İmralı Cezaevi’ne yaklaşımın Türkiye’de demokrasi ve insan haklarının korunması açısından bir sınav niteliği taşıdığını belirten avukat Altamira Ana Guelbenzu, ‘Kürt sorununun çözümü için Öcalan’ın özgürlüğü kaçınılmazdır’ dedi
Fransa’nın Strasbourg kentinde bulunan Avrupa Parlamentosu’nda (AP) Demokrasi ve İnsan Hakları İçin Avrupa Avukatlar Birliği (ELDH) ile Uluslararası Hukuk ve Demokrasi Derneği (MAF-DAD) ile AP’nin Sol Parti (Die Linke), Sosyalistler ve Demokratların İlerici İttifakı (S&D) işbirliğiyle “Türkiye’de Hak ve Özgürlükler: Hukuk, Cezaevleri ve Kürt Sorunu” başlıklı bir konferans yapıldı. Konferansta Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) kararlarını uygulamadığı, Kürt sorununun ve bu bağlamda PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki mutlak tecridin derinleşerek tüm topluma yayıldığı ele alındı. Bununla birlikte siyasallaşan yargı mekanizmaları, basın üzerindeki baskılar ve Avrupa Konseyi İşkencenin Önlenmesi Komitesi’nin (CPT) sessizliği konferansın gerçekleşen oturumlarının diğer bir gündemini oluşturdu. Konferansın katılımcılarından olan ve uluslararası tecrit delegasyonunda da yer alan Avukat Altamira Ana Guelbenzu, mutlak tecrit ve Kürt sorununa yansımalarını Jinnews’e anlattı.
Amaç ihlalleri duyurmaktı
Avrupa Parlamentosu’nda “Türkiye’de Hak ve Özgürlükler: Hukuk, Cezaevleri ve Kürt Sorunu” konferansını gerçekleştirmelerinin temel nedeninin Türkiye’nin Kürtlere yönelik hak ihlallerini duyurmak olduğunu ifade eden Guelbenzu, “Bu konferansa ihtiyaç vardı çünkü Avrupa ve uluslararası kurumlar, Türkiye’nin hak ve özgürlükler, özellikle de Kürt sorunu ile ilgili mevcut durumunu duyması gerekiyordu. Bununla beraber kurumları harekete geçirmeye ihtiyacımız vardı. Türkiye’deki siyasi tutukluların durumunun iyileştirilmesi ve hukuka aykırı durumun düzeltilmesi için Avrupa kurumlarının Türkiye’ye baskı yapması zorunlu bir gerekliliktir” dedi.
Türkiye’de yargı sisteminin tarafsızlığında ciddi sıkıntılar olduğunu belirten Guelbenzu, burada önemli bir tarafsızlık eksikliği olduğunun altını çizdi.
‘Sonraki adımlar tartışılmalı’
İmralı sistemindeki hukuksuzluğun Türkiye’de demokrasi ve uluslararası kurumlar için bir sınav niteliği taşıdığının altını çizen Guelbenzu, CPT’nin tavsiyelerinin dahi uygulanmadığını hatırlattı. İmralı Cezaevi yaklaşımı ve cezaevindeki hukuki ve siyasi uygulamalar, Türkiye’de demokrasi ve insan haklarının korunması açısından bir sınav niteliğinde olduğunu belirten Guelbenzu, “CPT’nin Eylül 2022’deki son ziyaretine ilişkin raporunun yayınlanmamasının nedeni olarak uygulanan zararlı politikalar üzerinde uluslararası gözlerin yani takipçilerin bulunmaması ve uluslararası toplumun sessizliği ve cehaletinin olduğunu varsayabiliriz. Türk hükümeti, CPT’nin 2019’un son raporundaki tavsiyelerini dahi uygulamadı. Bu nedenle, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi sonraki adımları tartışmalıdır” ifadelerini kullandı.
‘Umut hakkı geçersiz kılınıyor’
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin, “Öcalan No 2” kararını hatırlatan Guelbenzu, şöyle devam etti: “Bu, mahkumların örgütlenmesine izin verilmesini, avukatlara ve aileye erişim hakkını, cezaevi koşullarına itiraz etmek için etkili yasal yolları ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 3. Maddeye aykırı olarak ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının kaldırılmasını içeriyordu. Ayrıca, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne göre, tutsakların özgürlük içinde bir yaşam beklentisi olmalıdır. Sayın Öcalan örneğinde Türkiye ‘umut hakkı’nı geçersiz kılmaktadır. Sayın Öcalan neredeyse 1999’dan beri tam bir tecrit sisteminden mustarip. Sayın Öcalan’dan duyduğumuz son haber ve bilgi 25 Mart 2021’de kardeşiyle yaptığı telefon görüşmesiydi, bu uluslararası insan hakları standartlarında kabul edilemez.”
‘Çözüm İmralı’da’
Mevcut Kürt sorununun çözümünün İmralı’dan geçtiğinin altını çizen Guelbenzu, sorun çözülmeden Türkiye’nin hayal ettiği Avrupa Birliği’ne girmesinin mümkün olmadığını söyledi. Kürt sorununun, Öcalan’a yönelik tecritle tamamen ilişkili olduğunu belirten Guelbenzu, “Kürt sorununun barışçıl ve siyasi çözümü ve Türkiye’nin demokratikleşmesi için Öcalan’ın özgürlüğü kaçınılmazdır. Seçimlerden sonraki bu yeni tabloyla birlikte, Avrupa ve Uluslararası toplum, bu sürecin bir parçası olmalı ve sadece kınamakla kalmayıp, etkili bir şekilde çözüm için baskı yapmalıdır. Tecrit bir işkence biçimidir. CPT ve Avrupa kurumları, İmralı Cezaevi’ndeki durumun değişmesini sağlamak ve bu mutlak tecrit uygulamasına son vermek zorundadır” şeklinde konuştu.
Haber: Melek Avcı / JinNews