Havuz medyasında Kılıçdaroğlu ile HDP eşbaşkanlarının görüşmesini karalama çabaları öylesine zavallı ki, insanın gülüp geçeceği geliyor. Ama yine de gülüp geçmek yerine bu zavallılığı okurlarımıza göstermeliyiz.
Ben bu amaçla bir alay aptallık belgesi niteliğindeki saldırgan yazıları okudum. En sonunda aptallığın zirvesindeki yazıyı buldum. Murat Kelkitlioğlu adında birisi yazmış.
Akşener’i sıkıştırıyor. “Peki Kemal Bey HDP ile ne konuştu? Hangi konularda anlaşıldı ki, HDP seçimlerde aday çıkarmama ve Kılıçdaroğlu’nu destekleme kararı aldı?
Hiç mi merak etmiyorsunuz Meral Hanım?”
Ne müthiş soru değil mi?
Bu soru karşısında Akşener sizce ne yapmıştır?
Ben ne yaptığını anlatayım: Akşener bu soruyu okur okumaz “ne olur ne olmaz” diyerek, önündeki MİT raporuna bir kere daha göz atmıştır. HDP grubunun TBMM’deki salonunda görüşmeyi illegal olarak dinleyen ve kayda geçiren MİT’in raporundan söz ediyorum.
Bu sözlerimi “müthiş bir gazetecilik” sanmayın. Böyle bir rapor var mı, yok mu bilmem. Bildiğim şu: Bu görüşme her türlü dinlemeye karşı elektronik önlemlerin alındığı gizli bir “hücre evinde” değil, kapıya kulağınızı dayasanız ne konuşulduğunu dinleyebileceğiniz TBMM’nin bir salonunda yapıldı. İçeriye kalabalık bir grup girdiğine göre, her yere sızan “devletimizin”, bunların arasında da hiç değilse bir adet “kripto ajanı” mutlaka vardır. Eh, Akşener de eski bir İçişleri Bakanı olarak mutlaka içeride ne konuşulduğunu merak etmiştir ve bunu kimden öğreneceğini senden, benden çok daha iyi bilir.
Akşener sözünü ettiğim yazıyı okuduğunda mutlaka gülümsemiştir.
Şimdi siz de benim gibi bu zavallının Akşener’i korkutma çabalarına gülüp geçmez misiniz?
Bu köşebaz soruyor: “Kemal Bey, HDP’nin 11 maddelik tutum belgesinde yer alan “Özerlik” talebine “Evet” dedi mi?”
Hani Akşener hepten saf olsa, “Hakkaten ya evet dediyse” diye o anda masadan kalkardı. Kalkmadığına göre şöyle mırıldanmıştır: “Be aptal adam, Kılıçdaroğlu özerkliğe ‘evet’ deseydi Erdoğan dünyayı onun başına yıkmaz mıydı?” Ardından da mutabakat metninin 11 maddesi arasında “özerlik” diye bir kelimenin olmadığını da hatırlamış olmalıdır.
Şöyle meş’um bir soru daha var: “Kılıçdaroğlu terör örgütüne yönelik operasyonlar dursun talebine nasıl yaklaştı?”
Akşener bu yazıyı okuduğu sırada kafatasında beyin yerine karnabahar taşıyan adamın kafasına terliğini çıkarır fırlatırdı. PKK operasyonlarıyla ilgili Erdoğan’ın TBMM’ye getirdiği her “fezlekeye” birlikte oy verdiklerini unutacak değildi ya…
Her neyse…
Ben Rusların “aptalca soru olmaz, aptalca cevap olur” sözünü her zaman onaylamışımdır. Ama bu yazıyı okuduktan sonra şüpheye düştüm doğrusu.
Köşebazın yazısına geçelim. Bir de “saptaması” var: “HDP, sizin de adayınız olan Kemal Bey’i destekleyeceğini açıkladı… Yani bal gibi ittifak ortağı oldu…”
Nasıl oldu? Altılı Masa’nın bilmem kaç bin başlıklı “mutabakat” metnine Akşener gizli imza mı attı? Seçimlere Altılı Masa’nın listelerinden mi girecek? Her partinin Genel Başkanı Cumhurbaşkanı yardımcısı olacağına göre, HDP eşbaşkanları da mı yardımcılar arasında olacak?
Açık konuşalım: Kılıçdaroğlu HDP’nin adayı değil. Altılı Masa’nın adayı. HDP Saray İttifakı ile Millet İttifakı dışında “üçüncü yolun” ittifakında yer alıyor. Üçüncü Yol her iki ittifaka karşı milletvekilliği seçiminde kıran kırana mücadele edecek. Buna karşılık onun ilk hedefi tek adam rejiminin yıkılması. Demokratik Cumhuriyet’in kurulması değil, o yolun böylece açılması. Erdoğan ne yapıyor? Bu yolu kapamak için Müge Anlı’dan, İbrahim Tatlıses’ten, Hizbulkontra’dan medet umuyor. İstiskale uğramayı göze alarak Bakanlıktan kovduğu Mehmet Şimşek’in, babasının Milli Görüş gömleğini çöpe attığı Erbakan’ın peşine düşüyor. İşte HDP de bu “ne idiğü belirsiz cepheye” karşı oyları bölmemek için Cumhurbaşkanı adayı çıkarmıyor.
Çıkarsa ne olurdu?
Başta Erdoğan olmak üzere topu birden zil takıp oynardı.
Sizin ahmak olduğunuzu anladık da, siz HDP’yi de kendiniz gibi mi sandınız be mübarekler?
Bir iki satır da HDP ile Kılıçdaroğlu arasındaki görüşmede ortaya çıkan “uzlaşmayı” formüle etmek için yazalım: Kılıçdaroğlu ile HDP Kürt sorunu diye bir sorun olduğunda, ancak bunun TBMM’de çözüleceğinde mutabık. Ama “nasıl çözüleceğinde” ise en küçük bir yakınlaşma bile yok. Kılıçdaroğlu “Kandil’i yerle bir edecek”, HDP ise sorunu barışçı yoldan çözecek.
İkinci mutabakat ise, bu iki farklı programa sahip partiler arasındaki mücadelenin “yöntemi”yle ilgili. Kılıçdaroğlu şimdiki iktidarın yaptığı gibi HDP’yi kapatarak, eşbaşkanlarını, vekillerini, belediye başkanlarını, parti üyelerini hapse atarak, coplayarak, kurşunlayarak, işkence ederek değil, demokratik kurallara uyarak HDP’yle mücadele edecek. Bu da yeter de artar bile: Çünkü:
Kürt sorununun çözümünü, başında Kılıçdaroğlu’nun bulunacağı Altılı Masa iktidarından beklemek, ölüden gözyaşı.
Akşener bu yazıyı da okusaydı şöyle derdi: Çok doğru, ölsem de Kürt için gözümden tek damla yaş gelmez.
Kılıçdaroğlu ile HDP’nin görüşmesinden size ekmek çıkmaz. Çıksa çıksa halkın sırtındaki sopanın kırılma ihtimali çıkar.