kibirli, çatışmacı portre yerine daha yumuşak, mütevazı ve uzlaşmacı bir portre vardı.
Selvi’nin formülü?
AKP’nin ve Erdoğan’ın kalemşoru olduğu bilinen Abdulkadir Selvi de Erdoğan’ın yeni stratejisini anlatıyordu. O stratejide CHP içinde soru işaretleri ve karşıtlıklar oluşturmak, muhalefetin ortak hareket etmemesi için Özgür Özel üzerinden bir muhalefetin kısmına mavi boncuk dağıtırken bir kısmını da yalnızlaştırıp Erdoğan’a ve AKP’ye yarayacak yeni stratejileri gündemleştirmek için canhıraş şekilde çabalıyordu. Selvi, İmamoğlu’nu eleştiren, Özel’i öven yazıları sık sık kaleme alarak ikili arasında güvensizlik ortamı oluşturmaya çaba gösteriyordu!
Ancak Selvi’nin 17 Nisan günü “Osman Kavala’nın hapiste tutulmasının, Gezicilerin yıllarca hapis yatacak olmasının Türkiye’ye ne yararı var? AK Parti’ye ne fayda sağlıyor?” yazısı Erdoğan’ın yeni stratejisinin formülünü bize gösteriyordu. O formül CHP’yi iç çekişmelere yöneltme, Özel ve İmamoğlu hiziplerini uğraştırmak ve ülkeyi araçsal demokrasi ve siyasal hukuk iklimiyle oyalamaktı. Bu formülle yoksulluk, yolsuzluk, belediyelerin borçlanması; toplum açlıkla boğuşurken AKP’lilerin görgüsüz ve lüks harcamalarını unutturup toplumu bölmek amaçlanıyor.
Yeniden yargılamamı mı? AİHM kararlarını uygulamak mı?
Selvi’nin Gezi Davası ve Kavala’nın durumu ile ilgili toplumu heyecanlandırmaya ve oyalamaya 26 Nisan tarihli yazısında “yeniden yargılama” formülü ve Erdoğan-Özel görüşmelerinin yapıldığı 2 Mayıs tarihli yazısında ise “yeniden yargılama” formülünü detaylandırmakla devam ediyordu. Bu formülün amacı, Selvi’nin 17 Nisan tarihli yazısında belirtiği gibi “AKP’yi ve Erdoğan’ı iktidarda tutmak” için araç olarak özgürlükleri ve hukuku kullanmaktı.
Abdülkadir Selvi’nin formülü hukuken fanteziden öteye geçmeyen, siyaseten de hukuku siyasetin elinde nasıl oyuncak haline itirafıydı. Ayrıca Gezi Davası ve Kavala üzerinden muhalefeti heyecanlandırmaya çalışan Selvi ve Erdoğan, başta Kobani Davası olmak üzere ülkedeki diğer hukuksuzluklardan söz etmemesine ilişkin gerçek niyetlerini ve samimiyetsizliklerini gösteriyordu. Çünkü Selvi’nin formülü olan “araçsal demokrasi, siyasal hukuk” uygulamasında uygulanmayan AİHM ve AYM kararlarından, tutuklu ve hükümlülerden, kayyum politikalarından, İmralı’daki tecridin ve Demirtaş/AİHM kararından söz edilmiyordu. Yani araçsal demokrasi ve siyasal hukukla Kürtler göz ardı ediliyordu.
Bunu daha önce Ergenekon ve KCK davalarındaki uygulamalarda da gördük.
Erdoğan-Fetö ile kavgasından sonra benzer bir formül uygulanmıştı. Bu formüle göre Ergenekon davalarını hazırlayan kolluk ve yargı bürokratlarının Fetö mensubu oldukları, Fetö mensuplarının hazırladıkları dosyalarla insanların yargılanamayacağı, o nedenle “yeniden yargılama” formülü ortaya atılmıştı. Bu formülden de Ergenekon davalarının sanıkları yeniden yargılamalarla önce tahliye, sonra beraat etmişlerdi. Tahliye olup beraat eden Ergenekon üyelerinin birçoğu ülkenin yönetiminde gerek siyasetçi gerekse bürokrat olarak görev aldılar ve 10 yıldır ülkede demokrasi ve hukuk adına kalan ufak kırıntıları da ayaklar altına aldılar. Kayyım politikalarına, rejim değişikliğine, Gezi Davası’ndan Kobani Davası’na kadar bütün hukuksuzluklarda etkin rol aldılar.
Ancak yeniden yargılama formülü, Fetöcü kolluk ve yargı bürokrasinin hazırladığı belgelerle yapılan KCK davalarına uygulanmadı. KCK davalarında hukuksuz ve kumpaslarla yargılanan binlerce Kürt hapis cezası aldı, sürgüne gitti. Bugün ülkenin en büyük kumpas davası olan Kobani Davası’nın yargılamalarının da temelini oluşturan Fetöcü kolluk ve yargı bürokrasinin hazırladığı fezlekelerdir.
Ergenekon davaları ile KCK davaları arasındaki uygulama ayrımcılığı ve hukuksuzluğu bugün Gezi Davası ve Kobani Davası arasında da yapılmak isteniyor. Gezi Davası için yeniden yargılama konuşulurken Kobani Davası ile ilgili hiç konuşulmaması Kürt’e ayrı hukuk uygulamalarının bir yeni halkası olacak gibi! AKP yine yargıyı ve hukuku kullanarak muhalefeti bölmek, toplum içinde duygusal kırgınlıklar yaratmak, Kürtlerin de başta CHP’ye olmak üzere muhalefete olan güvenini kırmak istiyor. Ancak Gezi Davası’nda rehin alınanları Ergenekon davasındakilerle karıştırmasın. Çünkü Gezi de Kobani de halkın demokratik yollarla itirazlarını ifade edenler eylemlerdir. Birbirlerinden ayrılamaz, karşıtlaştırılamaz.
Peki kabul edilebilir, meşru formül nedir?
Ülkedeki bütün hukuksuzluklara çözüm formülü, tarafsız ve bağımsız yargı eliyle hukukun üstünlüğünü uygulamaktır. Bunun da ilk adımı artık AİHM kararlarıyla siyasallaştığı tespit edilen davalar başta olmak üzere bütün yargılamalardaki AİHM ve AYM kararlarını uygulamaya başlamak olacaktır. Bunun için hukuksal kurgulara gerek olmadığı gibi bu yaklaşım yargıyı iktidarın sopası olmaktan da çıkacaktır.
Toplum, Erdoğan’ın ve kalemşoru olan Selvi’nin yapmak istediklerini daha önce yaşadı. Bugün de yapılmak istenenlerin farkındadır. Muhalefet de önceki yaşananlardan hareketle Erdoğan’ın iktidarını sürdürmek amacında olan Selvi’nin formülünü boşa çıkartmalı ve gerçek bir demokrasi için ortak hareket etmelidir.