Lezgin Akdeniz/Diyarbakır-MA
PKK Lideri Abdullah Öcalan, 8 yıl aradan sonra ilk kez 2 Mayıs’ta 810 başvurunun ardından avukatlarıyla görüştürüldü. Görüşme, avukatları tarafından 6 Mayıs’ta kamuoyuna duyuruldu. Görüşmenin geç duyurulmasının nedeni olarak Öcalan ile diğer tutuklular Hamili Yıldırım, Ömer Hayri Konar ve Veysi Aktaş’ın imzasını taşıyan ve kamuoyuna açıklanan metnin avukatlara geç ulaştırılması gösterildi. Avukat Rezan Sarıca’yla birlikte Öcalan’la görüşmesine izin verilen Avukat Nevroz Uysal, görüşmeyi anlattı.
‘Zihnen ve ruhen güçlüyüm’
Avukat Nevroz Uysal, Öcalan’la görüşmenin yaklaşık bir saat sürdüğünü ifade ederek, “Bizden önce Sayın Öcalan görüşme odasına alınmıştı ve bizi ayakta karşıladı. Selamlaştık, oturduk. Kendisi dinç görünüyordu, sağlığıyla ilgili fiziki olarak gözlemleyebildiğimiz olumsuz bir durum yoktu. Biz sorduk sağlığını. Daha önce Sayın Öcalan’ın sağlığıyla ilgili ilkesel tutumunu herkes biliyor. Yine kendisi sağlığının ikinci planda kalması gerektiğini, toplumsal sorunların kendisi için esas olduğunu, ancak sağlığında bir sorun olmadığını, iyi olduğunu söyledi. Altını çize çize de, ‘Benim için burada fiziken, bu 4 duvar arasında dayanmaktan ziyade ben ruhen, zihnen burada durmaya çalışıyorum. Gün geçtikçe de bunu güçlendiriyorum. Beni güçlü tutan da, burada dayanma gücü veren de benim bu zihnen ve ruhen kendimi güçlendirmemdir’ diye ifade etti” sözleriyle anlattı.
‘Cam bölme yoktu’
Daha önceki avukat görüşmelerinin Öcalan ile avukatları birbirinden ayıran cam bölme arkasında yapıldığını hatırlatan Uysal, “Görüşme bir avukat görüş odasında gerçekleşti. Arada cam yoktu, daha önceki avukat görüşlerinde arada cam bulunuyordu. Kendisiyle tokalaşma fırsatı bulduk. Bu husus belki önemli bir husustur. Kendisiyle bir temas etme şansı bulduk, ancak kısa süren bir görüşmede, arada bir masa, yine güvenlik ve ses kayıt cihazıyla gerçekleşti” dedi.
‘Tecrit şahsımda Kürt halkına’
DTK Eşbaşkanı ve HDP Milletvekili Leyla Güven ile açlık grevindeki tutukluların sürekli dile getirdiği “Öcalan şahsında Kürt halkı tecrit edilmiştir” sözlerine Öcalan’ın da katıldığını söyleyen Uysal, “Sayın Öcalan, ‘Burada komplodan beri aslında, 20 yıllık bir süreçte, bir adada 4 duvarlı bir yerde benimle beraber, benim şahsımda Kürt halkı tecrit edilmiştir. Ben 20 yıldır buna rağmen çözümde, barışta, duruşumdan taviz vermedim. Hatta gün geçtikçe güçlendim. Daha derinlikli, sorunları daha tarafsız ve derinlikli ele alıyorum’ dedi” diye konuştu.
‘İmralı Duruşu’ vurgusu
Görüşmeyi gerçekleştiren avukatların açıkladığı metinde, ilk defa Öcalan’la birlikte diğer tutuklular Hamili Yıldırım, Ömer Hayri Konar ve Veysi Aktaş’ın da imzalarının bulunmasına ilişkin de Uysal, şöyle dedi: “Açıkçası biz açıklamamızı yaparken girişte bir cümle kurduk: Bu bir müzakere ve mutabakat metni değildir. Mutabakat ve müzakereden kastımız Sayın Öcalan’la devlet ya da iktidarın bir teması sonucu ya da ortaklaşa yazılmış bir metin olmadığı vurgulamak için söylenen bir cümleydi. Diğer 3 müvekkilimizin imzası ilk kez böylesi bir metinde, hem bize hem de kamuoyuna iletiliyor. İlk kez dışarıya dönük bir tavır sergileniyor. Bunu da ifade ederken ‘Bundan ders çıkaracağız. Geçmiş dönümdeki hataları tekrarlamayacağız. Bu noktada benim çağrımdır, bu çağrı kamuoyuyla paylaşılacak. Biz bunu diğer 3 arkadaşla tartıştık, görüştük, 4’ümüzün ortak kabulüdür’ şeklinde formülize etti. Kendi içlerindeki tartışmaları ve duruşlarını ‘İmralı Duruşu’ diye tarif etti Sayın Öcalan. Tarif ettiği 4’ünün imzasının olması, ortak çağrısı ve tabi Sayın Öcalan’ın kimi görüş ve önerilerinin olduğunu bize gösteriyor.”
‘İkinci başvuruya yanıt yok’
Bursa Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararının “tecridin kaldırılması anlamına gelmediğini” belirten Uysal, “Bu hafta içi de başvuru yaptık. Ancak başvurumuza ilişkin olumlu bir dönüş almış değiliz. Şunu çok net ifade etmek gerek: Yasak kararının kaldırılması hukuki adımdır, ancak bizim gidişimiz bu hukuki adımın sonucu olarak ortaya çıkmamıştır. Aynı şekilde Sayın Mehmet Öcalan götürüldüğünde yasak kararı vardı. Ama Mehmet Öcalan görüşme yapabildi. Bizim gidişimizde bu kararı kaldırarak bir hukuki görüşmeymiş gibi bunu yansıtmaya çalışması aynı şekilde tecridin farklı bir yansımasıdır, manipülatif söylemlerin, görüşme sonrası ortaya çıkan yansımaların öncesinden belki de hesaplanmış bir husustur” şeklinde konuştu.
Demokratik müzakere
Görüşme sonrası açıklanan metnin, görüşme esnasında Öcalan’ın kendisiyle görüşmeye getirdiği metin olduğunu, ancak o anda kendilerine verilmesine izin verilmediğini dile getiren Uysal, Öcalan’ın şu andaki pozisyonunu “demokratik müzakereci” olarak tanımladığının altını çizdi. Uysal, Öcalan’ın demokratik müzakere yöntemini yıllardır koruduğunu, 1999 yılından öncesinden günümüze kadar bu tutumda olduğunu söylediğini aktararak, “Bu demokratik müzakerenin herhangi bir demokratik müzakere olmadığını -belki burada biraz çözüm süreci atfını koymuş olabilir- demokratik bir müzakere olması gerektiğini, bunun için de her iki tarafın, yani çağrı yaptığımız her kesimin bunu çok net anlaması gerektiğini söyledi. Kendisinin her zamankinden daha güçlü müzakere pozisyonuyla İmralı’da hazır bulunduğunu ifade ediyor” dedi.
‘Geçmişten ders çıkaracağız’
Öcalan’ın vurguladığı “demokratik müzakere” ifadesiyle “İmralı Duruşu” ve Demokratik Suriye Güçleri’ne (SDG) ilişkin mesajın birbiriyle bağının Öcalan tarafından nasıl anlamlandırıldığını anlatan Uysal, şunları söyledi: “Kendisinin ‘İmralı Duruşu’ diye tarif ettiği, ‘İmralı Duruşumuz 2013’teki bildirgemizdeki duruşumuzun kararlılığındadır’ ifadesi yer alıyor. Nedir bu 2013 bildirgesi? Bu hususa denk düşen kısım ‘demokratik siyasal çözüm ve onurlu barış’ hususu. Sorunun çözümünde siyasetin asli, öncelikli yöntem olarak tarif etmesi noktasıdır. Bunun yanı sıra bu deklarasyonda bir de ‘demokratik müzakere’ yöntemini koyuyor. Bu yöntemi, bu yöntem uygulanırken amaçlan şey güncel siyasal gelişmeler, rant ya da iktidar değil, onurlu bir barış amacıyla bu yapılmalıdır ki sonuç alıcı bir noktaya gelsin. Bu hususu kendisinin durduğu pozisyon itibariyle çok net altını çizdi. Çünkü kendisi, ‘Biz geçmişten ders çıkaracağız’ derken sadece yakın geçmişten bahsetmiyor. ‘24-26 yıllık bir Özal geçmişimiz var’ dedi. ‘Biz barış görüşmelerini, barış yapmaya, bir çözüme şu an değil, yıllardır hazırız’. Bunun altını çizdi.
SDG vurgusunun anlamı
“SDG ile ilgili husus çokça konuşuluyor. Suriye Demokratik Güçleri’nin özellikle şu an mevcut olan yöntem olarak kanton ya da federasyon ya da özerklik, ismi ne olursa olsun yerel demokrasi yönteminin mevcut yapılacak anayasada yer alması hususudur. ‘Bu noktada kesinlikle bir çözüm, uzlaşma olabileceği, demokrasi kültürünün de yerleşerek mevcut anayasada en az merkezi sistem kadar, yani biri Suriye’de merkezi sistem dayatıyor. Suriye bütünlüğü olacaksa dahi biz kendi yerel demokrasimizi dayatıyoruz. Bu noktada, merkezi hükümetin güvenceye alınacağı kadar yerel demokrasi yöntemimiz de güvenceye alınmalıdır. Bu yapıldığı zaman, çözüm ortaya çıktığı zaman, bu hususta belki Avrupa’da, Türkiye’de bulunan tüm yurttaşlar, vatandaşlar ülkelerine geri dönecektir.’
Bunu da çok net ifade etti. Yine orada Türkiye’nin hassasiyetleri hususu vardı. O noktada yine 2013’teki bildirgede ifade ettiği ‘Eşme ruhunu’ hatırlattı. ‘Öyle Türkiye topyekun saldırı yaparak, Afrin gibi, İdlib gibi yapamaz. Yapmaması lazım, kaybettirir, ama onun karşılığında, SDG’nin de çatışma kültüründen ziyade diplomasiyi, çözümü, demokratik müzakereyi biraz gündemine alıp tartışması lazım. Örneğin Süleyman Şah Türbesi’nin alınması. Nasıl bir şatafata, nasıl bir askeri törene vesile oldu. Ona hiç gerek yoktu. Demokratik müzakereyle çok rahat çözülebilir bir şeydi. Bizim Türkiye’nin hassasiyetlerine duyarlı olabilmemiz için Türkiye’nin de bir tehdit olarak orayı görmemesi gerekir’. Bu son yığınak yapıldığından da haberdar oldu. Bu husus çokça tartışılan bir husus oldu.”
‘Korkunç şeyler yaşandı’
Görüşmede, kendisiyle İmralı Heyeti’nin yaptığı son görüşmenin ardından çözüm sürecinin bitmesi, çatışmaların kentlere taşınması, belediyelere kayyum atanması, HDP milletvekillerinin tutuklanmasının gündeme gelip gelmediğine ilişkin Uysal, şunları dile getirdi: “Özerklik süreci, seçim süreci, sonrasında belediyelerde yaşanan kayyumlar, gözaltılar, milletvekilliklerinin düşürülmesi tek tek başlık olarak Sayın Öcalan’ın gündeminde yoktu. Mevcut son seçim de gündeminde yoktu. Ama demokratik müzakereyi anlatırken, ‘İmralı Duruşu’ ve süreci anlatırken şu cümleyi kullandı: ‘3-4 yıldır korkunç şeyler yaşandı, yaşıyorsunuz. Ama yine ayaklarınızda prangalarınızla geziyorsunuz. Bu prangalarınızdan kurtulmanız lazım. Herkesin kendi içerisinde bir demokratikleşmeyi sindirmesi ve anlaması lazım’. Bu 3-4 yıllık süreçten bahsetmiş oldu. Ancak ayrıntılı ve derinlikli olarak açmadı.”
‘Görüşmeyi grev sağladı’
Görüşme gerçekleştiği sırada, ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey’in Türkiye’ye gelmiş olması, SDG Komutanı Mazlum Kobani’nin, ABD’nin Türkiye ile SDG arasında arabuluculuk yaptığını açıklamasının Öcalan’la yapılan görüşmede Rojava’daki gelişmelerin mi yoksa açlık grevlerinin mi etkili olduğu şeklindeki tartışmalara dair de Uysal, şunları ifade etti: “Bu görüşme evet, Sayın Öcalan da ifade etti. Şu an bu metnin ortaya çıkmasında cezaevlerinde devam eden grevlerin etkisi vardır. Bu etki açıktı. Ve ‘Kendilerine selam ve teşekkürlerimi iletiyorum’ dedi. Ancak bu görüşme yapıldıktan sonraki süreçte ne görüşme tarihimiz, ne görüşmeden sonra metnin bize verilme tarihi ne de bundan sonraki süreci bizim planını organize etme gibi bir durumumuz söz konusu değil.”
‘Gönderdiği mektup verilmemiş’
Avukatları olarak gönderdikleri gazete ve dergilerin müvekkillerine ulaştığını ancak Yeni Yaşam gazetesinin kendisine verilmediğini ifade eden Uysal, şunları dile getirdi: “8 kanallı bir televizyonunun olduğunu ve izleyebildiğini söyledi. Bu kanalları bilmediğimizi belirterek, TRT ve hükümete yakın olan kanalların olduğunu tahmin edebiliyoruz. Hukuki durumu ve koşullarıyla ilgili bilgilendirme metinleri göndermiştik. Bu mektupların birçoğunun kendisine verilmediğini öğrendik. Yine kendisinin bize göndermiş olduğu bir mektubun bize verilmediği bilgisini aynı şekilde kendisine verdik. Bulunduğu koşullarda diğer üç müvekkilimizle haftalık spor ve sohbet aktivitelerinde görüşebildiklerini, kendilerinin iyi olduğunu, ailelerine ve kamuoyuna selamlarının olduğunu ifade etti. Kitap okuyabildiğini ama süreçten kaynaklı sınırlı olduğunu söyledi. Bilgiye kaynağı, televizyonu, okumuş olduğu gazeteler. Yeni Yaşam ve diğer gazeteler haricindeki gazeteler ve diğer üç tutsakla yapmış olduğu sohbetler dışında bilgi kaynağı söz konusu değil.”
‘Gündemde seçim yoktu’
Görüşmenin yapıldığı gün YSK’nin İstanbul kararını alması, AKP’nin Kürt oylarını almak için İmralı’yla uzlaştığı yönünde değerlendirmelere neden oldu. Uysal, bu konuda şunları dile getirdi: “Şunu ifade edelim ki Sayın Öcalan’ın İstanbul seçimiyle ilgili ya da mevcut seçimlerde kaybedilen, kazanılan yerlerle ilgili bir ifadesi, tespiti ve belirlemesi olmadı. Gündem olmadı. YSK’nin vereceği karar da gündeminde değildi. Öyle bir ifadesi de söz konusu değildi. Biz oradan çıktıktan sonra aslında kendisi ısrarla ‘bugün siz bunu alıp okuyacaksınız’ demiş olmasına rağmen, biz metni alamadığımız için beklemek durumunda kaldık. Elimizde öyle bir metin olmadan açıklama yapmamızın karşılığı ve gerçekliği de olmazdı. Yine o nedenle geç almamızdan kaynaklı, geç açıklamamızın, bizim açımızdan hesap kitabı söz konusu değil. Ancak devlet hesaplamış mıdır? Bu konuda net bir şey söyleyebilecek durumda değiliz.”
‘Devamı net değil’
Görüşmelerin devam edip etmeyeceğine dair “Bir görüşme gerçekleşti ama bizim bir daha görüşeceğimizin bir garantisi yok şu an” değerlendirmesinde bulunan Uysal, şöyle devam etti: “Sayın Öcalan ‘Gelip gelmeyeceğiniz belli değildir tabii ki’ dedi. Bir öngörü de söz konusu değil. Bu noktada çıkıp bir anlaşma olduğu, YSK’ye dönük bir planlama olduğu, İstanbul seçimine dönük yapılan bu hesap kitaplar, açıkçası tamamen bu açıklamayı boşa çıkarmaya, mevcut ‘İmralı Duruşu’ diye tarif ettiği çözüm iradesini sabote etmeye dönük ahlaki olmayan kimi yorumlarla bu noktaya getirdiler.”
‘Politik özneyim’
Görüşmenin yeni bir sürecin işareti olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği noktasında Uysal, şunları aktardı: “Yeni bir süreç olmadığı için yeni bir taslak oluştuğuna dair bir şeyler söylemek zor olacaktır. Ama Sayın Öcalan şunu çok net söyledi: ‘Ben -mevcut 2013-2015 sürecini kastederek yine ondan önceki 2010-2011 sürecini kastederek- hepsinden en derinlikli, en anladığımı düşündüğüm süreçtir. Bu noktada benim aklım ve kafamdakiler nettir. Ben bulunduğum pozisyon itibariyle muhatabım, politik bir özneyim, aracı değilim ve buradayım. Yıllardır böyledir’”.