AP, Türkiye ile AB arasında pratikte donmuş olan katılım müzakerelerinin resmen askıya alınması çağrısında bulunacak. Bugün açıklanan taslak Türkiye raporunda ise 15 Temmuz darbe girişimi sonrası başlayan gözaltılardan tutuklamalara, basının durumundan ihraçlara ve Kürt sorununa dek birçok baskıcı uygulamaya dönük eleştiri ve öneriler öne çıkıyor.
Avrupa Parlamentosu (AP) Türkiye-Avrupa Birliği (AB) ilişkilerinde dönüm noktası olabilecek bir karara imza atmaya hazırlanıyor.
DW Türkçe’den Kayhan Karaca’nın haberine göre AP Türkiye Raportörü Kati Piri tarafından kaleme alınan ve bugün Strasbourg’da açıklanan taslak Türkiye raporunda, “Kopenhag kriterlerini yerine getirmekten çıktığı” gerekçesiyle, Ankara ile katılım müzakerelerinin resmen askıya alınması istendi.
Katılım müzakerelerinin askıya alınması için Avrupa Komisyonu’nun bu konuda tavsiyede bulunması ve bu tavsiyenin AB üyesi devletlerin liderleri tarafından (AB Konseyi) onaylanması gerekiyor.
AP uyarmıştı
AP, geçen yıl kabul ettiği Türkiye raporunda, son anayasa değişikliğinin mevcut haliyle yürürlüğe girmesi halinde Türkiye ile AB arasındaki katılım müzakerelerinin resmen askıya alınmasını isteyeceği uyarısında bulunmuştu.
AP, kısaca Venedik Komisyonu olarak bilinen “Avrupa Hukuk Yoluyla Demokrasi Komisyonu”nun anayasa değişikliği konusundaki görüş raporunu temel alarak, yürürlükteki başkanlık rejiminin “kuvvetler ayrılığı ilkesiyle bağdaşmadığını”, bunun da “Kopenhag siyasi kriterlerine aykırı olduğunu” savunuyor.
Taslak raporda neler var?
Söz konusu taslak raporda 15 Temmuz darbe girişimi sonrası yaşananlar ön plana çıkıyor. DW Türkçe’nin haberine göre bunlar özetle şöyle:
- Yaklaşık 150 bin kişinin gözaltına alındığı, 78 bin kişinin terörizm suçlamasıyla tutuklandığı, 50 bin kişinin hapiste olduğu ve aralarında öğretmen, doktor, akademisyen, yargıç ve savcıların da bulunduğu 152 bin kamu çalışanının işten çıkarıldığı not ediliyor.
- OHAL Komisyonu’na 125 bin kişinin başvurduğu ve 89 binin hâlâ karar beklediği belirtiliyor. OHAL Komisyonu’nun “bağımsız olmadığı” görüşü savunuluyor.
- Türkiye’de medya ve ifade özgürlüğü olmadığı mesajı veriliyor.
- Sivil toplum ve temel hak ve özgürlüklerin alanının daraldığına vurgu yapılıyor.
- Osman Kavala’nın “keyfi biçimde gözaltında tutulması” kınanıyor.
- PKK’nin AB terör örgütleri listesinde olduğu belirtiliyor ancak Güneydoğu’daki durumun “endişe verici” olduğu not ediliyor.
- “Kürt sorununa barışçıl çözüme götürecek saygın bir siyasi sürecin ivedi olarak başlatılması” çağrısında bulunuluyor.
- OHAL sürecinin TBMM’nin temel demokratik rolünü oynamasını engellediği belirtiliyor.
- CHP ve HDP milletvekillerinin tutuklanmış olmasın “kaygı verici” olarak tanımlanıyor.
- HDP eski eş genel başkanı Selahattin Demirtaş’ın devam eden tutukluluğu kınanıyor ve AİHM’den Demirtaş davasında en kısa sürede karar vermesi isteniyor.
Gelinen noktadan AB de sorumlu
Ancak taslak rapor tüm bu eleştiri, kaygı ve çağrılara rağmen Türkiye ile köprülerin tamamen atılmasına karşı çıkıyor.
Türkiye ile müzakerelerde gelinen noktanın sorumluları arasında AB devletlerinin de olduğu itiraf ediliyor.
AB Konseyi’nin Ankara ile müzakerelerde 23 (Yargı ve Temel Haklar) ve 24’üncü (Adalet, Özgürlük ve Güvenlik) başlıklarını bloke ederek Türkiye’nin reform sürecinde ilerlemesine engel olunduğu mesajı veriliyor.
Ocak ya da Şubat ayında AP’de oylanacak
Taslak rapor AP Dışişleri Komisyonu’nda onaylandıktan sonra Ocak veya Şubat ayında AP genel kurulunda nihai oylamaya sunulacak.
Taslak raporun katılım müzakerelerinin resmen askıya alınmasıyla ilgili bölümünün değişmesi beklenmiyor.
Kabul edilecek rapor, AP’nin 2014-2019 yasama döneminin son Türkiye raporu olması bakımından da önem taşıyor.
HABER MERKEZİ