Bir kez daha aynı acıyı hissetti, O’nu sevenler.
Musa amca, tüm Kürt halkının yüreğini dağladı, bir kez daha O’na özlemimiz, tekrar hatırlandı. Musa amca, farklı bir insandı. Duygularını, en üst seviyede yaşayan biatsız, düşündüğünü her an, oto kontrol uygulamadan söyleyen özgür ruhlu ve hep “genç” kalan bir insandı. Özellikle O’nun ile 2 yıl aynı binada oturmanın büyük bir şans olduğunu düşünüyorum.
Arkadaşlarımız ile birlikte, O’nun ile yaptığımız, saatlerce süren sohbetleri hiç unutmuyorum. Her akşam, sade votkası eşliğinde, geçmiş anılarını anlatırdı ve hepimiz “soluksuz” dinlerdik. “Toprağını” ve “kimliğini” her şeyin üstünde tutarak, mücadelesi nedeniyle, çocuklarından ve eşinden ayrı geçirdiği günlerini, üzülerek anlatırdı. Ancak bu yüzden, çocukları ve eşi O’nu anlayışla karşılıyorlardı. O, umarsız, fütursuz bir Kürt’tü. Kürtlük deyince, başka hiçbir şeyin önemi kalmazdı.
Yargılandığı günleri hatırlıyorum. Arkadaşımız Bahoz ile aylarca eve kapandılar. O anlattı, Bahoz yazdı. Musa amcanın birçok yazılan kitapları ve şiirleri var. Hepsi de içinde yaşadığı, “derin Kürtlük hali”ni yansıtıyor. Musa amca öldürülmeden bir hafta önce, evinin önüne birkaç araba ile silahlı sivil giyimli adamlar gelip, gözdağı vermişler. Bir hafta sonra Diyarbakır’a gidecekti. Birçok yakını ve bizler, “gitme” dedik. Çünkü O’na bir şey yapacaklarından korkuyorduk. Ama o durmadı gitti…
Ve 72 yaşında, bu olağanüstü adama, bu bilgeye kıydılar, katlettiler O’nu. Failleri, hala cezalandırılmadı. O’nu sözleri ile hatırlayalım isterim. Şöyle diyor Musa amca; “Benim doğudum kentlere, her gün kurşunlar yağardı, siz bilmezdiniz. Bu yüzden, ben terörist oldum, siz yurttaş.”
Hala öyle değil mi Musa amca?