Mayıs ayında çıkarılan yasayla siyasi tutukluların ziyaretçileriyle yapacakları görüşmelerin kayıt altına alınacak olmasını değerlendiren Esra Erin, bunun Anayasa’ya aykırı olduğunu söyledi
Miheme Porgebol
Tutsakların ziyaretçileriyle yapacakları görüşmelerin kayıt altına alınması ve mektuplarının kaydedilmesine ilişkin hususları içeren 2-3519 Esas Numaralı Kanun Teklifi nisan ayında Meclis’e sunuldu. Sunulan kanun teklifi tutsakların ziyaretçileriyle yapacakları görüşmeler ve yazışmaları kayıt altına alarak tutsakların özel hayatlarının gizliliği hakkını ortadan kaldıran bir düzenleme olduğu için büyük tepki çekmişti. Gelen tepkiler üzerine nisan ayında geri çektirilen ve mayıs ayında tekrar Meclis’e sunulan düzenlemede dikkat çeken bir husus vardı. O da nisan ayında geri çektirilen düzenleme teklifinin maddeleri üzerinde hiçbir değişiklik yapılmayıp sadece siyasi tutsakları kapsayacak bir hale getirilmesiydi. Siyasi tutsakların birçok temel hakkını ortadan kaldıran bu düzenleme mayıs ayında Meclis’te kabul edildi.
Zaten her şey denetleniyordu
Bu düzenlemeyi gazetemize değerlendiren Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST) Hukuk Danışmanı Esra Erin, bu düzenlemeyle siyasi tutsaklar açısında birçok temel hakkın pratikte ortadan kaldırdığını söylüyor.
“Zaten yürürlükte olan mevzuata göre mahpusların dışarıyla olan sınırlı iletişimleri denetleniyor, mektupları mektup okuma komisyonunda okunuyor, telefon görüşmeleri ile kapalı görüşleri dinleniyordu. Bu görüşlerin dinlenilmekle kalmayıp kayıt altına alınması yani mahpusların dışarısıyla olan kısıtlı iletişimlerinin her an dinlenilmesi, kayıt altına alınması ve saklanılması suretiyle onları sürekli tehdit altında bırakmak mahpusların mahremiyet haklarının olamayacağını ve sürekli gözetim altında olduklarını söylemenin kanunla düzenlenmesi demek” diyen Erin, mevcut mevzuatın zaten tutsaklara dönük birçok açıdan hak ihlali doğurduğunu bu değişikle siyasi tutsakların denetlenmesinin yeterli olmadığı algısı yaratılarak toplumsal nefret ve ayrımcılığa da sebep verdiğini söyledi.
Nisanda tepki çekmişti
Bu düzenleme ile kayıt altına alınarak saklanacak mektupların sisteme erişimi olan kişilerce istenildiği zaman okunması anlamına geleceğini söyleyen Erin “Bu düzenlemeler hem mahpusun mahremiyet hakkını ortadan kaldıran düzenlemeler hem de hapishane idaresinin de geriye dönük keyfi denetlemelerle bir tehdit düzeni kurmasına fırsat verecek düzenlemelerdir. Örneğin hukuka aykırı bir uygulamaya karşı çıkan mahpusa geriye dönük olarak saklanan verileri üzerinden disiplin veya ceza soruşturması yapılabilecek bu durumda mahpusların hak arama süreçlerinde ‘caydırıcı’ etkiler yapabilecek. Bu sebeple teklif edilen maddeler keyfi uygulamalara karşı mahpusları korumayan maddeler olduğu gibi mahpusları sürekli soruşturma tehdidi ile karşı karşıya bırakacak” ifadeleriyle nisan ayında yapılan kanun teklifinin bu sebeplerden ötürü tepkiler doğurduğunu ve kamuoyunda yükselen tepkiler sonrasında teklifin geri çekildiğini söyledi.
Mayısta geri getirildi
Ancak 25 Mayıs 2021’de aynı maddelerin sadece siyasi tutsakları kapsayacak şekilde yeniden düzenlenerek başka bir kanun teklifi olarak Meclis’e sunulduğunu hatırlatan Erin, “Yani baştan sona hukuka aykırı olan kanun teklifi hukuka aykırılığı derinleştirilerek sadece siyasi mahpusları kapsayan ayrımcı bir düzenleme ile tekrar komisyona getirildi ve bu sefer kamuoyunda tepki oluşmasına dahi izin vermeyecek hızla kabul ettirildi” dedi.
Risk toplumu oluşturulmaya çalışılıyor
Aslında kabul edilen kanun değişikliğinin siyasi tutsaklara ilk kez ayrımcılık yapan bir düzenleme olmadığını aksine uzun zamandır özellikle infaz düzenlemelerinde yapılan değişikliklerde ‘kurum güvenliği’, ‘kamu düzeni’ gibi genel ve soyut ifadeler kullanılarak siyasi tutsakların tüm haklarından mahrum bırakıldığını vurgulayan Erin, “Siyasi mahpuslar yeri geldiğinde yaşam hakları dahi ihlal edilebilecek özneler haline getirildi. Dışarıda kamusal yaşamı ‘tehdit eden’ faktörlerin bireyler tarafından hesap edilmesi olanaksız tehlikelerin neden olduğu tehdit algısı yaratılarak bir ‘risk toplumu’ oluşturulmaya çalışılırken hapishanelerde bu algının siyasi mahpuslar üzerinden oluşturulduğunu söylemek mümkün. Yani siyasi mahpuslar sürekli bireyler tarafından hesap edilemeyecek ‘risklere’ sebep olabilecekleri iddiasıyla tüm bu hukuka aykırı düzenlemelere maruz bırakılıyor. Kabul edilen yasa teklifini böyle okumak mümkün” dedi.
Anayasa’ya aykırı bir düzenleme
CİSST, daha önceki raporlarında bu düzenleme için “2-3519 Esas Numaralı Kanun Teklifi’nin hem mahpusların ve görüştükleri kişilerin özel hayatının ihlali anlamına geleceğini hem de hapishane idarelerine mahpusların temel haklarını sınırlama yönünde yetki verildiğini oysa temel hakların ancak ve ancak Anayasa’nın 13. maddesine uygun olarak özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasa’nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabileceği o zaman da tarafımızca değerlendirilmişti. Yasa teklifi geri çekilip aynı maddelerin sadece siyasi mahpusların temel haklarını sınırlamaya çalışan bir düzenleme ile 25.05.2021 tarihinde tekrar kanun teklifi olarak verilmesi Anayasa’nın 10. maddesinde yer alan kanun önünde eşitlik hakkı başta olmak üzere daha önce açıklanan sebeplerle de Anayasa’ya aykırıdır” demişti.