İktidar eliyle yapılan katliama deprem demeye dilim varmıyor, başka bir kelime arıyorum, mutlaka olmalı diyorum kendi kendime.
Depremden sonra televizyonlarda insanları gördük, ağızlarında dualar, perperişan, üstlerinde pılı pırtı, yakınları enkaz altında, kendisi niye yaşıyorum diye sorarken…
Bu görüngü, yani sadece maruz kalan, yardım bekleyen insanlar topluluğu bütün egemenlerin ortak arzusudur. Halkı sadece oy veren, tribünlerde beklemesi gereken bir varlık olarak tanımlayan, katılım mekanizmalarını yaratmayan muhalefetin de arzusudur bu.
Öte yandan kendinden zorbalıkla koparılmaya çalışılan yurttaşlık bilincini koruyan başka bir halk görüngüsü de var. Dayanışma için varlarını yoklarını seferber edenler, enkazları tırnaklarıyla kazanlar var. İşte OHAL bu halk için konuldu.
Hafızasında bütün o soygun talan hikâyeleri, beşer onar maaşlar, yurtdışında biriken servetler, adaletsizlikler olan halkın, çok hızlı adımlarla yaklaştığı meşru addedilmeyenin bir çırpıda meşrulaştığı ana kondu OHAL.
An’da gömülü olana, iktidarı işaret eden büyük tepkinin toplumsallaşma, mayalanma haline, var olandan çok bir ihtimale kondu. İçinde sonsuz olanaklar barındıran şeye getirildi OHAL.
OHAL konulmadan bu yazı için şu satırları yazıyordum: “Deprem anından itibaren bu durumu kendi lehine nasıl çevireceğini düşündüğünden emin olduğumuz bir iktidar var karşımızda. Yüksek ihtimalle seçimleri erteleyecek, yüksek ihtimalle halkın kurtuluş umuduna ket vuracak her adımı atacak. Deprem anından beri halk ayaklanırsa ne yaparız, muhalefeti nasıl ezeriz diye düşünüyorlar.
Bu durumda, artık neden önlem almadınız, neden AFAD’ın bütçesi komik miktarda, neden inşaatlar denetimsiz, deprem vergileri ne oldu sorularını sormanın vakti geçti. Şimdi kendisine muhalif diyen her kesimin iktidarın hamlelerini beklemek yerine, ortaya çıkan boşluğa, çöküntüye tam yetki ve sorumlulukla nasıl acil müdahale edileceğini düşünmesinin zamanıdır. Çünkü muhalefet adım atmazsa iktidar hamle üstüne hamle yapacak.”
Tam bunları yazarken OHAL ilan edildi. Ama o zaman bile korktukları muhalefet değildi, suçlulara özgü bir içgüdüyle gelmekte olanı sezmişlerdi.
Şimdi hem büyük bir yıkımın içinde, hem de halkı enkaz altında bırakanlardan kurtulma imkânının neredeyse bütün siyasi örgütlenmelere rağmen ve onları aşarak doğduğu andayız. OHAL’in, yıllarca korkutulmuş ve bastırılmış bu toplumda tanınmayacağı, kimsenin OHAL’e pabuç bırakmayacağı neredeyse göz açıp kapayana kadar ortaya çıkıverdi.
İktidar bunun belki de bizden daha çok farkında, Kılıçdaroğlu’na “engelleri tanımıyoruz” dedirten şeyin, elle tutulmaz, gözle görülmez ama orada olan, an’da yüklü olan şeyin yok olması için çalışacak.
Çünkü anın içinde acı, öfke ve devletten kopuş kadar, çok hızlı bir biçimde mayalanan hayatını, geleceğini kendi eline alma iradesi de var. Ama somut politikalar, programlar ortaya koymadan, mekanizmalar yaratmadan kendiliğinden bir kurtuluşa evrilmesini beklemek de mümkün değil.
Çöken hastaneler, binalar, yollar değil, kökü Özalizme dayanan talan, soygun, rant düzeni devlete bağlanan umutlarla ve neoliberalizm masalıyla birlikte çöktü. Ortaya çıkan bir uygarlık krizi. Kapitalizmle, piyasa mantığıyla insan yaşamının asla bir arada olmayacağı çıplak gerçeği.
Bu durumun üstesinden gelmek için acil bir halk seferberliği gerekiyor. Bütün alt yapı, enerji sistemi, sağlık sistemi kamulaştırılmalı. Acil bir vergilendirme ya da başka bir hukuki mekanizma ile küçük bir azınlığın elinde toplanmış servet, yıkımın üstesinden gelmek için devreye sokulmalı.
Yaşadığımız toplumsal, insani, ekonomik boyutlarıyla muazzam bir yıkım. Çok uzun sürecek, hayal edemeyeceğimiz sorunlara kaynaklık edecek.
Öte yandan ortada açık bir yönetememe hali, yönetim boşluğu var. Muhalefetin hızla bu yönetememe halini, sürece müdahil olma ve giderek sürece hâkim olmaya evriltmesi gerekiyor.
An’da gömülü olan buna elveriyor, düzen siyasetçileri bile bunu hissediyor.
İktidar ve başındaki her türlü yetkiyi pervasızca kullanan Tayyip Erdoğan’ın derhal çekilmesi talep edilmeli.
Seçimi beklemeye gerek yok. Pekâlâ parlamentoda geniş bir geçiş hükümetinin kurulması önerilebilir. Muhalefet şu anda açılan ve genişleyecek olan inisiyatif alanını hızlı ve cesur adımlarla iyi değerlendirmeli.
Sol, devrimciler, emek ve demokrasi güçleri yurttaşların arama kurtarmadan sonraki süreçte atılması gereken adımlara kadar fiilen katılacağı bütün mekanizmaları hızla yaratmalı. Yıkımdan kurtulma, halkı göz göre göre katleden bu iktidardan kurtulma hedefiyle, depremin sonuçlarını aşan bir yeniden inşayla, hem toplum olarak iyileşme, insan olduğumuzu hatırlama ve artık ondan hiç vazgeçmeme arzusuyla bütünleşmeli.
Çok insan emek veriyor, çok insan fedakârca enkazdan insan kurtarmaya çalışıyor, ama bizler an’ın içinde başka bir varoluş haliyle bulunmalıyız.
Tırnağımızla enkaz kazarken, engellerin doğallıkla aşıldığı, meşru addedilmeyenin bir çırpıda meşrulaştığı, dayanışmanın, sadece bir tencere başında birlikte durmanın, enkazı birlikte kaldırmaya çalışmanın bile hafızada ani ve keskin bir ışıkla parlattığı şeyin, an’da yüklü olanın peşinde olmalıyız.
Yıllardır verdiğimiz mücadelenin, bütün kayıplarımız kadar, bütün birikimimizin, ömürlerimizi aşan bir tarihin an’ın tam bağrında, güncel politika ve programlara dönüşmek üzere beklediğini söylemeye bilmem gerek var mı?