Kürt konferansı’nın Avrupa Parlamentosu’ndaki konferansı ikinci gününde devam ediyor. Konferansta Türkiye’nin yayılmacı bir politika izlediği kaydedilirken, ‘Kürt sorununu bölgenin demokratikleşmesiyle çözebiliriz’ denildi
Belçika’nın başkenti Brüksel’de bulunan Avrupa Parlamentosu’nda (AP) 16’ncı Uluslararası Kürt Konferansı, ikinci gününde devam ediyor.
İkinci günde ilk söz Ekim ayında Türkiye destekli paramiliter güçlerin Til Temir ile Ayn İsa arasında aracıyla seyahat ederken katlettiği Kürt siyasetçi Hevrîn Xelef’in annesi Suad Mustafa’ya verildi. “Rojava halkından, direniş sahasından size selam getirdim” diyen Suad Mustafa, ‘düşman’ olarak işaret ettiği Erdoğan’ın bu devrimi hedef aldığını belirtti.
‘Hevrin Xelef’iz diye haykırın’
Kızı Hevrîn Xelef’in vahşi bir şekilde katledildiğini belirten Suad Mustafa, “Hevrîn Xelef’in sesi dünyanın, insanlığın sesi oldu. Kadın özgürlüğü için bir sembol oldu. Kadın özgürlüğü için bir değer oldu. Tüm dünya kadınlarına çağrımdır: El ele verin, tek bir sesle, Erdoğan ve Erdoğan’a destek verenlere ‘biz Hevrin Xelef’iz, sana karşı direneceğiz’ diye haykırın” ifadesini kullandı.
Siyasi destek talebi
Demokratik Suriye Meclisi Eşbaşkanı Majdoleen Hasan, bir devrimin ancak kadın devrimi olmasıyla ‘devrim’ sayılabileceğine dikkat çekerken, “Kadınların Rojava devriminin merkezinde yer aldığını görebiliriz” dedi. Hasan, sahada örnek çalışmalar yürütüldüğünü belirtirken, Avrupa Birliği’ne şu çağrıda bulundu: “Siyasi olarak bize destek olun, siyasi projemize destek çıkın.”
Almanya’dan Kongra Star temsilcisi Hatice Barakat, pek çok arkadaşının vize alamadıkları için konferansa gelemediklerine dikkat çekti. Kongra Star’ın kuruluşunu ve çalışmalarını anlatan Barakat, kadının devrimdeki rolüne vurgu yaparak, Rojava devriminin artık bir kadın devrimi olarak anıldığını söyledi.
Ortadoğu paneli
Konuşmalardan sonra ilk oturumu, Sosyalist ve Demokratlar İlerici İttifakı (S&D) grubundan İsveçli Evin İncir’in yönettiği panelde, Türkiye’nin Kuzey-Doğu Suriye’ye yönelik saldırıları kapsamında Ortadoğu’da yaşanan gelişmeler ele alındı.
İncir, Kuzey-Doğu Suriye’ye yönelik saldırıların sürdüğü bir dönemde konferansın önemli olduğunu söyledi. “Uluslararası camia Rojava konusunda tamamen sessizliğe bürünmüş durumda” diyen İncir, AB ve AB ülkelerine baskı uygulamak için bu tür konferansların önemli olduğunu kaydetti.
Aşamalı yayılma
Günün ilk konuşmasını ABD’deki Tennesse State Üniversitesi’nden Kirmanc Gundi, Türkiye’nin yayılmacı emellerine ilişkin konuştu. Gundi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’yi içe dönük olmaktan çıkarıp, dışa dönük hale getirmeyi başardığını ve yeni Osmanlı İmparatorluğu emeline kapıldığını söyledi. Gundi, “Eski Osmanlı topraklarını yeniden Türkiye’ye bağlamayı konuşmaya başladı” dedi. Bu sürecin üç aşamada gerçekleştiğini söyleyen Gundi, öncelikle yardımlarla nüfuzunu kullandığını belirtirken, yatırımların ikinci aşamayı, askeri müdahalelerin üçüncü aşamayı oluşturduğunu ifade etti. Libya ve Afganistan gibi ülkelere yardım adı altında yapılan sızmaya değinen Gundi, daha sonra yatırımlarla yeni ilişkiler kurulduğunu söylerken, bu şekilde Türk ekonomisine milyarlarca dolar akışı sağlandığına işaret etti.
Üsler kurdu
Gundi, “Türkiye ekonomisi güçlendikçe, Erdoğan daha da hırslandı. Körfez ülkelerinde askeri üsler açmaya başladı. Osmanlı’nın yıkılmasından sonra ilk defa Katar’da askeri üs açmayı başardı” diye konuştu. Daha sonra Katar ve Suudi Arabistan arasındaki gerilimi hatırlatan Gundi, Türkiye’nin 2017 yılında Sudan’da da en büyük askeri üssünü kurduğunu ve 99 yıllık bir sözleşme yapıldığını ifade etti. Gundi, “Ancak Sudan’da böyle bir gücü barındıramayacağını anladı, zira El Beşir geçen yıl devrildi, Ortadoğu ülkelerinin ne tepki vereceği çok hesap edilmemişti” ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin bu hedeflerini gerçekleştirmesinin çok zor olduğunun altını çizen Gundi, “Türkiye inatla dünyanın değiştiği gerçeğini göz ardı etti. Osmanlı İmparatorluğu’nun tarihte kaldığını kabul etmedi. Türkiye bir mozaik. Ancak Türkiye’nin ırkçı davranışları nedeniyle, Anayasa’nın ırkçı dile sahip olması nedeniyle hem içeride ve hem dışarıda birtakım çatışmalar yaşamaya devam etti” şeklinde konuştu.
‘Demokratikleşmeyle çözülür’
Danimarka’dan Kızıl-Yeşil İttifakı üyesi Soren Sondergaard, “Kürtler Gordion düğümü mü, yoksa her şeyi açacak anahtar mı?” sorusu etrafında değerlendirmelerde bulundu. Sondergaard, emperyalist güçlerin bölgede sorunun çözümünü istemediğini belirterek, “Çözüm ancak coğrafi yapının tümden değiştirilmesiyle çözülebilir” dedi. Kürt meselesinin çözümünün tüm bölgeye barış getireceğini kaydeden Sondergaard, “Kürt sorununu bölgenin demokratikleşmesiyle çözebiliriz” diye belirtti. Sondergaard, “Kürt hareketinin ilerici ilerlemesi korunmalı. Demokratik konfederalizm fikri desteklenmeli. Rojava’ya karşı başlatılan savaşın durması gerekir” dedi.
Kuzey-Doğu Suriye ziyaretini anlatırken Türkiye’nin saldırılarına, boşaltılan köy ve kentlere dikkat çeken Sondergaard, “Eğer Erdoğan bu kadar korkuyorsa, bir barış gücü talep edelim. Türkiye’nin çekilmesi gerekiyor. Bu hedef için Türkiye’ye birtakım yaptırımlar uygulamalıyız” önerisinde bulundu.
‘Direniş olmasa başka saldırılar olacaktı’
Avrupa Birleşik Solu/Kuzey Yeşil Solu (GUE/NGL) grubundan Fransalı Leila Chaibi, Türkiye’nin saldırılarını değerlendirdiği konuşmasında, Fransa’da çok önemli bir tepki ortaya çıktığını ifade ederek, ancak Fransa Cumhurbaşkanı’nın sadece sözlü tepki vermekle sınırlı kalmasını eleştirdi. Chaibi, Fransa’daki DAİŞ saldırılarını hatırlatarak, “Bu saldırıların Suriye’den planlandığını biliyoruz. Rojava Kürtlerin mücadelesi olmasaydı başka saldırılar olacaktı. Kürtler en büyük bedeli ödedi. Fransa ve AB olarak Kürtlere karşı birçok açıdan borçluyuz. Öncelikle demokratik bir borcumuz var. Kürtler karmaşık bir alanda barışçıl bir model hayata geçirdiler. Rojava tecrübesi, Avrupa’da da esin kaynağı oldu” diye konuştu.
İkincisinin, Kuzey-Doğu Suriye’nin cinsiyet özgürlükçü yaklaşımının olduğunu kaydeden Chaibi, diğer bir boyutunun da ekolojik olduğunun altını çizdi. Chaibi, Avrupa’da da otoriter hükümetler ve hakların gerilemesiyle saldırı altında olduğunu dile getirdi. Chaibi, “Kürt kadınlarının mücadelesinin evrensel olduğunu ifade ederken, “Bizim de görevimiz sizin mücadelenizi kendi mücadelemiz yapmaktır” diye ifade etti.
‘Kürtler gereken desteği almıyor’
Belçika’dan Kürt Gazeteci Ferda Çetin, şunları söyledi: “Kürtler layık oldukları ve almaları gereken desteği almıyor” diyerek, uluslararası toplumda pratik anlamda desteğin olmadığını söyledi. DAİŞ’in tehditlerini sürdürdüğünü söyleyen Çetin, “DAİŞ Ortadoğu’da sosyo-kültürel dinamikleri iyi bilen, İslam’ın yarattığı gelenekleri alışkanlıkları iyi bilen ve onları değerlendirebilen bir harekettir. DAİŞ ve El Kaide’nin Avrupa’nın desteklediği iktidar alanlarında gelişiyor.”
BRÜKSEL