Geçtiğimiz hafta sonunun en önemli küresel olayı Avrupa Parlamentosu (AP) seçimleriydi. Sonuçları, bir cümleyle, “kime niyet, kime kısmet” diye özetleyebiliriz.
Son beş yılda gemi azıya alan Avrupa’nın yeni faşist partileri ve yabancı düşmanları, yarattıkları tedhiş havasının orta sınıfların ve işsiz işçilerin yüzlerini kendilerine çevirmesini sağlayacağını umuyorlardı. “Uzmanlar”ın da şişirdiği bu kâbus senaryosu doğrulanmadı. Aslan payı “Yeşiller” ve “Liberaller”in oldu. İklim için ayağa kalkan milyonlarca okul çocuğunun iklim krizine karşı aylardır kıtayı kuşatan cıvıltısı Avrupa gündemini değiştirdi, kart faşistlerin halkları, “milli” sınırlara kapanmaya çağıran yaygarasını bastırdı.
1979’dan beri AP seçimlerine katılım sürekli düşüşteydi. 1994’ten bu yana ilk kez yüzde 50’nin üzerine çıktı. Halkları sandık başına götüren, başlıbaşına “Avrupa aşkı” olmayabilirdi ama her ülkede başa güreşen faşist partilerin istisnasız “Avrupacılık karşıtı” olması, Avrupa seçimlerini iç mücadelelerin sahnesi kıldı. Almanya, Fransa, İtalya ve İngiltere ile komşu Yunanistan ve Hollanda’da AP seçimleri sağa ve neo-faşist güçlere bir sıçrama tahtası sundu. Avrupa çapındaki “yerli”, “milli” ve hatta “dini” reaksiyonerliğe meydan okumak üzere antifaşistler de aynı sıçrama tahtasına yüklenince AP “milli” sebeplerle kıymete bindi, kısmeti açıldı.
2019 AP seçimleri “Merkez Sağ” ve “Merkez Sol”un AP’deki muvazaalı hâkimiyetinin son bulması anlamında da tarihseldi. 96 vekil gönderen Almanya’da Hıristiyan Demokratlar (CDU) ve Sosyal Demokratların (SPD) uğradığı yenilgiler ile Yeşillerin zaferi, AP’deki güç dengelerini değiştirdi. AP’deki Merkez Sağ blok EPP ile Merkez Sol blokun (S&D) oy toplamı çoğunluk için gereken 376’nın altına düştü. Yeşiller de Almanyadan gelen vekillerle AP’nin dördüncü gücü oldular.
Bu sonuçlar, iddialı tahlillerin aksine merkezi “çökertmiş” olmadı; EPP 177, S&D 149 vekil ile hala en büyük gruplar ama Genel Kurul’un çoğul bir karakter kazandığı da açık. Bu yeni aritmetik Avrupa Solu, Yeşiller, Merkez Sol ve Liberaller’in, bağımsızları da yanlarına alarak 376 oyu -en azından belli konularda- bir araya getirmesine imkan veriyor.
Kısmet faslı buraya kadar. Bütçesi, ordusu ve mahkemesi olmayan, etkisi Avrupa Komisyonu’na tavsiyeyle sınırlı AP, büyük ülkelerdeki gelişmeleri tek başına belirlemeye yetecek bir politik nüfuza sahip değil. Yeni aritmetiğin anlamını koruyup korumayacağı da önümüzdeki Britanya, Almanya, Fransa, Avusturya ve Yunanistan seçimlerinin ardından belli olacak. Dahası, ultra sağcı ve neofaşist partilerin “korkulduğu kadar” ileri gitmemiş olmaları, yenildikleri ve tehlike olmaktan çıktıkları anlamına gelmiyor. Üstelik, Polonya ve Macaristan’da hüküm süren, Erdoğan rejiminden farksız otokrasiler Avrupa’nın Doğusunu Batısından her gün daha fazla uzaklaştırıyor. Bu yarık, ABD, Rusya ve Çin’in de Avrupa siyasetine müdahil olmasına imkan veren karmaşık gelişmeleri ima ediyor.
Yeni güç dengesinin Türkiye’deki faşist kurumsallaşma açısından hiçbir vaat ima etmediğini Dışişleri Bakanlığı’nın AP seçimlerini yorumsuz geçmesine bakarak da görmek mümkün. Buna mukabil, yeni AP bileşiminde haklar ve özgürlükler gündemlerinde merkezi bir yer tutan sol ve demokratik güçlerin artan etkisi Türkiye ve Kürdistan’ın toplumsal ve demokratik muhalefet güçleri için güzel haber. Üstelik, on yıllardır işgale karşı Kıbrıs’ın birliğini savunan Kuzeyli Niyazi Kızılyürek’in Güney’de AKEL listesinden AP’ye girmiş olması daha güzel haber. Komşuda pişer bize de düşer!
Türkiye ve Kürdistan’da demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü mücadelesini pekiştirmeye daha elverişli, faşist ve sömürgeci güçlerin sırtının ise artık kolayca sıvazlanamayacağı Avrupa Parlamentosu’ndaki yeni güç dengesi halk diplomasisi için yeni kulvarlar açıyor.
Avrupalı çocukların cıvıltısına eşlik ettikçe bu diplomasinin, Avrupa halklarının kulaklarını halklarımızın özgürlük çağrısına daha çok açmasını sağlayacağından emin olabiliriz.