Musa Anter Davası’nda zaman aşımı riskine ilişkin yapılan açıklamada konuşan Av. Esra Kılıç, sorumluların tespit edilmesini sağlayacak etkili bir soruşturmanın olmadığını belirtirken, gazeteci Hüseyin Aykol, baskılara karşı mücadele vurgusu yaptı
İnsan Hakları Derneği (İHD), Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) ve Hafıza Merkezi temsilcileri, 20 Eylül 1992’de Diyarbakır’da öldürülen Kürt yazar ve gazeteci Musa Anter’in zaman aşımına girecek dosyasına ilişkin İHD Ankara Şubesi’nde basın toplantısı düzenledi.
Toplantıya Anter’in oğlu Dicle Anter ve gazeteci Hüseyin Aykol’un yanı sıra siyasi parti ile sivil toplum kuruluşlarının yöneticileri katıldı.
Tükdoğan: Adalet mücadelemiz sürecek
Toplantıda konuşan İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, davadaki zaman aşımını tanımadıklarını ifade ederek, “Bizler hakikati ve adaleti aramaya devam edeceğiz. Adalet mücadelemiz sürecek” dedi.
Dicle Anter: Zaman aşımı insanlık suçudur
Dicle Anter de davada etkin bir soruşturma süreci yürütülmediğine dikkati çekti. Davanın başından beri ifadesi alınmayan Abdülkadir Aygan’ın İsveç’te olduğunu ifade eden Anter, şimdiye kadar alınacak bir ifadenin davanın seyrini çok değiştirebileceğine değindi. Son olarak zaman aşımının bu davada söz konusu olamayacağını söyleyen Anter, sözlerini “Bu tür davalarda zaman aşımı insanlık suçudur” vurgusuyla bitirdi.
AİHM kararları
Hafıza Merkezi’nden Faili Belli İzlem Gözlemcisi avukat Esra Kılıç, Anter’in katledilmesinin ardından 2000 yılına gelene kadar sorumluların tespit edilmesini sağlayacak etkili bir soruşturmanın olmadığını hatırlattı. Anter ailesinin 22 Şubat 2000’de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvuruda bulunduğunu anımsatan Kılıç, “AİHM, 2007 yılında yaşam hakkının hem maddi hem de usul açısından ihlal edildiğine karar verdi. AİHM kararında olayın ardından ortaya çıkan ve Anter’in öldürülmesiyle doğrudan ilgisi olan, TBMM’nin 1998 tarihli Susurluk Raporu gibi bazı önemli delillerin yetkililer tarafından kullanılmadığını tespit etti” dedi.
Aygan’ın itirafları
AİHM kararından yıllar sonra, eski JİTEM tetikçisi Abdulkadir Aygan’ın itiraflarının, katliamdan 17 yıl sonra soruşturmanın yeniden açılmasını sağladığına dikkati çeken Kılıç, “Abdulkadir Aygan (Aziz Turan) bir hatıratında Anter cinayetinin JİTEM’in önde gelen kadrosu tarafından planlandığını itiraf etti. Bunun üzerine PKK itirafçıları Cemil Işık, Ali Ozansoy, Abdülkadir Aygan, Hamit Yıldırım ve Yeşil kod adıyla tanınan Mahmut Yıldırım hakkında tutuklama kararı verildi ve Hamit Yıldırım 29 Haziran 2012’de 20 yıllık zamanaşımı süresinin dolmasına çok kısa bir süre kala tutuklandı ve zamanaşımı sorunu 10 yıl daha ertelenmiş oldu” diye belirtti.
Dava 21 yıl sonra açıldı
Anter’in katledilmesinden 21 yıl sonra Hamit Yıldırım, “Yeşil” kod adlı Mahmut Yıldırım, Abdülkadir Aygan ve emekli Albay Savaş Gevrekçi hakkında “kasten insan öldürmek ve halkı silahlı isyana teşvik etmek” suçlarından yargılanmak üzere dava açıldığını ifade eden Kılıç, “Dava açıldıktan bir süre sonra 2015 yılında Ankara’ya nakledildi. Musa Anter Davası, 90’lı yıllarda Kürt illerinde JİTEM mensupları tarafından işlenen zorla kaybetme ve hukuk dışı infazlarla ilgili yürüyen ve JİTEM Ana Davası olarak anılan davayla; 2019 yılında ise Mahmut Yıldırım tarafından işkence edilerek öldürülen Ayten Öztürk Davası ile birleştirildi” diye konuştu.
Sanık Aygan’ın itiraflarının soruşturmanın yeniden açılmasını sağladığını kaydeden Kılıç, ancak bugüne kadar kovuşturma aşamasında bu itirafların kamu otoriteleri tarafından hakikati ortaya çıkarmak ve cezalandırmak üzere değerlendirilmediğini vurguladı. Kılıç, “Davaların birleştirilmesi; yargı makamlarının kovuşturmanın esasını, ağır insan hakları ihlallerini mümkün kılan örtülü ve sistematik yapıyı ortaya çıkaracak ya da hesap verebilirliği sağlayacak şekilde genişletmelerini sağlayamadı. Dolayısıyla Musa Anter cinayetinin faillerinin ortaya çıkarılması, yargılama makamlarının öncelikleri arasında yer almadı” sözlerine yer verdi.
Kılıç, Anter davasında Eylül itibariyle 30 yıllık zamanaşımı süresinin dolmasıyla Musa Anter’in öldürülmesine ilişkin sanıklara yöneltilen suçlamaların düşmesinin ön görüldüğünün altını çizdi.
Cezasızlık politikası
Kılıç devamında şunları söyledi: “Bu davanın da belirtilen şekilde sonuçlanması Türkiye’de kolluk kuvvetleri tarafından işlenen suçların cezasız kalması geleneğini devam ettirmesi anlamına geliyor. Cezasız bırakılan her suç bir yenisini çağırırken, 1990’lı yıllardaki ağır insan hakları ihlalleri ile yüzleşmedikçe ve katliamların faillerini yargı önüne çıkarıp adil bir şekilde yargılamadıkça, aslında faili belli olan faili meçhul kalmaya devam edecek. Aynı akıbetin Musa Anter cinayeti bakımından da gerçekleşmemesi için yargı makamlarını davada etkili soruşturma yürütmeye ve hakikati ortaya çıkarma yükümlülüğünü yerine getirmeye davet ediyoruz. Böylesi bir resmi aklama süreci karşısında bizler sorumluların cezalandırılmasını, mağdur zararlarının giderilmesini ve hakikatin ortaya çıkarılmasını hep beraber ısrarlı olarak talep ediyoruz.”
Aykol: Musa Anter özgür basın geleneğinde bir simge
Sonrasında konuşan gazeteci Hüseyin Aykol ise Musa Anter’in özgür basın geleneğinde bir simge olduğuna dikkati çekerek, gazeteciler olarak bu davanın takipçisi olmaya devam edeceklerini aktardı. Aykol, Diyarbakır’da 16 gazetecinin tutuklanmasını hatırlatarak, Anter’den bu yana özgür basın üzerindeki baskıların sürdüğünü ifade etti ve buna karşın mücadele edilmesi gerektiğine vurgu yaptı.
Toplantı siyasi parti temsilcileri ve avukatların davaya ilişkin konuşmalarıyla son buldu.
Kaynak: MA