Zeliha’nın gözü anlamına gelen Ayn Zeliha, önce zelha sonra da Anzele olarak halk diline yerleşmiştir. Hz. İbrahim’in Nemrut tarafından ateşe atılarak yakılmasına çok üzülen Zeliha’nın gözyaşlarıyla oluşan bir göl olarak yer bulur
Sur, Surluların “Yelkeni gökyüzüne asılı gemisidir.’’ Ve o gemiye bindirilip bilinmeze göçertildiler.Kapitalizm, bir toplumu yok etmek için göçertme politikasını sıkça uygulamaktadır. Bu göçertmeyi çoğunca savaşlar yoluyla yapar. Böylece oluşmuş toplumsallığın dilini, tarihini ve kültürünü de yok eder. Kendisi için meta olabilecek bir noktaya taşır. Bu yöntem, sermayece iktidar eliyle Sur’da yapılmış ve dünyadaki kentsiz kentleşme alanlarından biri olmuştur.
Kentli kültür binlerce yılda kentsel yaşam içinde var olmuştur. Kültür, kendini var eden kent yıkılınca kentsiz kalsa da, Sur kentinin kültürel kodları oluşmuştur. Kentsiz-kültür olarak toplumlar tarihine geçmiş ve toplumsal hafıza da yerini almıştır. Bu kültürel kodların birkaçına bakalım.
Sur kenti Karacadağ’ın eteklerinin Dicle nehriyle buluştuğu alanda kurulmuştur. Karacadağ’ın on binlerce yıl önce püskürttüğü lavlar bazalt taşına dönüşmüş ve bu taşlarla binlerce yıl ayakta kalacak Sur kentinde ve Surların yapımında kullanılmıştır. İnsanların sağlıklı ve güvenli olarak ev sahipliği yapmasına sebep olmuştur.
Kış zemherisinin kaynağı olan Karacadağ’ın tepesindeki karlar, İlkbaharla birlikte eriyerek Gözeli su havzasındaki akiferleri beslemektedir. Kente gelen gözeli su havzasındaki kaynağın adı da Hamravat suyudur. Kentin içilebilir nitelikte ve lezzette suyunu sağlayan gözeli su havzası güncelliğini korumaktadır.
Gözeliden kanallar ile gelen su Anzele’de kente yayılır, yüzeyle buluşur. Biri kentin su ihtiyacını karşılayarak Fiskaya şelalesi olarak bilinen yerden drene olup Dicle nehrine karışmaktaydı. Biri kentin mezbahasına giderdi, bir diğeri de tabakhaneden geçer oradan Hewsel Bahçeleri’ne inerdi. Hewsel Bahçeleri’ni sulamadan önce ki hâlâ izlerine rastladığımız su değirmenlerinin çalışmasına neden olurdu. Anzele bulunduğu mahallenin adı olmuş civarda da göldeki balıklardan dolayı balıklı olarak da bilinmiştir.
Zeliha’nın gözü anlamına gelen Ayn Zeliha, önce zelha sonra da Anzele olarak halk diline yerleşmiştir. Hz. İbrahim’in Nemrut tarafından ateşe atılarak yakılmasına çok üzülen Zeliha’nın gözyaşlarıyla oluşan bir göl olarak yer bulur. Urfa’daki balıklı gölün hikâyesi ile çok örtüşür ve göllerindeki balık türlerin benzerliği de bunu destekler niteliktedir. Anzele tarihi ile ilgili bir diğer söylemde Ayn-zelal ismidir, berrak bir göze olduğu için bu isimle anıldığına dair verilerde bulunmaktadır.
Tüm mitolojik hikâyelerde olduğu gibi Anzele’de yetişen bu balıklara da kutsallık atfedilmiştir. Rivayet odur ki bu balıklardan yiyenler delirirlermiş. Bu nedenle bu balıklar, çok uzun yıllar toplumsal bir koruma kalkanına sahip olmuşlardır.
Tabakhaneye giden su, tabakhaneden itibaren haram su adıyla anılır ve bu güne gelir. Nedeni ise şafilerde köpeğin dışkısının haram olmasıdır. Taze köpek dışkısı en iyi deri temizlik malzemesidir. O dönemde deri temizlemekte kullanılan köpek dışkısı, temizlik işleminden sonra Hewsel Bahçeleri’ne akan suya karışır ve adı Haram Su olur. Tazeliğini koruması için de çok hızlıca tabakhaneye yetiştirilmesi gerekir. O nedenle biri hızlı yürüdüğünde ya da bir şey için koşuşturduğunda’ tabakhaneye b*k mu yetiştiriyorsun’ deyimi kullanılır.
Kutsal sayılan şifalı su kaynağı Anzele suyu, tabakhaneden şafilerce kirlense de kutsallığını kaybetmezdi. Böylece haram sudan atlayarak kötülüklerden kurtulabileceğine olan bir inanç gelişmiştir. Herkesçe bilinen “Haram sudan Atladım” türküsü de böylece yakılır.
Yüzlerce yıl Amed’in yaşam kaynağı olan Anzele’nin suları mültecileştirilen Surlularla aynı kaderi paylaşıyor ve kimsesizliğine akıyor. Hz. İbrahim’e ağlayan Zeliha şimdi de; çamaşır yıkayan kadınlar ile kara gözlü çocukların cıvıl cıvıl seslerine ağlamaktadır.
Tabakhaneye b*k yetiştirme hızında Sur’u yerle bir eden zihniyet ile karşı karşıyayız. Bugün sermaye için insansızlaştırılan ve bir avuç zengine peşkeş çekilen Sur kenti yaşam alanı olmaktan çıkıp turizme hizmet eder bir hal aldı.
Acaba Surlular haram sudan atlasalar, yaşam alanlarını ellerinden alan gözü dönmüş, toplumsal vicdan ve ahlaktan yoksun sermaye eteklerinden dökülür mü?