Abdullah Öcalan üzerinde 24 yıldır sürdürülen ağırlaştırılmış tecrit ve mutlak iletişimsizliğe ilişkin Brüksel’de bulunan Avrupa Parlamentosu’nda basın toplantısı düzenlenecek
İmralı Adası’nda 24 yıldır ağırlaştırılmış tecrit altında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’dan 28 aydır hiçbir haber alınamamasına ilişkin Kurdistan, Türkiye ve dünyanın dört bir yanından girişim ve kampanyalar sürdürülüyor.
Bunlardan biri de yarın (26 Temmuz) Avrupa Parlamentosu’nda gerçekleştirilecek. Uluslararası alanda “Öcalan için Özgürlük Sendikal Kampanyası” adı altında faaliyet gösteren sendika temsilcileri, PKK Lideri üzerinde 24 yıldır sürdürülen ağırlaştırılmış tecrit ve mutlak iletişimsizliğe ilişkin Brüksel’de bulunan Avrupa Parlamentosu’nda (AP) yarın basın toplantısı düzenleyecek.
Basın toplantısının katılımcılarından ve düzenleyicilerinden biri olan, tecrit heyetinde yer alan uluslararası avukat Michela Arricale, alacakları basın toplantısının gerekçesini detaylandırarak CPT’nin suç ortaklığını değerlendirdi.
Tecrit dalga dalga yayılıyor
28 aydır tek bir haber alınamayan PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin hukuk dışı olduğunu tekrarlamaktan bıkmayacağını söyleyen Arricale,, bütün bunların artık işkence kavramının da ötesine geçtiğini belirtti. “Öcalan için Özgürlük Sendikal Kampanyası”nda faaliyet gösteren uluslararası sendika temsilcileriyle birlikte 26 Temmuz’da Avrupa Parlamentosu’nda tecride ilişkin yapacakları acil basın toplantısına ilişkin bilgi veren Arricale, başta CPT’ye güvendiklerini ama güvenin boşa çıktığını dile getirdi. Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi’nin ziyarete ilişkin bir kamu raporu yayınlayacağına güvendiklerini, fakat CPT bile bunun yerine konu Öcalan’ın durumu hakkında konuşmaya geldiğinde ulusal ve uluslararası tüm kurumların mustarip olduğu tuhaf bir sendrom olan ‘sessizlik hastalığı’na kapıldığını söyledi.
Sessizlik hastalığı
Uluslararası kurumların sessizliğini “hastalık” olarak nitelendirdiğinin altını çizen Arricale,, PKK Lideri ile ilgili her türlü bilginin kara deliğin içine çekildiğini belirtti. Sessizliğe tepki gösteren Arricale, “Bu kadar açık bir şekilde ihlal eden bir gerçekliği karartmak, örtbas etmek, toplumsal hafızadan silmek için kullanılıyor. Aslında hakikatin gerçek yüzünü görmemizi sağlayan çelişkilerden biri de bu: İnsan haklarını pek umursamıyorlar, daha doğrusu bu hakların evrenselliğini pek umursamıyorlar. Onları jeopolitik çıkarların sunağında feda etmeye hazırlar. Kürt halkının hakları, kurumların beyan ettiği gibi hiçe sayılıyor, kurumlar boyun eğmek zorunda çünkü bu konuda ‘Erdoğan’la yüzleşecek gücümüz yok’ diyorlar, çünkü Türkiye stratejik bir müttefik olarak NATO ve Avrupa Birliği’ne hizmet ediyor” diye konuştu
Tecrit ile Kürt halkına işkence ediliyor
Tecrit ile Kürt halkına işkence edildiğini dile getiren Arricale,, bunun toplu bir ‘ceza’ olarak işletildiğini belirtti. Arricale,, “Sayın Öcalan’a, Kürt halkının lideri olarak işkence ediliyor. Bu hem kişisel hem de toplu bir ceza. Kurbanı olduğu incommunicado (mutlak iletişimsizlik), o ve tüm Kürt halkının mücadelesini tecrit etme ve yok etme girişimini temsil ediyor. Nasıl suya atılan bir taştan eş merkezli dalgalar yayılıyorsa, Sayın Öcalan’a yapılan zulümden de baskı ve şiddet eş merkezli çemberler halinde tüm Kürt halkına ve savunmasını üstlenenlere yayıldı. Sadece tüm avukatları, müvekkillerinden birinin savunma hakkını garanti altına aldıkları için terörizm suçlamasıyla yargılanıp hapse atılmakla kalmadı, aynı zamanda Kürt bayrağı dalgalandırmaya çalışanlar ya da tecridine son verilmesini ve serbest bırakılmasını talep edenler bile ‘terör’ suçlamasıyla yargılanıyor. Burada, İtalya’da, Öcalan bayrağı sallayarak bir öğrenci gösterisine katıldığı için terör suçlamasıyla iade edilmekle karşı karşıya kalan bir Kürt çocuğa şahsen yardım ettiğimi hatırlıyorum” sözlerini kullandı.
CPT 10’uncu maddeyi işletebilir
CPT’nin İmralı ziyaret raporunu açıklamamasının, tarihte hiç görülmemiş olduğunu söyleyen Arricale,, şu an Türkiye dışında bilgi sahibi olan tek kurumun CPT olduğunun altını çizdi. CPT, Türkiye’nin vetosu nedeniyle raporu yayınlayamayacağını iddia ederek, sözleşme hükümlerine işaret ederek kendini korumaya aldığını söyleyen Arricale, “CPT’nin vetoyu geçersiz kılmasına ve önemli bilgileri yayınlamasına izin veren 10. Madde var. Bunu zaten daha önce yaptılar ve bu durumda neden 10’uncu maddeyi işletmemekte ve raporu açıklamamakta ısrar ettiklerini anlamak çok zor” diye belirtti.
Kürt sorununun çözümü için her şeyden önce, Abdullah Öcalan’ın tecridi durdurulması ve en temel olan insan hakları iade edilmesi gerektiğinin altını çizen Arricale,. “Bundan sonra bir çözüm süreci başlatılabilir. Ancak şu anda Tayyip Erdoğan, özellikle uluslararası toplumdan gelmeyen baskının tamamen yokluğundan fırsat biliyor ve bu yönde herhangi bir adım atmaya kararlı görünmüyor” dedi
Haber: Melek Avcı/JinNews