PKK Lideri Abdullah Öcalan’a uygulanan tecridin kaldırılması için açlık grevine giren tutsakların aileleri de adalet nöbetinde. Beyaz tülbentli annelerin her birinin ayrı bir direniş hikayesi var. Annelerin talebi net: Abdullah Öcalan’a özgürlük
Selman Çiçek
PKK Lideri Abdullah Öcalan’a uygulanan tecridin kaldırılması için dünyada 74 merkezde startı verilen “Abdullah Öcalan’a özgürlük, Kürt sorununa çözüm” hamlesi dalga dalga yayılıyor. Bu hamlenin bir halkası olarak PKK ve PAJK’lı tutsaklar, 27 Kasım’da dönüşümlü açlık grevine başladı. Tutsakların açlık grevi ile tutsak yakınları da birçok merkezde aynı talep ile adalet nöbeti başlattılar. Açlık grevi 26., adalet nöbeti de 20. güne girdi.
Adalet nöbetlerinin bir durağı da Amed. Bağlar ilçesinde tutulan nöbeti ziyaret ediyoruz. İçeri ilk girdiğimizde kışın soğuk havasının içerinin beton duvarlarına yansıdığını hissediyoruz. Sabah erken bir saatte geldiğimiz için ailelerin bir kısmı gelmiş. İçeride yedi anne var. Yan yana dizilmiş, soğuğa karşı dizlerini örttükleri battaniyelerle karşımda duruyorlar. Yan yanalar ama birbirlerine öyle bir sokulmuşlar ki, sanki bir cephede omuz omuza vermiş direnişçi gibiler. Gibi kelimesi sanki fazla oldu, zaten hepsi birer direnişçi. Çocuklarının dört duvar arasına girdiği günden beri onlar için, onların talepleri için savaşan direnişçiler.
Direnişin simgesi
Hepsinin başında onların direnişi ile özdeşleşen beyaz tülbentler var. Her ne kadar beyaz tülbentler, barışın simgesi olsa da, annelerin başlarında direniş sembolü haline gelmiş. O tülbentlerin her bir kıvrımı, bize yıllarca verdikleri mücadelenin hatlarını çiziyor. O hatlara kaç açlık grevi ve nöbet sığdırdılar. Beyaz tülbent, bir metaforun ötesine geçmiş annelerin başlarında… Artık, bir direniş, bir kavganın sembolü…
Birbirini bırakmayan eller
Gözüme ilişen bir diğer detay ise birbirlerinin ellerini hiç bırakmıyor olmaları. Omuz omuza, el eleler. O eller, sadece birbirlerine ısıtmak için tutulmuyor, o eller, yoldaşlığın sıcaklığı ile bir araya geliyor. O ellerin yan yana gelişinde buram buram yoldaşlık hissediyoruz. Onları gördükçe, biraz önce binanın içine girdiğimizde hissettiğimiz soğukluk yerini yakan bir sıcaklığa bırakıyor. Üzerimizde ağır bir yük olan montlarımızı bile çıkarıyoruz. Onların direnişi, yoldaşlığı ortamı o kadar ısıtıyor ki, orada üşümek imkansız gibi.
Günlük rutinleri
Saatler ilerledikçe aileler çoğalmaya başlıyor. Yedi iken on oldular, on iken yirmi oldular. Artık içeri sığmaz olduk. Saat on iki gibi, annelerden biri temsili olarak basına günlük demecini veriyor. Açlık grevlerinde olan çocuklarının talebi olan Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit kalkana kadar nöbete devam edeceklerini söylediler. Günlük açıklamaları bittikten sonra, destek ziyaretleri başlıyor. Annelerin, yediden yetmişe birçok ziyaretçisi var, bu ziyaretler dayanışmanın da ötesine geçip bir birleşmeye geçiyor.
Şarkılar zafere çalıyor
Ziyaretler devam ettikçe ezgiler de eksik olmuyor. Eylemlerde elindeki sigarası ve polislere karşı baş eğmeyen duruşu ile herkesin bildiği Aklime Ana, şarkı söylemeye başlıyor. Eylemlerde söylediği şarkılara tanık olmuştum. Aklime Ana söyleyince, eylemlerin de coşkusu artıyordu. Burada da öyle oldu, Aklime ana söyledikçe, diğer anneler de ona eşlik ediyor. Şarkılar yükseldikçe coşku da artıyordu, o coşkuda umudu görüyoruz. Söyledikleri bütün şarkılar, zafer şarkılarıydı. Zafere olan inançları öyle büyük ki, dillerinden zafer şarkılarından başka bir şey çıkmıyor.
Onlar anne, eş, çocuk…
Nöbete katılanları tanımlarsam eğer, ancak onları en iyi ifade eden bu kelime olurdu. İçeride oturanlar ya bir tutsağın annesi ya eşi ya da bir tutsağın çocuğu… İçlerinde 8 yaşındaki çocuğu ve 4 aylık bebeği ile katılan da var. Kızı için şehir şehir dolaşan bir anne de var. Kardeşi için 30 yıldır mücadele eden Reşahat Ana da var.
İlk olarak nöbete katılanlardan Reşahat Ada ile konuşuyoruz. O annenin hikayesini anlatmaya belki kelimeler yetmeyecek, ancak o, ömrünün büyük kısmını tutsakların özgürlüğüne adamış bir kadın. Amed’de onu herkes bilir ve tanır, herkese göre, o, direnişin sembollerinden biri. Bu Reşahat Ana’nın ilk adalet nöbeti değil, bundan önceki açlık grevlerinde başlatılan nöbetlere de katılmış, hatta nöbete katıldığı için ceza almış biri. Ne aldığı ceza onu yıldırmış, ne de yıllar… İlk günkü kararlılıkla direnişte yer alıyor ve o ilk günkü heyecanla yaşıyor.
Öcalan özgür olana dek
Reşahat Ana, sadece kardeşi Hamdesena Ada için değil 28 yıldır tutuklu iki kuzeni ve tüm tutsaklar için mücadele veriyor. Tutsakların istekleri olan Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü için eylemde olduklarını söylüyor. Tecrit kaldırılmadığı sürece eylemlerine devam edeceklerini belirten Reşahat Ana, “Öcalan özgür olana kadar çocuklarımız da direnişlerini sürdürecekler” diyor. Kısa bir süre önce cezaevine görüşe gittiğini söyleyen Reşahat Ana, açlık grevine giren tutsaklardan getirdiği şu mesajı paylaşıyor: “Eğer taleplerimiz kabul olmasa grevi bırakmayacaklarını söylediler. Eğer bir çözüm bulmazlar ise bizler de bu eylemi bırakmayacağız. Ne zindanlar bırakır ne anneler…”
Bayrak Nazime Ana’da
Reşahat Ana’dan sonra konuştuğum ikinci adalet eylemcisi de Nazime Boltan. Onun hikayesi de Reşahat Ana’nın hikayesine benzer. Zaten tüm annelerin hikayeleri de talepleri de ortak… Lice’deki köyleri üç defa yakılmasına rağmen topraklarından vazgeçmeyen bir direngenliğe sahip Nazime Ana. Oğlu Civan Boltan ve tüm tutsaklar için eylemde olan bir anne. Oğlu Civan, henüz çocuk yaşta tanışır zindan gerçekliği ile. Kendisi ile birlikte 18 yaşında 36 çocuk ile birlikte aynı cezaevinde kalır. Burada devlet zulmünün en çıplak halini görür. “Bir insan neden dağa çıkar?” sorusunun da yanıtıdır onların hikayesi. O zulme tanık olan 36 çocuktan beşi PKK’ye katılır. Civan da bunlardan biri. 11 ay sonra çıkan bir çatışmada ağır yaralanır Civan. Ve o günden sonra Nazime’nin direniş dolu hayatı, yeni bir direnişe evrilir. Zindanlarda başlayan her açlık grevinde dışarıda Nazime Ana alır bayrağı eline ve çocuğunun taleplerini haykırır. Tıpkı bugün yaptığı gibi.
Aynı soruyu Nazime Ana’ya da soruyoruz: Neden buradasınız?
Çocuklarının talepleri için burada olduklarını söylüyor. Oğlu Civan’ın hasta tutsak olmasına rağmen açlık grevine girdiğini belirten Nazime Ana, onların taleplerinin yerine getirilmesi konusunda ısrarlı olduklarını ve bu ısrarı sonuna kadar sürdüreceklerini söyledi.