Fransız düşünür Michel Foucault, “Toplumu Savunmak Gerekir” başlığı altında toplanan ders notlarında şöyle demektedir. “İktidar ve direniş ilişkilerinin mantığı hukukun değil savaşımın mantığıdır. Artık sorun, siyasetin savaşın başka araçlarla sürdürülmesi olduğunu öne sürmenin yerinde olup olmadığını bilmektir.”
Sanat bir savaş aracı, bir silah mıdır? Öldürücü, imha edici bir etkisi var mıdır? Eğer bir silahsa bu silahı kimler kullanmaktadır; bu silah kimin elinde bir saldırı ve imha aracı, kimin elinde bir savunma ve varlığını koruma aracı olarak işlev görmektedir? Ortaçağın başından bu yana devletlerin evrimiyle birlikte savaş uygulamaları ve savaş kurumları da büyük değişimler göstermeye başlamıştır. Savaş, insandan insana, gruptan gruba olan ilişki bağlamından sıyrılmış ve giderek bir devlet ayrıcalığına dönüşmüştür. Savaş ve bunların araçlarını kullanma hakkı devletlerin, merkezi güçlerin imtiyazına dönüşmüştür. Bu yüzden sadece devletlerarası yapılan savaşlar meşru olarak görülmüş, bireylerin, grupların devletlere, iktidarlara ve merkezi güçlere karşı verdiği savaş gayrı meşru sayılmıştır. Devletler ve merkezi güçler yaşamın içinde var olan her şeyi hegemonik çıkarları için bir silaha dönüştürme hakkına sahipken, iktidarlara karşı mücadele veren grupların zaten savaşları baştan gayrı meşru sayıldığı için kendilerini savunmak ve varlıklarını devam ettirebilmek için kullandıkları herhangi bir araç silah olarak değerlendirilerek gayrı meşru ilan edilmektedir. Eğer bir şey silahsa onu kullanma yetkisi sadece devlete aittir.
Fiziki katliamlardan kültürel soykırımlara kadar her türlü aracı kullanarak Kürt halkını yok etmeye çalışan egemen güçler, Kürtlerin kendilerini korumak ve savunmak için kullandıkları her türlü aracı gayrı meşru sayarak halkın meşru savunma araçlarını etkisiz kılmaya çalışmışlardır. Bu halkın siyasetçilerini, gazetecilerini, hukukçularını, sağlıkçılarını, eğitimcilerini, akademisyenlerini siyasi soykırım operasyonları çerçevesinde uydurma deliller ve göstermelik yargılamalarla cezaevlerine tıkmışlardır. Sadece ve sadece dilini kullanmak, yani Kürtçe konuşmak, Kürtçe türkü söylemek, Kürtçe ezgiler eşliğinde halaya durmak başlı başına müesses nizama yöneltilmiş ideolojik silahlar olarak muamele görmekte, yaptırıma tabi tutulmaktadır. Dolayısıyla anadilin yani Kürtçe’nin herhangi bir ihtiyaç için kullanılması da dahil olmak üzere Kürtçe’nin unutulmasını, Kürtlerin asimile olmasını engellemek, Kürtçe’nin gelişmesi ve yaygınlaşması için politikalar üretmek, kitap yazmak, yayıncılık yapmak, film, tiyatro, müzik vb. sanatsal üretimlerde bu dili kullanmak bir başkaldırı sayılmakta, bütün bu enstrümanlar savaş araçları olarak görülmektedir. Bu savaş araçlarının etkisiz hale getirilmesi için devlet olmanın gücü sonuna kadar muazzam bir biçimde kullanılmaktadır.
Türkçe’nin Kürtçe’ye karşı bir silah olarak kullanılması, yani dilin bir silaha dönüştürülmesi iktidarın tekelindedir. Sizin egemen dile karşı en ufak bir yöneliminiz, affedilmez bir suç olarak telakki edilirken, egemen dilin sizin dilinize karşı her türlü taarruzu mübah görülmekte hatta yasal güvenceye alınarak dokunulmazlık zırhı kazandırılmaktadır. Mübah görmenin, meşruiyetin, yasal güvencenin hiçbir ahlaki, vicdani evrensel değerler ölçütü yoktur. Tıpkı siyaset alanında, toplumsal, diğer alanlarda olduğu gibi bu alanda da yegane meşruiyetini gücünden, egemen olmasından alır.
Başka bir dilin üzerinize silah olarak doğrultulmasına karşılık verebileceğiniz yegane cevap kendi dilinizi bir direniş aracına, bir savunma silahına dönüştürmektir. Sizin dilinizi bir direniş, bir savaş aracına dönüştürmeniz, sadece ve sadece kendisine yönelmiş yok edici tehlikeyi bertaraf etmek içindir. Yoksa senin dilini yok etmek için bir savaş aracı olarak sana yöneltilmiş dil de dahil olmak üzere hiçbir dili yok etmeyi, ortadan kaldırmayı amaçlamaz. Dolayısıyla Kürtler için dilini savunmak, eğitim de dahil olmak üzere kendi dilini öğrenmek ve geliştirmekle ilgili talepte bulunmak, gerçekleştirmek, en muazzam direnişi geliştirmek analarının ak sütü gibi helaldir. Ahlakidir, vicdanidir. İnsanlığın yarattığı tüm evrensel değer ölçülerine uygundur.