Vites yükseltmenin yetmediği araba değiştirmeden bahsedildiği günlerin üzerinden 15 gün geçmeden vites küçültmeye gidildi. Merkez Bankası başkanlarını tek tek koltuğundan eden faiz artışına bu kez bizzat ekonomiden sorumlu Cumhurbaşkanı’nın onayıyla gidildi. Peki şimdi ne olacak? Onu da reform yapılacağı açıklamaları izledi. Tüm bunların yol açtığı rahatlama ya da avantajlı durumun ne kadar süreceği tam da bu reformlara kilitlenmiş durumda. Peki bunun gerçekleşme olasılığı? Bu konuda giderek artan ciddi bir güvensizlik durumu söz konusu. En somut örnek Abdülkadir Selvi’den geldi. Hürriyet yazar Selvi, 24 Kasım’daki köşesinde “İş dünyası artık konuşuyor, Erdoğan ile görüşmede ‘İş adamları yatırım yapmaktan korkuyor’ diyebiliyor” ifadelerini kullandı. Bu “diyebiliyorlar” ifadesine dikkat. “Mızrak çuvala sığmıyor” demektir. Yani reformlar konusunda hükümete toplumda bir baskı var. Ekonomi gazetecisi Erdal Sağlam, gerekli mali tedbirler ve reformlar yapılmaz ise yani Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözünü ettiği hukuk ve demokrasi alanında reformlar yapılmaz ise en geç önümüzdeki şubat ayından başlayarak durumun eski haline dönme riski bulunduğuna işaret ediyor.
Şubat ayında Joe Biden ekibinin Beyaz Saray’da oturması sonrası Türkiye ve yaptırımlarla ilgili alacağı tavır da gidişatı epey etkileyecek. Peki bu tavır hangi yönde olabilir? Onu da yeni hükümetin Dışişleri Bakanlığı’nı yapacak olan Antony Blinken’den alınabilir. Blinken, darbe girişimi sonrası dönemde Cumhuriyet gazetesine yapılan baskın ve 15 basın yayın kuruluşunun KHK ile kapatılmasına sert tepki göstermiş, “Kanıtlar şeffaf ve sağlam olmadığında tüm vatandaşlar yargı kurumlarına güveni kaybeder. Yargı ve düzenleyici kuruluşların bağımsızlığı zedelenirse yatırımcılar uzak durur” uyarısı yapmıştı.
Reformların geleceği var mı?
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak istifa etti. Dolar, euro düştü. Merkez Bankası (MB) Başkanı Murat Uysal görevden alındı. Aylardır ayak direnilen politika faizi artırıldı. Olan bitenin sorumluluğu da bu iki ismin üzerine yıkıldı. İşte örnekleri…
MB Başkan Yardımcısı Oğuzhan Özbaş, 23 Kasım’da Uluslararası Finans Enstitüsü (IIF) Zirvesi’nde yaptığı konuşmada bankanın önceki dönemdeki fonlamasının gereksiz derecede karmaşık olduğunu söylüyor. Reuters haber ajansının dört kaynağa dayandırdığı haberine göre ise Naci Ağbal, kendisiyle beraber başka üst düzey AKP’lilerin Erdoğan’a döviz rezervlerinin eridiğini, yılın başından beri yüzde 30 değer kaybettiğini aktarması sonrası MB Başkanlığına atanmış.
Yeni Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan ise, ekonominin adil ve şeffaf bir hukuk devletiyle büyüyebileceğini belirterek, “Önümüzdeki günlerde Adalet Bakanımızla birlikte sivil toplum kuruluşlarımızla, iş dünyamızla bir araya geleceğiz, Ve ne tür sorunlar yaşıyorlar, uygulamada ne tür sorunlarla karşı karşıya kalıyorlar bunları teker teker konuşacağız, tartışacağız, ortak bir akılla yapılması gereken düzenlemeleri yapacağız” dedi. Bu açıklamalara bakınca, gerekenler şimdiye kadar neden yapılmadı sorusu yanıt bekliyor. Yanıt, Bülent Arınç ile geldi. Arınç, AKP açısından deyim yerindeyse ‘bir çuval inciri berbat etti’. Arınç’ın bir televizyon kanalında HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın kitabını övmesi, Demirtaş ve Osman Kavala’nın cezaevinde tutulmalarına eleştirisel yaklaşımı AKP içinde bir linç kampanyasına dönüştü. Son vuruşu Erdoğan yaptı. AİHM’in serbest kalmasını istediği, kamuoyunda büyük beğeni toplayan bir siyasetçi olan Demirtaş’ı “terörist”, dava arkadaşı ve yardımcısı olarak seçtiği Arınç’ı da “ihanet etmekle” suçladı. Bu olay reformların başına birer kocaman soru işareti bırakırken, ilk somut tepki dolar ve eurodaki yükseliş ile geldi. Pandemi ekonomiyi… Hükümetin yönetim tarzı pandemi önlemlerinde de duvara tosluyor. Toplumdan gelen talepleri dikkate almayan bir yürüyüş sonucu daha önce pandemiye ilişkin dile getirilen ve abartılı bulunan rakamların bugün aşılmasına neden oldu. Ölü sayısı 100’ün üzerinden aşağı inmiyor. Öyle ki Türkiye’nin en büyük metropol kenti İstanbul’da alınan önlemlerin yetersizliği, dönemselliği hastalığın her sokağa ulaşmasına yol açtı. En son Ford Otosan’da bine yakın işçinin pandemiye yakalanması, deri sanayiinde çalışan işçilerde hastalığın yaygınlığı, birçok işyerinde hatta ilaç şirketlerinde bile kovide yakalanmanın artması… Pandemi almış başını gidiyor. Milyonlarca dolar borçla yapılan Şehir Hastaneleri yetmedi. Sağlık Bakanı, 12 bin sağlık çalışanının işe alınacağını söylüyor. Neden şimdiye kadar alınmadı? Tüm bunlar, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’nın en az 15 günlük sokağa çıkma yasağı talebini haklı ve zorunlu kılıyor. Ekonominin nabzının attığı İstanbul, bu gidişle hastalıktan duracak.