Suruç Katliamı’ın üzerinden 7 yıl geçti, iktidar hesap vermedi. Annesini yitiren Yasemin Boyraz: ‘Annemi 33 yaşındayken kaybettim. Bundan dolayı kendimi hep 33 yaşında hissediyorum. Mutlaka bir gün adalet gelecek. Çünkü doğmamış çocuğuma sözüm var’
Kuzey ve Doğu Suriye kenti Kobanê’ye oyuncak ve insani yardım götürmek için 20 Temmuz 2015’te Urfa’nın Suruç ilçesine gelenler, burada IŞİD’in bombalı saldırısına uğradı. Katliamda 33 kişi yaşamını yitirdi, 100’den fazla kişi yaralandı. Yaşamını yitirenler tarihe “Düş Yolcuları” olarak geçerken, katliama dair açılan davada sadece tek tutuklu sanık Yakup Şahin’e 34 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildi. Faillerin bulunmaması nedeniyle mahkemeye tepki gösteren 9 kişi hakkında ise, “tehdit ve hakaret” iddiasıyla soruşturma açıldı.
Katliamda yaşamını yitirenlerin ailelerinin yer aldığı Suruç Aileleri İnisiyatifi, faillerin yargılanması için 83 aydır İstanbul Kadıköy’de bulunan Halitağa Caddesi’nde Adalet Nöbeti tutuyor. Aileler, katliamın yıl dönümü olan 20 Temmuz’da bir kez daha Kadıköy’de olacak ve adalet talep edecek. Aynı gün Gençlik Örgütleri de Kadıköy’de bulunan Süreyya Operası önünde eylem yapacak. Aileler, sonrasında katledilenleri mezarları başında anacak.
‘Eve bir ölüm girdiğinde herkes ölüyor’
Suruç’ta katledilen Nazegül Bahar Boyraz’ın kızı Yasemin Boyraz, yıl dönümü yaklaşan katliam sürecinde yaşananları ve bu süreçte yürüttükleri mücadeleyi anlattı.
Acısının ilk gün gibi taze olduğunu belirten Boyraz, “Bir eve bir ölüm girdiğinden onunla birlikte herkes ölüyor. Ben annemi 33 yaşındayken kaybettim. Bundan dolayı kendimi hep 33 yaşında hissediyorum” diye belirtti.
Boyraz, annesinin Suruç’a neden gittiğini, “DAİŞ’lilerin elinden kurtulduktan sonra üzerindeki çarşafı çıkaran Êzidî kadın fotoğrafından çok etkilenmişti. O kadının üzerindeki beyaz ve çiçekli elbiseyi bir gün bana göstererek, ‘Bu kadınların yanında olmak lazım’ demişti. Çünkü çok etkilenmişti” sözleriyle anlattı.
Annesiyle birlikte Suruç’a gitmek için plan yaptığını, ancak rahatsızlığından kaynaklı planın bozulduğunu aktaran Boyraz, annesinin yola koyulduğu andan itibaren bir şeylerin ters gideceği endişesine kapıldığını söyledi. Boyraz, bu endişesini ise, “Ne olacak ki izinler alınmış’ dedim kendi kendime. Kaymakamlığa izin başvuruları yapılmıştı” diye giderdiğini belirtti.
6 yıl sonra kanlı eşyalarını, kıyafetlerini PTT kargosuyla gönderiyorlar
Boyraz, katliamın üzerinden 6 yıl geçtikten sonra annesinin kana bulanmış eşyalarının kendisine kargoyla gönderildiğini ifade etti. Boyraz, “Düşünsenize orada anneniz ölüyor. Onun eşyalarını, 6 yıl sonra kanlı eşyalarını ve orada parçalanmış kıyafetlerini bir PTT kargosuyla sizin evine gönderiyorlar. 6 yıl sonra gelecek diye beklediğim o evin ortasında, annemin o eşyalarını açtığımda dehşete düştüm. Orada, o ağacın altında, o toprak kokusu, yanık et kokusu vardı. Ama ben inanıyorum biz ırmak olup taşacağız. Bu inancım hiçbir zaman bitmiyor. Çünkü çok güzel insanları gönderdik” diye konuştu.
‘İçişleri Bakanı, başbakan ve cumhurbaşkanı bu süreçten sorumlu’
Katliamı gerçekleştiren faillerin bulunması için 7 yılda 22 duruşmaya katıldığını kaydeden Boyraz, davanın uzun yıllar karara bağlanmaması üzerine reddi hakim başvurusu yaptıklarını ancak bunun üzerine hakim tarafından tehdit edildiklerini söyledi.
Adalet aradıkları süre boyunca devletin baskısıyla da karşı karşıya kaldıklarını ifade eden Boyraz, yaşadığı hukuksuzlukları şöyle aktardı: “Düşünsenize sizin annenizi öldürüyorlar. Sizin aslında geleceğinizi çalıyorlar. Bununla da kalmayıp kız kardeşinizi işten çıkarıyorlar. Bir diğer kız kardeşimin bursunu kestiler. Yine mahkeme, annemizi yüzde 50 kusurlu ilan ediyor.”
Her şeye rağmen adalet olan inancını yitirmediğine dikkati çeken Boyraz, “Çünkü benim doğmamış çocuğuma sözüm var. Bu ülkeye mutlaka bir gün adalet gelecek, gelmeli. Suruç Katliamı aydınlatılırsa bütün katliamlara ışık tutacak. Bu yüzden apar topar bu davayı kapatmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Ama 7 yıl değil, 77 yıl olsa dahi bu davanın peşinde olacağız. Çünkü o tozlu raflardaki deliller, tarihler ve kişiler, katliamların hepsini aydınlatacak” ifadelerini kullandı.
Boyraz, dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun IŞİD’liler için sarf ettiği “öfkeli çocuklar” sözlerini anımsatarak, “Öfkeli çocuklar’ dediği kimdi? Ya da ‘Terörle mücadele konusunda defterler açılırsa birçok insan, insan yüzüne çıkamaz’ dediği kimdi? O dönemin İçişleri Bakanı, başbakanı ve cumhurbaşkanın bu süreçten sorumlu olduğunu düşünüyorum” dedi.
IŞİD’linin ailesi
Suruç’ta canlı bomba olan IŞİD’linin ailesinin, “Benim oğlum bir şeyler yapıyor. Gelin müdahale edin” sözlerini de değinen Boyraz, şunları söyledi: “Bununla ilgili başvuru yapmışlar ve başvuruları var. Ama bir şey yapılmıyor. İçişleri Bakanlığına, oradan da MİT’e belgeler gidiyor. O belgelerde ‘Urfa’da bir şeyler olacak’ deniliyor ve Suruç’ta bomba patlatılıyor. Ondan sonra 3 ay gizlilik kararı kaldırılsın diye gitmediğimiz kurum, atmadığımız imza kalmadı. Daha acımı bile yaşayamadan Ankara’da patlama yapan kişinin Suruç’taki IŞİD barbarının yakını olduğu ortaya çıktı.” Adaletin mutlaka geleceğini vurgulayan Boyraz, “Çünkü umut bizim gibiler için ekmek gibi. Bu yüzden bu umudu, çok sıkı ağlarla örgütleyip, ırmak olup taşmak lazım. Artık dayanabilecek gücümüz kalmadı” diye ekledi.
Doğan Kaynak/MA