10 Ekim Gar Katliamı’nda yaralı kurtulan Ahmet Doğan, 4 yıl sonra aynı acıyla yaşadığını belirterek, o gün olduğu gibi bugün de barış talebinden vazgeçmediğini söyledi. O günü kafasından atamadığını belirten Doğan, sanıklar dışında katliamda ihmali bulunanların yargılanmasını istedi.
Türkiye tarihinin en kanlı katliamı olarak kayıtlara geçen, 103 kişinin yaşamını yitirdiği 10 Ekim 2015 Ankara Gar Katliamı’nda yaralı kurtulan Ahmet Doğan (61), her şeye rağmen barış mücadelesini sürdürüyor. Baskılardan dolayı 1988’de Mardin’in Çaye köyünden Manisa’nın Turgutlu ilçesine göç eden Doğan, ömrünü çiftçilik ve tarlalarda geçirdi. Katliamda iki bacağı ve topuklarından yaralanan Doğan, şimdiye kadar 4 kez ameliyat oldu. 3 ay tekerlekli sandalyede, bir yıl koltuk değnekleri şimdi de bastonla yaşam mücadelesi veren Doğan, üzerinden 4 yıl geçse de katliamın izlerinin silinmediğini söyledi.
‘Barışı haykırmak için yola çıktık’
Barışı haykırmak için arkadaşıyla yola çıktığını dile getiren Doğan, hiç kimsenin bireysel bir amaç uğruna yola çıkmadığını belirtti. O gün herkesin bayram havasında olduğunu, mutluluklarının ve sevinçlerinin yüzlerinden anlaşıldığını ifade eden Doğan, tek amacın barış talep etmek olduğunu hatırlattı. Yol boyunca herhangi bir sorunla karşılaşmadıklarını sözlerine ekleyen Doğan, Ankara Garı’nın önüne geldiğinde binlerce kişinin hep bir ağızdan şenlik havasında barışı haykırdığını anımsattı.
‘Halay çeken eller kopmuştu’
Alanda birçok polisin olduğunu, hiçbir arama veya önlemin olmadığını vurgulayan Doğan, patlama anını anlatırken, aynı acıları tekrar tekrar yaşadığını belirtti. Doğan, “Alana vardıktan yarım saat sonra patlamalar meydana geldi. Yere yığılmıştım. Bulunduğum yerde herkes öldü. Ben bilincimi kaybetmemiştim. Etrafımda kanlı dövizleri, koşturan insanları görüyordum. Gülen yüzler kana bulanmış, halay çeken eller ve bacaklar kopmuştu. Sol kolum ve iki ayağımda yara almıştım. Topuk kısımları dağılmıştı. Bilincim yerindeydi fakat ne olduğunu anlamıyordum. Neden insanlar koşturuyor? Neden ağlıyorlar?
‘Cesetlerin altında kalmıştım’
Cenazelerin altında kalmıştım. Bütün cesetler üstümdeydi. Benden başka işaret veren kimse yoktu. Cesetlerin altında sağ kalanlar aranıyordu. Bu esnada arkadaşlarım beni görüp yanıma geldiler. Arkadaşlarım geldikten sonra biber gazi atmaya başladılar. Gazın beni etkilememesi için arkadaşlarım beni korumaya almıştı. O an sadece öleceğimi düşünüyordum. Hareket edecek durumda değildim. Daha sonra polislerle arbede yaşandı. Beni bulunduğum yerden alıp hastaneye götürdüler. Etrafımda olanları görüyordum. Herkes bir yere koşturuyordu. Yaralı taşıyanlar, cesetlerin içinde yaşayanları arayanlar, ağlayanlar ölenler. Ağaçtan bile kan akıyordu” dedi.
‘İzler silinmiyor’
Hastaneye gittikten sonra direk ameliyata alındığını aktaran Doğan, şöyle devam etti: “Bir yıl boyunca da koltuk değnekleriyle yürümeye çalıştım. Patlamadan önce sapa sağlamdım. Şimdi ise bastonla yaşıyorum. Öyle anlaşılıyor ki taşımaya da devam edeceğim. Bastona mahkûm kaldım. Yaşamımı bu bastonla sürdüreceğim. Eşi benzeri görülmemiş bir katliamdı. Bu izler silinmiyor. Kilo kaybı yaşadım. Gece bazen uyuyamıyorum. Her gözümü kapattığımda yaşadıklarımız gözümün önüne geliyor. Kafamdan silemiyorum. Sonuna kadarda hafızamızda kalacak.”
‘İhmalde bulunan polisler yargılanmalı’
Yargılama sürecinde sadece sanıkların ceza aldığına dikkat çeken Doğan, sözlerini şöyle tamamladı: “Orada polisler birçok ihmalde bulundu. Onlar için hala bir ceza süreci söz konusu değil. IŞİD ne kadar cezalıysa bu katliama göz yumanlar da o kadar cezalıdır. Savunma ve ifadelerimizde sürekli bunu avukatlarımızla birlikte dile getiriyoruz. Yine her duruşmada bu ihmalleri dile getireceğiz. Polisler yargılanmalı. O günden bu yana hiçbir olumlu politika yürütülmedi. Devlet o günden bu yana daha sert bir politika yürütülüyor. Mevcut hükümet politikasının Türkiye’nin geleceğine bir katkısı olacağını düşünmüyorum. Değişmesi lazım. Bunun hesabı halkın önünde verilmesi gerekiyor. Biz o günden bu yana barış talebinden vazgeçmedik. Kimseyi dışlamadık, birbirine düşürmedik, her zaman herkese kucak açtık. Herkesle dost olduk. İnadına barış dedik. Barış talebinden de bir an olsun geri adım atmayacağız.”
Kaynak: MA